MEB: Yarış-(ma)-Yarıştır-(ma)

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bu yazı, www.mimesis-dergi.org adlı sitede Bülent Sezgin’in kaleme aldığı “Rekabetçi Festivallere Karşı Hak Mücadelesi” adlı yazıya, tiyatro ve drama eğitimcilerinin başlatmış olduğu “Yarış(ma)-Yarıştır(ma): Tiyatro Bir Yarışma Değildir” adlı kampanyaya mütevazı bir katkı yapmak amacıyla kaleme alınmıştır.

Bilindiği gibi MEB onlarca yönetmelik, yönerge, kanun ve genelge ile Türkiye’nin en bürokratik ve sert kurumları arasında yer almaktadır. Bunlardan biri de 25699 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’dir. Bülent Sezgin, yürüttükleri kampanyanın seyri hakkında şu bilgiyi veriyor: “MEB’e yapılan yazılı başvurudan sonra Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’nun kampanya ile ilgili görüşme talebine olumlu yanıt vermesidir… MEB temsilcileri, görüşmeye somut verilerle gelinmesini ve sosyal etkinlikler yönetmeliğine dair tüzük değişikliği önerileri yapılmasını talep etmiştir…”

Kuşkusuz ki değişime isminden başlaması gereken Talim Terbiye Kurulu’nun görüşme talebine olumlu yanıt vermesi önemlidir. Ancak sadece sosyal etkinlikler yönetmeliğinin bir kısmının değişmesi sorunları çözmeyecektir. Çünkü bu yönetmeliğe yön veren başta Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği, belirli gün ve haftalar ile ilgili içtihatlar, 1739 sayılı MEB Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, 1702 Sayılı İlk ve Orta Tedrisat Mualimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun, İlköğretim Kurumları ve Ortaöğretim Kurumları Yönetmelikleri, Ödül ve Disiplin Yönetmeliği, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu gibi yönetmelik, kanun, yönerge ve genelgeler öğrencilerin ve öğretmenlerin elini kolunu bağlar niteliktedir. Sözkonusu içtihat araçları nedeniyle ortalama olarak örneğin bir edebiyat ve Türkçe öğretmenine bir eğitim-öğretim yılı sonunda iki klasörü doldurabilecek kadar yarışma, resmi kutlama yazısı imzalatılmaktadır.(Gereği ibaresi not düşülerek)

MEB Türkiye’nin en hantal ve geri kalmış devlet aygıtlarının başında gelir ve bu yönüyle yaklaşık 15 milyon öğrencinin ve bir milyona yakın öğretmenin hayatını, düşüncelerini yaşam biçimini, kültür-sanat zevkini, bilime yaklaşımını ipotek altına almış bir yapıdır. Bu yapısıyla Türkiye’de TSK ile birlikte statükonun devam etmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Resmi ideoloji, büyük oranda MEB ve TSK aracılığıyla öğrencileri ve gençleri tekçi, ırkçı, düşmancıl bir çizgide yetiştirmektedir.

25699 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğininamaçlarını şu şekilde sıralamak mümkün: a)İnsan haklarına ve demokrasi ilkelerine saygı duyabilme, b) Kendini tanıyabilme, bireysel hedeflerini belirleyebilme, yeteneklerini geliştirebilme, bunları kendisinin ve toplumun yararına kullanabilme, c) Çevreyi koruma bilinciyle hareket edebilme, d) Kendine ve çevresindekilere güven duyabilme, e) Planlı çalışma alışkanlığı edinebilme, serbest zamanlarını etkin ve verimli değerlendirebilme, f) Girişimci olabilme ve bunu başarı ile sürdürebilme, yeni durum ve ortamlara uyabilme, g) Savurganlığı önleme ve tutumlu olabilme, h) Bireysel farklılıklara saygılı olabilme; farklı görüş, düşünce, inanç, anlayış ve kültürel değerleri hoşgörü ile karşılayabilme, ı) Aldığı görevi istekle yapabilme, sorumluluk alabilme, j) Bireysel olarak veya başkalarıyla iş birliği içinde çevresindeki toplumsal sorunlarla ilgilenebilme ve bunların çözümüne katkı sağlayacak nitelikte projeler geliştirebilme ve uygulayabilme, k) Grupça yapılan görevleri tamamlamak için istekle çalışabilme ve gruba karşı sorumluluk duyabilme.Sözkonusu yönetmeliğin temel ilkeleri ise şunlardır: “katılımcılık, planlılık, süreklilik, üretkenlik, gönüllülük ve iş birliği.”

Sosyal kulüpler, okul idaresinden bir idareci, görevli bir öğretmen ve okul aile birliğinden bir veli tarafından sürekli denetlenmektedir. Bu yönüyle öğrencilerin resmi ideoloji dışında bir kültür-sanat etkinliği çıkarmaları, bilimsel bir metin üretmeleri sürekli sansürlenmekte ve gerekirse bütün öğrenci çalışmaları en ince ayrıntısına kadar didiklenmektedir. Dolayısıyla öğrencilerden kendilerine özgü, özgür bir kültür-sanat üretimi beklemek zaten hayaldir. Sosyal kulüplerin işleyişi, asıl görevi “sansürlemek” olan danışman bir öğretmen tarafından kontrol edilmektedir. Bilindiği üzre kulüp çalışmaları okul müdürü ve sosyal etkinlikler kurulu tarafından onaylanmadıkça yürürlüğe giremez.

Yazımızın bir başka konusu da MEB’deki yarışmalardır. Yarışmalar, belli bir bürokratik/hiyerarşik süreç sonucunda belirlenir. Bu konuda yönetmelik maddelerini şöyle özetleyebiliriz: “Okul ve sınıf içi yarışmalar ile ilgili esaslar ve yarışma konuları, okul müdürünün veya görevlendireceği müdür yardımcısının başkanlığında ilgili kulüp danışman öğretmenlerinden ve temsilcilerinden oluşturulan komisyonca; okullar arası yarışma konuları ile yarışma esasları ise il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince oluşturulan komisyonca belirlenir. Bakanlık dışındaki resmî/özel kurum ve kuruluşlarca düzenlenecek il/ilçe düzeyindeki yarışmalara katılım mülki amirin; yurt genelindeki yarışmalar ise Bakanlığın izni ile gerçekleştirilir.  Yayınlar, müdürün veya görevlendireceği müdür yardımcısının başkanlığında, biri kültür dersleri öğretmeni olmak üzere iki öğretmen, ilgili sosyal etkinlikler danışman öğretmeninden oluşan inceleme kurulu ile kulüp üyeleri arasından seçilen ve okul yönetimince uygun görülen beş öğrenciden de seçme kurulu oluşturulur. Okullarda bir ders yılında çıkarılacak dergi sayısı okul müdürünce belirlenir. Dergi veya gazetelerin çıkarılabilmesi için gerekli kaynak, okul-aile birliğince sağlanır.  Resmî ve özel kuruluşlarca hazırlanan film, tiyatro, konser ve diğer sanatsal gösteriler, sadece bir okulda gösterilmesi hâlinde okul müdürlüğünce; birden fazla okulda gösterilmesi hâlinde ise il/ilçe millî eğitim müdürlüklerince alan öğretmenleri, varsa rehber öğretmen, psikolog ve sanat eleştirmeninden oluşturulan komisyonca incelenir. İzlenmesinde sakınca olmadığına ilişkin rapor, il/ilçe millî eğitim müdürünce onaylanır ve söz konusu etkinlikler, gösterilmek istenen okul müdürlüklerinin sorumluluğunda gerçekleştirilir. Okullar arası etkinlikler, ilgili okul yöneticileri ile eğitim bölgesi koordinatör müdürünün iş birliği sonucunda gerçekleştirilir. Oyunların metinleri, okul müdürlüğünce müdür yardımcısının başkanlığında en az biri alan öğretmeni olmak üzere üç öğretmenden oluşturulan komisyonca incelenir. Oyunların oynanmasında sakınca olmadığına ilişkin rapor okul müdürünce onaylandıktan sonra bu etkinlikler gerçekleştirilir. Tören programı her okulda, müdür veya görevlendireceği bir müdür yardımcısının başkanlığında en az iki öğretmen ve bir öğrenci temsilcisinden oluşturulan komisyonca hazırlanır ve uygulanır. Okullarda kutlanacak millî bayramlar ve yerel kurtuluş günleri; 1)29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.  2)23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. 3)19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı. 4)30 Ağustos Zafer Bayramı. 5)Yerel Kurtuluş Günleri.

Yarışma konularının çok önemli bir kısmı belirli gün ve haftalarla ilgilidir. 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim, 30 Ağustos, 24 Kasım, 10 Kasım, 12 Mart, 29 Mayıs, 18 Mart, 6 Ekim, illerin kurtuluş günleri, milli şair, yazar ve devlet adamlarının doğum veya ölüm günleri sadece birkaç örnektir. (detaylı bilgi için bakınız.http://www.meb.gov.tr/belirligunler/belirli_gun.htm) MEB’in kültürel-sanatsal ve bilimsel üretime yaklaşımı tüm bu belirli gün haftalar nedeniyle adeta ipotek altına alınmış ve tüm bu günlerin altı bile tamamen boşaltılmış durumdadır. 90 yıllık ezber, öğrencileri hep aynı konu ve temalar etrafına hapsetmektedir. Bütün öyküler, şiirler, tek bir kalemden çıkmış gibidir. Kan, gözyaşı savaş, yücelik dışında farklı bir yaklaşım geliştirilememektedir. 21 yüzyılda değil de 20 yüzyılda yaşamaya mahkûm edilmiş hayali bir öğrenci kuşağı yaratılmıştır. Geçmişte yaşayıp bugünü hiç yaşamamak gibi saçma bir durum ile karşıya karşıyayız aslında.

Nitekim öğrencilerin çok büyük çoğunluğu yukarıda saydığım konularda deneme, şiir, öykü yazmak istememektedir. Bütün törenler, etkinlikler birbirinin kopyasıdır. Konuşmalar hiç değişmez. Tören programları, konuşmalar ve şiirler için google’a girip ne aradığınızı yazmanız yeterlidir. Okul panoları bütün okullarda rastgele internetten alınmış yazılarla doludur. Hiçbir öğretmen ve öğrenci okul panolarında ne yazdığını merak etmez; çünkü orda nasıl bir ezber sergilendiğini zaten bilir. Bu yüzdendir ki Türkiye, bilimsel, kültürel, sanatsal üretim açısından dünya ülkeleri arasında son sıralardan kurtulamamaktadır. Althusser’in deyimiyle özne tarafından üretilmeyen; ancak özneyi üreten bir ideolojik biçimlendirme ile karşı karşıyayız. Devlet, eğitim aracığıyla öğrencileri standartlaştırmak ve düzen içinde disipline ederek aynı hizaya sokmak istemektedir. Bunun aracı ise öğretmen ve idarecilerdir. Okul bir yerde terbiye etme işlemcisine dönüştürülmüştür.  Okullardaki ezberci, tekrarcı eğitimin amacı da şudur; bireylerin etken özneler olma ihtimalini körelterek uysal bir koyuna dönüştürebilmek. Çünkü sorgulamayı, eleştirmeyi, özgürce düşünmeyi ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenemeyen birey, zaman içinde egemenlerin öznesine dönüşür.

Bireylerin tek tip yurttaş olarak yetiştirilmesinin araçlarından biridir yarışmalar. Toplumsal düzendeki egemenlik biçiminin devamını temin etmek için resmi ideolojinin aktarımı tüm yarışmalarda sürekli öne çıkarılır. İşte bu yüzden resmi ideolojinin yayılması ve yerleşmesinin temel araçlarından bir tanesidir sosyal etkinlikler yönetmeliği. Öte yandan ders kitaplarından, özel gün ve haftalardaki, resmi bayramlardaki kutlamalara ve törenlere kadar her alanda yoğun ve sürekli bir ezberci aktarım söz konusudur. Böylece birey, devletin istediği yönde “sosyalleşmiş” olur. Denetim mekanizması bunun devamı için elzem bir rol oynar. Tüm bunlara rağmen sosyal etkinlikler yönetmeliği ile ilgili olarak şunlar önerilebilir.

1. Sosyal etkinlikler yıllık planlamasının ilçelerde (ideali okullar bazında olmasıdır)  “objektif ve alanında eğitim görmüş kültür-sanat-spor-bilim kurulu” tarafından oluşturulması
2. Belirli gün haftalar ile ilgili tekçi, düşmanlığı körükleyici, ötekileştirici ve tektipleştirici yarışmaların/konuların, gün ve haftaların programdan çıkarılması
3. Öğrencilerin kendi düşüncelerini yansıtabilecekleri demokratik bir kulüp ortamının yaratılması
4. Sosyal kulüplerin amaçlarının ve ilkelerinin “çokkültürlülüğü ve yaratıcılığı” temel alacak şekilde yeniden düzenlenmesi
5. Öğrencilerin üsten gelen talimatlardan bağımsız olarak istekleri doğrultusunda kulüp faaliyetlerini/çalışma planlarını saptaması
6. Sosyal etkinliklerin ezberci ve dayatmacı yarışma zihniyetinden uzak tutulması
7. Sinema, öykü gibi bazı yarışmalar dışında tiyatro, münazara gibi yarışmaların kaldırılması(nitekim münazara yarışmaları, öğrencileri inanmadıkları bir konuyu savunmaya bile zorlayabilmektedir. Öğrenciler “savaş yararlıdır” gibi saçma bir tezi bile savunmak zorunda kalabilmektedir.)
8. Kulüplere gönüllü katılımın önünün açılması, en az bir kulübe katılım şartının kaldırılması(çünkü öğretmenler, her kulübe birer öğrenci dağıtmak zorunda bırakılmaktadır.)
9. Öğretmenlerin ve idarecilerin durumu kurtarmak adına yarışmalara öğrencileri zorla götürmelerinin engellenmesi
10. Kulüp çalışmaları ve harcamaları için bütçeden pay ayrılması(nitekim etkinlikler için okul aile birlikleri de yine maddi kaynaklarını sağlamak amacıyla velilerden para toplamaktadır.)
11. Farklılıklara saygı gösterilmesi maddesinin içinin doldurulması(buradaki maddeden hareketle örneğin diyelim ki Kürtçe müzik yapmak isterseniz veya Ermenice bir oyun oynarsanız okul yönetimi ve danışman öğretmen görevden uzaklaştırılır; öğrenciler de örgün eğitim dışına çıkarılma cezasına çarptırılacaklardır.) Sözkonusu madde başka yönetmelik, kanun, yönerge ve genelgelerle engellenmektedir. Bunun için anayasanın değişmesine ihtiyaç vardır.
12. Sosyal etkinlikler üzerindeki sansürcü zihniyete son verilmesi(nitekim öğretmen veya idareciler kendi ideolojik görüşlerine göre öğrencilere istemedikleri alanlarda tiyatro oyunları oynatabilmektedirler. Tiyatro ve okul dergileri sansürün en fazla uygulandığı iki üretim alanıdır. Bütün oyunlar sıkı bir denetimden geçmekte; oyun metninin içinden onlarca cümle çıkarılmaktadır.)
13. Öğrencilerin çalışmalarına destek olmak amacıyla alanında uzman eğitmenlerin okullardaki çalışmalara katılmasının önünü açmak, kendilerine maddi destek sağlamak.
14. Üniversite kulüpleriyle işbirliği yapabilmenin önünün açılması

Nezan N. Çelebi (KÜLTÜREL ÇOĞULCU GÜNDEM)

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.