Bütün Hikaye Geldiğin Yere Bağlanıyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Oyuncu Nejat İşler, setlerdeki çalışma koşullarından yakındı ve Sovyet sistemiyle çalıştıkları Bulgar filminde rahat ettiklerini belirtti. İşler 1 Mayıs’ı ise Kaş’ta geçirmiş.

Oyuncu Nejat İşler, Radikal’den Erkan Aktuğ’la söyleşti. Setlerdeki çalışma koşullarından yakınan İşler, oyunculuktan biraz bıktığını, tiyatroya, yazarlığa, film yönetmenliğine yöneleceğini söyledi.

“Oyunculuğu seviyor musunuz” sorusuna İşler “Oyunculuğu seviyorum da, üretim koşullarını beğenmiyorum. Çok yıpratıcı ve en yukarıdan, işin başlayışından gelen bir baskı var ve o baskı alta doğru yayılıyor. Sonra aynı işi yapan, yani aynı anda sette olup farklı iş yapan insanlar birbirlerini kırmaya başlıyorlar, sırf bu baskı yüzünden. Aslında kimse bunun müsebbibi değilken. Yukarıdan gelen bir baskı var ama bir şey yapılmadığı sürece herkes birbirini eziyor” dedi.

Sine-sen üyesi olarak elinden geldiğince aktivitelere katılmaya çalıştığını söyleyen İşler, “Garip yoğunlukların içinde bazen katılamadığım da oluyor ama haberdarım hepsinden, her şeyden. En azından telefonla ya da aktivite sonrası oradan geçerken bir uğrayıp soruyorum, ne oldu ne bitti diye” dedi.

“Mücadeleyle zor, yukarıdan değişir”

Ancak İşler, çalışma koşullarının mücadeleyle düzeleceği konusunda umutsuz. İşler, “Valla alttan olmaz da, üstten olur belki. Her şeyde olduğu gibi. AB uyum tasarısıdır, bilmem nedir… Çalışma saatleri için Çalışma Bakanlığı ya da işte yurtdışından birileri bastırır filan öyle olur bu işler büyük ihtimalle” diye konuştu.

Nejat İşler, “Ama yani üç-dört kişi yan yana gelip bir şey dersen aslında bir şeyler oluyor. Bunu biz mesela ‘Bıçak Sırtı’nda yaptık. 65 dakikada bitiyordu o dizi. Yapımcı da yönetmen de yanımızda oldu. Oluyor yani, ama bilmiyorum ki. Aldığım ücretin üçte birini alıp düzgün koşullarda çalışmaya razıyım ben. Az versinler ama az çalışalım” diye ekledi.

“Bulgaristan’da sendika işi sağlam”

Aktuğ’un, İşler’e daha önce çalıştığı bir Bulgar filmindeki ortamı sorması üzerine İşler, “Sovyetik bir durum olduğu için sendika işi çok sağlam orada. Bizim işyeri temsilcisi kamera asistanımızdı. Sabah 9’da başlıyorsun ve öğlen 12’de paydos. 1,5 saat ara. 5’te de bitiyor. Hemen saatini gösteriyor adam” yanıtı verdi.

“1 Mayıs’ta Kaş’taydık”

1 Mayıs’ta Taksim’de görünmediğinin sorulması üzerine İşler, “Kaş’taydım. Orada katıldık. Kesk, Eğitim-sen, CHP, 78’liler otogarda toplanıldı, biz bağımsız bir grup yaptık kendimize, bir tane de çelenk yaptırdık ‘Yaşasın 1 Mayıs’ diye. Bir tane çocuk geldi, şahane bir pankar yapmışlar, kocaman ‘Tüm cihan ameleleri, ittifak eyleyiniz!’ yazmışlar, altına da İngilizcesi. Birkaç tane de anarşist vardı aramızda, siyah bayraklı. Öyle yürüdük. Akşam da barda kutlama yaptık” dedi.

“Bütün hikaye geldiğin yere bağlanıyor”

İşler, röportajın sonunda şunları söyledi: “Daha önce hiçbir yerde konuşmadığım için, aklıma geldi geçen gün, anlatmak istiyorum. Sonuçta bütün hikâye geldiğin yere bağlanıyor. Darbe öncesinde (12 Eylül) filan ben de ayaktaydım. Mahallede (Eyüp’te) abilerimiz vardı, onlar tiyatroya giderlerdi. Mahallede top da oynarlardı ama haytalık yapmazlardı, birleşip toplaşıp konuşurlardı, biz de aralarına girerdik. Dünyadan, Türkiye’den, tiyatrodan konuşurlardı. Harun abi, Hakan abi, Vedat abi vardı. Hakan abinin annesinin adı Dursen’di, ona Dulcinea derlerdi, çünkü ‘Don Kişot’u biliyorlardı. Anlatabildim mi? İlkokulda öğretmenin bize ilk verdiği ders şuydu: Her ay bir tane kitap okuyacaksınız, ben imzalayacağım. Bütün hikâye oraya bağlanıyor aslında yani. Geldiğin yere.”

SOLHABER

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.