‘Çakırcalı Efe’ Sahneye Çıktı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Türküler ve deyişlere konu olan ve Anadolu’da adeta efsaneleşen Çakırcalı Mehmet Efe, bastığı yeri titreten sert adımlarıyla bale sahnesine geldi. Yaşar Kemal’in ölümsüz eserine de konu olan Çakırcalı’nın yaşamının dans tiyatrosuna aktarıldığı “Çakırcalı Efe”nin dünya prömiyeri gerçekleştirildi.

Yaşar Kemal’in 1972 yılında kaleme aldığı “Çakırcalı Efe”, Ankara Devlet Opera ve Balesi Birim Dans Tiyatrosu (BDT) Sanat Yönetmeni İhsan Bengier’in koreografi ve rejisiyle dans sahnesine geldi.

Müziklerini Cem İdiz’in hazırladığı eserde orkestrayı Şef Sunay Muratov yönetti. Dekor ve kostümlerini Gürcan Kubilay’ın hazırladığı eserin ışık düzeni de Emin Saraçoğlu’nun imzasını taşıyor.

Eserde, Çakırcalı Mehmet Efe’yi Emre Onuk canlandırdı. Annesini Ayfer Alpan’ın, İzmir Valisi Kamil Paşa’yı Tufan Kaytmaz’ın, Fatma’yı Özge Kınıklı’nın sahneye getirdiği eserde, diğer rollerde Deniz Ertürk, Çağdaş Yurdakul, İhsan Bengier, Adnan Güllü, Göktürk Arıkan, Aslı Elat, Serhat Elat, İdris Aydın, Ali Cömert, Mert Türkoğlu, Handan Kırılmaz ve Ateş Selçuk yer aldı. Eserin bale sahnesine aktarılan metnini Ebru Saçar hazırladı.

-İDAM SAHNESİ VE ÇAKIRCALI’NIN GÖĞE YÜKSELMESİ-

Ankara Devlet Opera ve Balesinde büyük çoğunluğunu 40 yaş üstü sanatçıların oluşturduğu Birim Dans Tiyatrosunun sahnelediği yapıtta, başrolde 32 yaşındaki bale sanatçısı Emre Onuk yer aldı.
Bariton Tuncer Tercan’ın seslendirdiği “İzmir’in Kavakları”, “Efelerin Efesi”, “Çökertme” gibi türkülerle bezenen yapıtta, Ege yöresinin halk oyunları bale adımlarıyla birleştirilerek seyirciyle buluşturuldu. Sanatçı eserde, Çakırcalı’yı öldüren müfrezenin komutanı Albay Rüştü Kobaş rolünde anlatıcı olarak Çakırcalı’nın öyküsünü seyirciye aktarıyor.

Çakırcalı Efe’nin dağa çıkışı, Osmanlı’nın çıkardığı aflardan sonra gündelik yaşamına dönüşü, ancak her seferinde yeniden dağa çıkmak zorunda kalmasının işlendiği eserde, Çakırcalı Mehmet Efe’nin birlikte dağa çıktığı Kara Ali’nin idama gidişinde yaralı olduğu için onu kurtaramaması da dramatik bir şekilde işleniyor. Yapıtta Kara Ali’yi canlandıran sanatçı Serhat Elifer sahnede idam ediliyor.

Eserin sonunda Çakırcalı Mehmet Efe’nin ölümü de hüzünlü biçimde sahneye geliyor. Çakırcalı’nın ölmesinden sonra sahneye ellerinde meşalelerle gelen sanatçılar, Çakırcalı için yakılan “İzmir’in Kavakları” türküsünü hep birlikte söylerken, Çakırcalı Mehmet Efe rolündeki Emre Onuk da sahnenin yüksek tavanına iple asılıyor. Onuk, böylece Efe’nin ruhunun göğe yükselmesini ve bir anlamda efsaneleşerek toplumsal hafızaya kazınmasını canlandırıyor.
Eserde rol alan sanatçı İdris Aydın’ın da prömiyerde emekli olacağı ilan edilerek tecrübeli sanatçı, seyircinin alkışları ve çiçeklerle yeni yaşamına başladı.

-ÇAKIRCALI MEHMET EFE KİMDİR?
“Çakıcı” olarak da tanınan Çakırcalı Mehmet Efe, 1872 yılında bugünkü İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Ayasuluğ Köyünde dünyaya geldi. Annesi Hatice, babası eski Zeybeklerden Çakırcalı Ahmet Efe idi.

Baba-oğul her iki zeybeğin de kullandıkları “Çakırcalı” lakabının, birtakım kaynaklarda mensup oldukları bir Yörük aşiretinden gelme olduğu belirtiliyorsa da yapılan araştırmalar sonucu bunun oldukça düşük bir olasılık olduğu ortaya koydu.

Babası eşkıyalığı bırakmış, düze inmiş, kendi halinde bir köylü olarak yaşarken bu durumdaki eski zeybeklerin yeniden dağa çıkmalarını önlemek amacıyla verilen gizlice öldürülmeleriyle ilgili bir emir doğrultusunda zaptiye çavuşu Boşnak Hasan tarafından öldürüldü. Babasının öldürüldüğünde Mehmet, henüz 11 yaşındaydı. Uzun süre tütün kaçakçılığı yaparak yaşamını sürdürdü. Bu işte en büyük yardımcısı babası Ahmet Efe’ye de yardım etmiş olan Eşkıya Mustafa idi. Bir zaman sonra Hacı Eşkıya’nın geçmişte kendisini bırakarak başka bir gençle kaçan karısını ve kaçtığı genci Ödemiş’teki evinde öldürür. Kısa bir süre sonra da babasını da tuzağa düşürerek öldüren Boşnak Hasan Çavuş tarafından yakalanarak hapse atıldı. Ancak delil yetersizliğinden dolayı mahkemede beraat ederek serbest kaldı.

Çakırcalı’nın bir gün başına bela olacağını bilen Hasan Çavuş’un yıllar önce işlenen bir hırsızlık olayını da ona mal edip takibe düşmesi ve köyüne baskın düzenleyerek annesi ve diğer akrabalarına türlü hakaretlerle işkence yapması Çakırcalı’yı çileden çıkardı. Bu olaylar ve babasının da öcünü almak amacıyla Çakırcalı, yanında Hacı Mustada, Çoban Mehmet, Harmnlıoğlu Ahmet, Koca Mehmet, Arap Mercan, Kara Ali gibi yiğitlerle dağa çıktı ve “Çakırcalı Mehmet Efe dağa çıktı, Osmanlı gelip de yakalasın” diye Osmanlı’ya haber salar.

Halk arasında ün kazanan ve öyküsü destanlaşan Çakırcalı, diğer bir çok efe gibi o da varlıklı kişilerden aldığı paraları kendisine yardım eden yoksullara dağıttı. Çevredeki bir çok varlılık kişiyi köprü, çeşme gibi yararlı işler yapmaya zorladı. Bu sayede halkın gözünde kısa bir sürede yüceldi. Çakırcalı, bir ara peşine düşmüş olan Hasan Çavuş ile Mülazım Hüsnü Efendi’yi de bir pusuda öldürdü.

Ünü Osmanlı ve sınırlarını aşarak Avrupa’ya kadar yayılan ve Avrupalı bir çok gazetecinin kendisiyle söyleşiler yaptığı Çakırcalı Efe ile baş edemeyen Osmanlı kendisine çeşitli defalar af çıkarttı.

1912’de Nazilli yakınlarındaki Karıncalı dağ mevkisinde yönetim güçlerince girdiği bir çatışma sonucu, kafası ve elleri kesilmiş, göğsünün derisi yüzülmüş halde bulunduğu belirtilen Çakırcalı’nın ölümüne ilişkin de halk arasında pek çok rivayet bulunuyor. Adına yakılmış pek çok türkü bulunan Çakırcalı için söylenen en ünlü türkünün sözleri ise şöyle:

“İzmir’in kavakları/Dökülür yaprakları/Bize de derler Çakıcı/Yar fidan boylum/Yıkarız konakları.” (aa)

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.