Gerçek Müfettiş Hound

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bu sene 19.su düzenlenen İstanbul Amatör Tiyatro Günleri kapsamında, 2 Mayıs Pazar günü Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu Tom Stoppard’ın Gerçek Müfettiş Hound adlı oyununu oynadı. Tonguç Dikme yönetmenliğinde yaklaşık bir buçuk saat süren tek perdelik bu oyun İstanbul Teknik Üniversitesi KSB binasında seyirciyle buluştu. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları olarak ilk defa izleme imkanı bulduğumuz bu grubun oyunu, iki tiyatro eleştirmeninin eşzamanlı olarak izledikleri oyunu eleştirmeleri ve bir süre sonra bu oyuna dahil olmalarını konu ediyor.

Oyun, Birdboot ve Moon adlı iki eleştirmenin bir tiyatro oyununda karşılaşmalarıyla açılır. Bu iki eleştirmen arasında geçen diyalogdan sonra izlemeye geldikleri oyunu iki eleştirmenle beraber seyirci olarak biz de izlemeye başlarız. Oyun bir dağ evinde açılır. Hizmetçi ve ev sahibine, eve gelen ziyaretçilerle birlikte, evdeki cesedin ortaya çıkmasıyla Müfettiş Hound da oyuna dahil olur. Bir süre sonra, oyuncuların sahnede olmadığı bir anda sahnedeki telefon çalmaya başlar ve Birdboot dayanamayıp açar. Bu dakikadan sonra Birdboot da oyuna dahil olur.

Oyunun 60’ların eleştirmenlik eleştirisini içerdiğini anlıyoruz. Birdboot ve Moon oyun boyunca objektiflik üzerine yaptıkları tartışmalarla zamanın eleştirmenlik kurumunun durumunu gözler önüne sererler. Fakat oyunun temelini oturttuğu eleştirmenlik kurumu ve dedektiflik parodisinin aslında hem zaman olarak hem de konu olarak seyirciye uzak olduğunu söyleyebiliriz. Oyunun bağlamını 60’ların melodram ve dedektiflik hikâyelerinin üzerine kurmak, hem günümüze hem Türkiye’ye yabancı kalabiliyor. Her ne kadar günümüzdeki dizilerle ve melodramlarla ilişki kurup oyundaki parodiyi anlasak da, seyirci için metinler arası ilişkinin kurulması çok da kolay olmuyor zaman zaman. Hele Türkiye’de bahsedebileceğimiz kurumsal bir eleştirmenlik yapısı yokken ve aşina olduğumuz tek eleştirmenlik, müzik ya da oyunculuk yarışmalarındaki eleştirmenler iken, oyunun o dönemde sert bulunan eleştirmenlerinin yansıması olan 2 karakter, günümüzü düşündüğümüzde çok naif kalabiliyor. Bu sebeple dönemin eleştirisine ulaşmak da güçleşiyor.

Grup dramaturgi çalışmalarında, metinler arasılık, metinde rastlantı, fazlalık, sahne-oyuncu-seyirci, oyun-iç oyun, gerçek-kurgu ve metafiction gibi konular üzerine tartıştıklarını belirttiler. Eleştirmenlerden birisinin sahneye salondan oynayarak giriş yapması ve bir diğer oyuncunun oynarken sahneden düşmesi gibi sahneleme buluşları her ne kadar oyuncu-seyirci ikiliğini kırsa da, bu buluşların oyunun geneline yayılmasının daha iyi olabileceği, oyun sonrasında yapılan söyleşide gruba önerildi. Gerçek-kurgu arasındaki çelişki, bu buluşlara ek olarak, eleştirmenlerin oyuna dahil oldukları noktalarda yabancılaşmaları ile daha iyi sağlanabilir. Seyirci, oyunun ilk yarısında izlediği oyunu aynı kurguyla fakat eleştirmenlerin katılımıyla ikinci yarıda tekrar izlediğinde bazı sahneleme buluşlarına ihtiyaç duyuyor. Seyirciyi yorabilecek olan bu yorum, ikinci bölümün hızlı ya da daha büyük oynanması gibi basit sahne düzenlemeleriyle aşılabilir. Böyle bir düzenlemeyle gerçek ile kurgu arasındaki bağ daha da keskinleşecektir.

Bütün bu yapılan eleştirilerin yanında, grubun sahnelemesinin yüksek, oyunculuklarının enerjik olduğu aşikârdı. İATG’nin ilk gününde seyirliği yüksek olan bu oyunu izlemek seyirci için de keyif vericiydi. Zaman sıkıntısından kaynaklanan dekor ve sahneleme problemlerinin, prodüksiyon dönemi içerisinde halledilebileceğini ve ilk defa izleme fırsatı bulduğumuz grubu, önümüzdeki senelerde de İATG’de görmeyi umuyoruz.

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Elif Karaman & Ezgi Ay

Yanıtla