Aydın ve Sanatçıların Sorumluluğu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Türkiye toplumu, gittikçe ırkçı ve faşizan bir boyut kazanan kirli savaş ve şiddet sarmalına çekilirken, savaş karşıtı tüm duyarlı kesimlerle birlikte aydın, akademisyen ve sanatçılar bu kaosta tarihsel sorumlulukla karşı karşıyalar. Sanat ve bilim üretmek ve entelektüel etkinliklerde bulunmanın birinci koşulu özgür bir ortam, güvenli bir toplum ve iktisadi olarak kalkınmış bir toplumsal yapıdır, bu biliniyor. Sanatçılar, akademisyenler ve genel olarak aydınlar bu güven ortamının sağlanmasında etkin bir rol üstlenebilirler ve yapacakları farklı türden eylemlerle caydırıcı bir etki yaratabilirler.

Bu güvenli ortam sanatsal ve bilimsel meşguliyet ve üretimlerin sürdürülmesi için zorunlu koşuldur. Bu tarihsel gerçekliğin ışığında sanatçıların kendi varoluş gerekçelerine doğrudan etki eden ve onların üretimlerini etkileyen bu kirli savaşa en başta toplumun bilinçli kesimleri ile muhalefet örgütlemeli ve bu öncülük görevi ile toplumun tüm duyarlı kesimlerini bu savaşın sona ermesi için harekete geçirmelidir.

Bu tarihsel sorumluluğu geçtiğimiz hafta Emek Partisi ile Özgürlük ve Dayanışma Partisi ortak bir bildiri ile kamuoyunun ve bilgi ve ilgisine sundu. Bildiriyi DİSK ve KESK, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği gibi güçlü sendikal örgütlerle birlikte sanatçı ve aydınlar da imzaları ile destek verdiler. Ortak metinde savaşın ve şiddetin hayatımıza verdiği toplumsal ve kültürel tahribata dikkat çekilerek, savaş kışkırtıcılarına tepki gösterildi. “Denenmeyen tek yol kaldı: Barış” adlı, barış çağrısı içeren metni, aralarında Roman Yazarı Usta Edebiyatçı Adalet Ağaoğlu, Sinema Oyuncusu Kadir İnanır, Sinema ve Tiyatro Oyuncusu Tuncel Kurtiz, Tiyatro Oyuncusu Haluk Bilginer, Tiyatro Yönetmeni Kemal Aydoğan, Oyuncular Jülide Kural, Derya Alabora, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Türkiye Merkezi Başkanı, Sahne Sanatları Eleştirmeni ve Evrensel Gazetesi Yazarı Üstün Akmen imzaları ile bildirinin ilk imzacıları arasında yer aldılar.

Diğer yandan aydın ve akademisyenler Prof. Şebnem Korur Fincacı, Prof. Gencay Gürsoy, Eski Milletvekili ve İnsan Hakları Savunucusu, İslami Düşüncenin Entelektüel Temsilcisi Mehmet Bekaroğlu, Senarist ve Televizyoncu Sırrı Süreyya Önder, Hayat Televizyonu Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu ve diğer sanatçı ve aydınlar metne imzaları ile destek verdiler.

Bu savaş yaklaşık 30 yıldır devam ediyor ve toplum her geçen gün biraz daha etnik husumet ve çatışmanın kıyısına yaklaştırılıyor. Politika dili söylem olarak biraz daha ırkçı ve şoven bir içerikle siyasal alanda prim yaparken, diğer yandan halk yoksullaşıyor ve işçi ve emekçiler bu yapaylığın içinde birbirine düşman olarak gösteriliyor. Bu tehlikenin boyutları yıllardır yazılıp çiziliyor ancak şimdiye kadar etkin bir güç örgütlenip bu kaosa dur denilemedi. Fakat umutsuzluk ve yılgınlığa düşmeden barış içinde bir arada yaşama olan inançla yeniden toparlanmalı ve güçler birleştirilerek bu ilkel ve acımasız dönem hep birlikte mücadele ile atlatılmalıdır. Aydınlar ve sanatçıların bu tutumunun batıda örnekleri var, bir Dreyfus Olayı’nda Büyük Romancı Emile Zola’nın mücadelesi, Cezayir Savaşı’nda Fransız Entelektüel Jean Paul Sartre’ın tavrı ve karşı duruşu biliniyor. Bu savaşın durdurulması için hâlâ yapacak bir şeyler var.

Evrensel

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla