Bre Hain! Biz Seni Bulamadık, Bari Sen Kendi Kendini Bize Yakalat!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İstanbul’un “sanat mabedi” Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Haziran 2008 tarihinden itibaren yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir “tadilat yapılacağı” gerekçesiyle kapalı durmakta. Yazılıyor, çiziliyor, kapısının önünde açıklamalar yapılıyor, protestolar birbirini izliyor, gel gelelim değişen bir şey olmuyor. Geçenlerde Kültür, Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın (Kültür Sanat-Sen) öncülüğünde sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları temsilcilerinin bir araya gelmesinin hemen ertesinde, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib (Avdagiç) Bey kardeşim de aynı yerde bir basın toplantısı yaptı.

Şekib kardeşim basın toplantısı için: “Bunu ister meydanda bir açıklama, ister bir meydan okuma olarak kabul edin,” dedi. Aynı günlerde genç ve yetenekli Klarnetçimiz Ecesu Sertesen: “AKM’nin açılması için Taksim Meydanı’nda bir protesto konseri” verilmesini önermişti. Hem de öyle böyle değil, orkestra ile… Ekim ayında, İstanbul’un Taksim Meydanı’ndaki AKM’nin önünde dört gün dört gece sürecek bir etkinlikti Ecesu kızımın önerdiği. O tarihte yeni sezon açılmış ve programlar belli olmuş olacak, dolayısıyla halkımız daha çok ilgi gösterecekti eyleme. Kurumdan olmayan konservatuar öğrencileri de gelecek; önemli solistlerimiz, bale sanatçılarımız, ressamlarımız, tiyatrocularımız; taşın altına elini sokacak basın camiasından ünlü simalarımız; “o-şu-bu” değil herkes omuz birliği edecek, AKM’nin yıkılmadan onarılıp yeniden açılması için destek verilecekti. Böyle düşündü Ecesu’muzun sanatçı benliği…

Önce olumlu birkaç yanıt geldi Ecesu’nun önerisine, hatta Fazıl Say bile: “Seve seve çalarım. Çalmakla yetinmem, AKM tadilat çalışmasının hızlandırılması için üstüne 20 bin TL koyarım,” dedi. Ancak koşulu vardı Say’ın, “AKM’nin açılması konusunda sanatçıları, sanatseverleri ve halkı verdiği sözleri tutmayarak kandırmış bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu konser ile birlikte istifa edecek”ti. Herkes istediğini ister, karışamam, ama öyle dendi, böyle dendi, en sonunda Ecesu Sertesen bu etkinliği tek başına kotarmaya karar verdi. “Uyuşuklar köyünün klarnetçisi” olmaya özendi, yeltendi.

İki yılı aşkın süreç içinde kentsel SİT alanında kalan ve 1. grup tescilli bina olan Atatürk Kültür Merkezi’nin 2863 sayılı yasa, yönetmelik, yönerge, ilke kararları ve kararların devamlılığı ilkelerine aykırı olarak 24.12.2008 gün ve 2268 sayılı kararla Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanan avan projenin iptal edilmesi amacıyla Kültür Sanat-Sen tarafından dava açılmıştı. Açılan davada; İstanbul 9. İdare Mahkemesi bilirkişi incelemesi sonucunda Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkım ve tadilat çalışmalarını yasaya ve mevzuata aykırı bularak iptal etti. O sırada, başlatılan tadilat ve onarım çalışmaları sonucunda AKM’nin kullanılamaz durumda olduğu açıklandı. İstanbul’un çeşitli yerlerinde kiralık mekanların tutulmasıyla kamunun zarara uğratıldığı, Atatürk Kültür Merkezi’nin kapalı olması nedeniyle İstanbul halkının opera, bale, tiyatro, koro, topluluk ve orkestra temsillerinden yoksun kaldığı gerekçeleriyle Kültür Sanat-Sen öncülüğünde sivil toplum örgütlerinin ve meslek kuruluşlarının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu “istihbar” edildi.

Derken efendime söyleyeyim, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul (Günay) kardeşim protesto edenleri protesto etti. Dedi ki: “Bakan olduktan sonra AKM’yi gezdim. Yangın merdiveninden tiyatro salonuna giriliyor, aşağıda boyahaneler var, fuayeler girişte, vestiyerler çirkin, yukarıda dam akıyor… Akustik, ses ve havalandırma da kötü dediler. Projeyi 2010 bütçesinden yaptırma kararı alınca ‘Boşaltıyorum, hemen içeri girin’ dedim. Bütün birimlerimizi 2008’in sanat mevsiminin bitiminde çıkardım.”

Tam da o sırada Şekib (Avdagiç) biraderim durur mu? Aldı sazı eline ve durdurma kararı sonrasında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü (Lemi Bilgin), Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü (Rengim Gökmen), yürütmeyi durdurma kararını aldıran Kültür Sanat-Sen Başkanı (Yavuz Demirkaya), ilgili meslek örgütlerinin temsilcileri ve projeyi hazırlayan Mimar Murat Tabanlıoğu ile bir masa etrafında toplandıklarını söyledi. Projeyi revize etmişler, ancak Kültür Sanat-Sen İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nde devam eden projenin iptali istemiyle açtığı davayı geri çekmediğinden Koruma Kurulu da yeni projeyi değerlendirmeye almamış.

Ertuğrul (Günay) kardeşim, yürütmeyi durdurma kararından sonra ajansla yeniden görüştüğünü ve yetkililere en azından binada gerekli ses, ısıtma düzeni gibi teknik onarımların yapılması, binanın en kısa sürede faaliyete geçmesi gerektiğini söylediğini açıklayınca ve: “Teknik çalışmanın maliyeti 70 milyon TL civarında. 70’i ihale etsek en aşağı 50 milyon TL civarında olur dediler. Bunu ajansa ilettim, ama ajans da ‘tamirat için bu kadar para mı vereceğiz’ diye direndi. Durumu ajansın Koordinasyon Kurulu Başkanlığı’nı da yapan Hayati Yazıcı’ya ilettim, o da mırın kırın edince Başbakana söyledim. Başbakan da: ‘Sen bunu 70 milyona yaptırmayacak mıydın?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Bunu yapan firma değil miydi?’ ‘Evet’. ‘Kuruldan geçmedi mi?’ ‘Evet’. Sonuçta: ‘Yaptırmadılar mı, yapma’ dedi Başbakan. İş inatlaşmaya döndü (Cumhuriyet – 24.07.2010)” deyince işler hepten karıştı.

* * *

Şimdi lafı kısa kesmeli, varıp “cem’i cümleye” sual eylemeli!

Yahu, biz bir türlü bulamıyoruz, bari sen kendi kendini faş et be birader!

AKM’yi elimizden alan hain hanginizsiniz?

Başbakan, Bakan, Hayri Yazıcı, Şekib Avdagiç, Yavuz Demirkaya?

N’olur söyleyin, hanginizsiniz?

Yoksa AKM’yi ‘Birinci Grup Kültür Varlığı’ kategorisine sokan, “Tarihi eserdir, yıkamazsınız” diyen kurul mu hain! Ya da hazırlanan yeni AKM iyileştirme projesine, bu projedeki binanın sağlamlaştırılması, iç donanımının modern ve sağlığa uygun hale getirilmesi, merkeze lokanta, kitapçı, falan eklenerek sosyalleştirmenin sağlanmasına karşı çıkarak projenin iptali için mahkemeye başvuranlar mı?

Ve mutlaka yanıtlansın: Ajans, iddia edildiği gibi, “lokanta olmasın” denildiğinde peki deyip projeden lokantayı kaldırdı mı? “Boya atölyesini dışarıda istemezük” denildiğinde atölye içeriye alındı mı? “Dış asansör iptal edilsin” buyruğuyla dış asansör iptal edildi mi? Bina içine alınan gişelerin tekrar dışarı taşınması isteğine boyun eğildi mi? “Küçük salonların fuayeleri ayrı ayrı olsun” talebine “olur” dendi mi? “İptal başvurunu çek ki senin istediğin projeyle işe koyulalım” önerisine sendika olumsuz yanıt verdi mi?

Yanıt verilsin: Atatürk Kültür Merkezi’ni elimizden alan ya da koskocaman bir kent halkını şahsi kompleksleriyle Atatürk Kültür Merkezsiz bırakan hain kim?

Recep Tayyip de, Şekib biraderim de, Ertuğrul kardeşim de, Kültür-Sen yetkilisi de varsınlar çıksınlar bir televizyon kanalına, kıyasıya tartışsınlar, çatışsınlar, kapışsınlar işte o zaman belki yakalarız haini.

Bıktık artık yalandan, riyadan, anlayalım “kıssa”dan: Hain kim!

Ondan sonrasında görelim bakalım: Halkımın kırk katırı mı, kırk satırı mı?

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla