“Kukla Günleri’ne Sırt Çevirmek, Yakışıksız”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

“Birçok ülkede kentler kukla sanatıyla farklılık yaratırken, bu imkanı ayağımıza getiren bir festivali desteklememek, sosyal belediyeciliğin en büyük ayıbıdır”
İzmir’de kültür sanat yaşamını tartıştığımız sanatçılar arasına, oyunları dünyanın birçok yerinde yabancı dillere çevrilerek sahnelenen ünlü yazarımız Tuncer Cücenoğlu da katıldı. Bu konuda daha önceki röportajlarımızda sırasıyla Ali Poyrazoğlu, Burçin Büke, Zeliha Berksoy ve Turgut Özakman’ın dile getirdiği gibi, Tuncer Cücenoğlu da İzmir’in kültür sanat yapısını, kentin modern kimliğine yakışır düzeyde bulmadığını açık bir dille vurguladı.
Bu yıl Rusya, Moldova, Almanya ve Azerbaycan başta olmak üzere birçok yabancı ülkede “sanatta 40’ıncı yılı” kutlanacak olan Cücenoğlu, kendi ülkesindeki ilgisizlikten üzüntü duyuyor. Cücenoğlu’nun 2007’de yazdığı ve ülkemizde hala sahnelenmeyen ‘Che Guevara’ müzikalinin dünya prömiyerini Almanya’da yapacak olması, Türkiye’nin kendi yazarlarına sahip çıkmasındaki nankörlüğü gözler önüne seriyor. Cücenoğlu, İzmir’in de gelişmişliğine rağmen kenti yönetenlerin kültür sanat politikalarını yetersiz bulduğunu, bakın nasıl çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

YAŞAM MODERN AMA…
– İzmir’in kent yaşamını ayrıcalıklı ve güzel kılan yönler nelerdir? İzmir sizi nasıl etkiliyor?

İzmir farklı kültürleri bünyesinde barındıran, Türkiye geneline bakıldığında oldukça gelişmiş bir kentimizdir. İnsanlarının kültür bağlamında diğer kentlerimizdeki insanlarımızdan daha gelişmiş olmalarını da bir avantaj olarak görüyorum. Eğer İstanbul’da yaşamasaydım, İzmir’i seçerdim.
– Peki İzmir’in bu zenginliğine ve modern yapısına yakışır bir kültür sanat yaşamı gözünüze çarpıyor mu?
Üzülerek belirteyim ki, kentin çağdaş kimliğine yakışır düzeyde bir sanat atmosferi yok. Büyükşehir Belediyesi’ne bu konuda büyük görevler düşüyor. Başta yerleşik bir şehir tiyatrosu olmak üzere, bu alanda ilin kendine ait üretimleri için Büyükşehir Belediyesi atılım yapmak zorundadır.
– Ben sormadan siz söylediniz şehir tiyatrosunu… İzmir’in tek ciddi tiyatro kurumunun Devlet Tiyatrosu olması bir eksiklik midir?
İzmir gibi gelişmiş bir kent için elbette eksikliktir. Rekabet yok çünkü. Bu yüzden şehir tiyatrosu kesinlikle kurulmalıdır. İzmir Devlet Tiyatrosu’nun repertuar seçimi son zamanlarda sürekli eleştiriliyor. Rekabet olursa, onların da kendine çeki düzen vermesi sağlanabilir. Sanat kurumlarının sayısı mutlaka artırılmalıdır.

SANATSIZ KENT, TANINMAZ
– Eskişehir, Bursa gibi illerle kıyasladığınızda, İzmir’de yerel yönetimin planlı programlı bir kültür politikası olduğunu görebiliyor musunuz
?
Göremiyorum kuşkusuz. Kültür politikaları olsaydı şehir tiyatrosu kurulmaz mıydı bu güne kadar? Bütün bir yıla yayılacak daha çok festival düzenlenmez miydi? İzmir, dışarıda adını duyuracak kültür sanat zenginliğinden yoksun. Bu fakirlik turizmi de olumsuz etkiliyor.

ÜLKEYE BİLE KATKI SAĞLAR
– Festivaller az diyorsunuz… Ama Büyükşehir Belediyesi, kenti marka haline getirmeyi hedefleyen İzmir Uluslararası Kukla Günleri’ni bile desteklemiyor. Buna ne dersiniz?

Kukla sanatı çok önemli bir sanatsal etkinliktir. Birçok ülke bugün kukla sanatına verdikleri değerle sanatsal bağlamda öne çıkmayı başarmıştır. İzmir Uluslararası Kukla Günleri’ni yaşama geçirenler, gerçekten de kente ve hatta bu ülkeye büyük katkı sağlıyorlar. Bu imkanı ayağına kadar getirenlere nasıl sırtını döner belediye? Festivale Büyükşehir’in destek vermemesi tek kelimeyle hazin bir durumdur. Üstelik sosyal demokrat olduğunu ileri süren bir belediyenin de en büyük ayıbıdır!
– Güzel Sanatlar Fakültesi ve konservatuarda yetişen genç sanatçıları kentte tutabilmenin yolları nedir?
Ödenekli, ciddi bir şehir tiyatrosunun kurulması genç sanatçıları İzmir’de tutmanın ön koşuludur. Kaldı ki bu hamle dışarıdaki sanatçılar için de kentin cazibe merkezi olmasını sağlar. Ayrıca belediyelerin kendi bünyelerinde sanat merkezleri, galeriler, oda orkestraları kurmaları gerekiyor ki yetenekli gençler İzmir’den kaçmasın. İstanbul’da Zeytinburnu Belediyesi’nin ortaya çıkardığı 600 kişilik kültür merkezi, Küçükçekmece Belediyesi’nin yaptığı inanılmaz güzellikte iki kültür merkezi örnek alınmalı…

SOSYAL YAŞAM ALANI OLMALI
Kültürpark’ın bugünkü konumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ne düşünebilirim ki? Yazıklar olsun diyorum. Çağdaş belediyeciliğin görevi, bu tür alanlarda insanların sosyal ve kültürel paylaşımda bulunabilecekleri mekanlar yaratmaktır. İzmirlilerin ailece yiyip içecekleri, dinlenecekleri, eğlenebilecekleri, konser ve kültür aktivitelerine katılabilecekleri başka bir sosyal yaşam alanı var mı? İşte Kadıköy Belediyesi’ni izlesinler… Sosyal demokrat bir belediyenin neler yaptığını görsünler.
– İzmirlilerin bu konuda yapacağı ne var?
İzmirliler kültür hayatındaki bu gerilemenin hesabını sormalı. Oy verdiği siyasetçilerin, hayatlarına ne kalite kattığını sorgulamalı.

NUTKU VAR ORADA
– Sanat projeleri üretilmesinde, İzmir’de kimlerin görüşlerine başvurulmalı?

O kadar değerli sanatçı-aydın var ki İzmir’de… En önemlisi Prof. Dr. Özdemir Nutku gibi bir sanat adamı var orada. Bildiğim kadarıyla 1992’de şehir tiyatrosunun kurulmasını ve Büyükşehir Meclisi’nden geçirilmesini de sağlamıştı. Ama sonradan belediye bu projeyi devam ettirmedi. Bugün hala yaptığı ciddi hazırlıklar ve elindeki dosyasıyla çağırılmayı beklemektedir. Başka yerde olsa üzerine atlarlar. Büyük bir şanstır Özdemir Nutku İzmir için…

40’ıncı yılım, yabancı toplumlarda kutlanıyor
– Oyunlarınıza yurtdışında gösterilen ilgi ile ülkemizdeki ilgi arasındaki fark nedir? Sanata verilen değer açısından bu fark nasıl bir tablo ortaya çıkarıyor?

O kadar büyük fark var ki. Örneğin yeni oyunum ‘Kadın Sığınağı’ şu anda Rusça, Gürcüce ve Bulgarcaya çevrildi bile. İtalyanca, Almanca, Ukraynaca ve İngilizceye çevirileri de tamamlanmak üzere.
2007’de yazdığım ‘Che Guevara’ müzikalim henüz ülkemizde sahnelenmedi. Oysa önümüzdeki sezon Almanya’nın iki önemli tiyatrosunda dünya prömiyeri yapılacak.
Türkiye ile dışarıdaki ülkelerin arasındaki en büyük fark budur. Kendi yazarına sahip çıkmayan bir ülkede yaşamak hazindir. Önümüzdeki sezon oyun yazarlığımda 40’ıncı yılım. Rusya ve Moldova’da 40’ıncı yılım kutlanıyor. Önümüzdeki sezon da Almanya ve Azerbaycan başta olmak üzere birçok ülküde bu kutlamalar yaygınlaşacak. Bizimkilerin haberi yeni oldu. Bakalım neler yapılacak? Belki de hiçbir oyunumu oynamayarak kutlamalara katılır bazı kurumlar. Yürekler acısı bir durum bu… Birçok sözüm ona tiyatro adamı, oyun yazarı olarak geldiğim noktanın farkında bile değil. Yurtdışında sahnelenen oyunlarımın “Türkçe mi oynandığı” konusunda sorulara muhatap olmam bunun en iyi göstergesidir.
Yine de şükrediyorum. Çünkü bu ülke yönetimleri Sabahattin Ali’yi katletmiş, Nazım Hikmet’i kaçmak zorunda bırakmış, Aziz Nesin’i yakmaya kalkışmıştır.

Oyunlarımın gitmediği ülke kalmayacak
– Yeni projeleriniz var mı? Gerçekleştirmeyi düşündüğünüz en büyük düşünüz nedir?

Yeni projelerim var kuşkusuz. Sabiha Sertel Olayı’nı yazmayı istiyorum. Çok önemli bir dönemi, Nazizm’in yükselişi ve dünyaya saldırması sırasında ülkemizde yaşananları anlatacak bu oyunum… Ayrıca Çin’den istediler, Yusuf Has Hacib’in ‘Kutadgu Bilig’inden yola çıkarak bir oyun yazmayı tasarlıyorum. En büyük düşüm de dünyada oyunlarımın sahnelenmediği tek bir ülke bile kalmamasıdır ki bunu da başaracağım çok yakında sanırım.

Bülent Gürlük

Yeniasır

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.