Ne Çekiç Sesi Var ne de Keman

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Atatürk Kültür Merkezi, beş yıldır ‘yıkılsın mı yapılsın mı’ diye tartışıldı. ‘Yenilenecek’ diye kapatılmasının üzerinden iki yıl geçti ama çalışmalar bir türlü başlatılamadı. Bazı sivil toplum örgütleri, İstanbul 2010 Ajansı, Kültür Bakanlığı birbirini suçlarken, kentin en iyi konser salonu bir enkaza dönüşüyor.

 İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın 16 Mayıs 2008’de Atatürk Kültür Merkezi’nde verdiği konserin her zamankinden farklı bir anlamı vardı. Bu, yenilenmek üzere kapılarını kapatacak eski AKM’de verilen son konserdi. Belki de konsere katılanların en kötümseri bile, AKM’de işlerin arap saçına döneceğini ve bu devasa kültür merkezinin neredeyse tek bir çivi çakılmadan iki yılı aşkın bir süre kapalı kalacağını tahmin etmiyordu.

Kültür-Sen’den suçlama
Dün, terk edilmiş bir kamu binası gibi iki yıldır bekleyen AKM’nin önünde toplanan bir grup sivil toplum temsilcisi, AKM’nin kapalı kalmasıyla ilgili olarak Kültür Bakanlığı ve 2010 Ajansı’nı suçlayan bir açıklama yaptı. Açıklama, ‘görevlerini yapmadıkları için’ 2010 ve bakanlık hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını duyuruyordu. İşin ilginci, açıklamaya öncülük eden Kültür Sanat Sendikası’nın bu tartışmada önemli bir taraf olması. Kimilerine göre, AKM’nin kapalı kalmasının esas nedeni, Kültür Sanat-Sen’in bir yıl önce açtığı dava. Mahkeme AKM’nin yenilenme projesini iptal edince, süreç durdu ve bir daha başlamadı.

AKM’nin kapılarının nasıl kapandığını ve neden bir türlü açılmadığını görmek için beş yıl önceye gitmek gerek. 2005 yılında, Kültür Bakanı Atilla Koç, ‘AKM’nin ekonomik ömrünü tamamladığını ve yıkılıp yenisinin yapılmasından başka çare olmadığını‘ açıklayınca büyük bir tartışma başladı. 1969’da açılan, bir yıl sonra çıkan yangının ardından 1977’ye kadar kapalı kalan kültür merkezi, o yıldan sonra ciddi bir yenileme görmemişti. Havalandırması, ısıtma sistemleri, sahne teknolojisi eskiyen yapının depreme dayanıklılığı da tartışma konusuydu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da dile getirdiği, Kültür Bakanı’nın savunduğu projeye göre, eski ve demode binanın yıkılması en iyi çareydi. Yeni AKM, çağdaş bir mimariye, yanındaki otoparkı da içine alacak daha geniş kullanım alanlarına sahip olacaktı. Ancak, AKM’nin kültürel mirasın bir parçası, Cumhuriyet’in simgesi olduğunu savunanlar bu fikre şiddetle karşı çıktı.

Sanatçılar sokağa döküldü
Özellikle sanatçılar AKM’nin önünde eylemler yaparak yıkılmaması için tartışmayı uzun süre canlı tuttu. Aynı dönemde İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olma sürecine girmişti. AKM’nin yenilenmesi işinin de kurulacak 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’na verilmesi dile getiriliyordu. Hükümet AKM’nin yıkılması konusunda kararlı tutumunu sürdürdü. Ekim 2007’de, 2010 Ajansı için hazırlanan yasa taslağına, ‘AKM’nin yıkılıp yeniden yapılması’ hükmü kondu. Mimarlık çevrelerinin büyük tepkisini çeken bu gelişmenin hemen ardından, Kasım 2007’de İstanbul 1 Numaralı Koruma Kurulu, AKM’yi Birinci Grup Kültür Varlığı olarak tescil etti. Artık AKM’nin yıkılması imkansızdı. Nitekim, hükümet de daha fazla direnmedi. Hemen çıkarılan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Hakkında Kanun, AKM’nin ‘yıkılmasından’ değil, ‘yenilenmesinden’ söz ediyor ve bu işin sorumluluğunu 2010 Ajansı’na veriyordu. Ajansın, kanunda bizzat belirtilen iki somut projesinden biri Rami’deki İstanbul Kütüphanesi, diğeri de AKM’nin yenilenmesiydi. Ne var ki bu iki proje de gerçekleştirilemedi…

2008 yılı AKM’nin nasıl yenilenmesi gerektiği tartışmalarıyla geçti. AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu gibi başarılı bir mimar olan oğlu Murat Tabanlıoğlu projeye sahip çıktı. Tabanlıoğlu Mimarlık, AKM’nin genel hatlarıyla korunduğu, teknolojik olarak yenilendiği bir proje hazırladı. Projenin en önemli yanı, AKM’nin eski usül, konserden konsere açılan bir mekân olmaktan çıkarılıp, güncel bir kültür merkezi gibi işletilecek olmasıydı. AKM’nin sergi salonu, küçük sahnesi, kitapçısı ve eski boyahanenin yerine yapılacak şık bir restoranı olacaktı. En büyük kıyamet işte bu restoran yüzünden koptu!

‘AKM’ye dokunmayın!’
Geniş kabul gören yenileme projesi Koruma Kurulu, Kültür Bakanlığı gibi kurumların onayından geçti ve 2010 Ajansı 5 Haziran 2009’da ihale açıp işe başladı. Tartışmalar, projeler derken epey bir zaman geçmiş, AKM’nin 2010 yılı içinde açılması riskli bir hal almıştı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, AKM’nin 2010 sonbaharında, yeni sezona yetiştirilebileceğini söylüyordu. Bu arada aceleyle binanın içinde de çalışmalar başlamıştı. Tam ihale sonuçlanıp, inşaat resmen başlayacakken şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Kültür-Sen’in başvurusunu değerlendirmiş ve mevcut yenileme projesinin binanın özgünlüğünü bozacağına karar vermişti. Bu kararla birlikte ihale de iptal oluyor ve AKM’deki çalışma başlamadan duruyordu. Mahkeme kararında “Yapılan düzenleme ile koruma grubu 1 olan yapının günümüze ulaşmış sosyo-kültürel, tarihi kimliğini oluşturan mekânsal, biçimsel, yapısal özellikleri ile çevre içindeki özgün konumunun korunmadığı” belirtiliyordu. Bu kararı memnuniyetle karşılayan Kültür Sen’in başkanı Yavuz Demirkaya da o zaman Radikal’e şunları söylemişti: “Bu projenin, AKM’yi ticari bir mekân olarak kullanmak fikri üzerinden değiştirmenin, daha da kötüsü özelleştirmenin yolunu açmak anlamına geldiği açıkça gözlenmektedir. AKM adeta yıkılmadan, tamamen değiştirilerek yasal engeller aşılmak istenmektedir ve sıradan bir bina gibi yap-işlet-devret mantığında projelendirilmiştir.”

Bu mahkeme kararı üzerine 2010 Ajansı ve ilgili çevreler tekrar bir uzlaşma arayışına girdi. Uzun görüşmelerden sonra yeni bir ‘yenileme projesi’ hazırlandı. Çok tepki çeken, dillere pelesenk olan ‘restoran’ projeden çıkartıldı. Bu kez, AKM’de hiçbir işlevsel değişiklik yapılmayacak, bir tür ‘basit tamirat’la Kültür Merkezi yenilenecekti. Ne var ki bu ‘basit tamirat’ı kimin yapacağı konusunda devlet kurumları arasında tuhaf bir belirsizlik yaşanmaya başlandı.

Ajans-Bakanlık gerilimi
2010 Ajansı’na göre, bu tamiratı yapmak Kültür Bakanlığı’nın göreviydi. Zaten ajansın görev süresi 2010 yılında bitiyordu ve bu projeyi yetiştiremezlerdi. Bu arada AKM’nin yenilenmesi için gerekli olan 90 milyon lira gibi büyük bir kaynak, 2010 Ajansı için ayrılmıştı. Kültür Bakanlığı da, gerekli kaynağa, hatta yasal sorumluluğa sahip 2010 Ajansı’nın bu yenilemeyi yapması gerektiğini savunuyordu. Kulislerde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın 2010 Ajansı’nı işe başlaması için zorladığı konuşuluyordu. Ajans ise, bir önceki ihaleyi iptal eden mahkeme kararını gerekçe gösterip, istese bile işe başlayamayacağını iddia ediyordu.

2010 yılının ilk altı ayı geride kaldı, AKM’nin kapanmasının üzerinden iki yıl geçti. Mesele belki de konuyu sık sık Sabah gazetesindeki köşesinde işleyen Hıncal Uluç’un dediği gibi. Yani Başbakan Tayyip Erdoğan isterse AKM açılır, istemezse açılmaz. Uluç, dün de konuyu ele alıp 2010 Ajansı’nın harekete geçmediğini, çünkü Ajansın bağlı olduğu Bakan Hayati Yazıcı’nın ‘parayı vermediğini’ yazdı: “Yazıcı parayı vermedi. Çünkü Başbakan Erdoğan ‘verme’ demişti. Erdoğan en baştaki projesinde ısrarlıydı. Bir şekilde mevcut AKM’yi yıkıp oto parkla birleştirerek yeni AKM yapacağına inanıyordu. Bunun başarılması için eski AKM’nin kapalı, İstanbul’un salonsuz kalması gerekiyordu. Şimdi tadilat yapılır, AKM açılırsa, artık bir daha yıkmak mümkün olmaz, tüm hayalleri sona ererdi…”

Opera adeta sürgünde
AKM iki yıldır kapalı. İstanbul’un salon sorunu artarak sürüyor. Kentte AKM ayarında sahnesi olan bir başka salon yok. Bu nedenle pek çok büyük temsil ya gerçekleştirelemedi ya uygunsuz salonlarda yapılmaya çalışıldı. Özellikle İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Kadıköy’deki Süreyya Operası’nın küçük salonuna ve sahnesine mahkûm kaldı. Buraya uygun mütevazi temsillerle iki sezon geçirdi. AKM ise kentin ortasında, terk edilmiş bir kamu binası olarak, sadece gençlerin önünde buluştukları bir heyülaya dönüşmüş durumda. Bakalım ne zaman tekrar yaşayan bir kültür merkezi olacak?

Halkla iç içe bir AKM yapmak istiyoruz
Mahkeme kararıyla durdurulan AKM’nin yenileme projesine imza atan AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu Murat Tabanlıoğlu, ilk hazırladıkları çağdaş yenilenme projesini şöyle anlatmıştı: “Yenilemede asıl amaç AKM’yi yeniden Taksim’le ve halkla geçişken kılmak. Hem yurtiçinden hem de yurtdışından uzmanlardan oluşan bir ekiple çalıştık, AKM’nin yapımında yer alan teknik ekipten hayatta olanları da ekibe dahil ederek beş ayda projeyi tamamladık. Projede, binanın yıllar içindeki kullanımı sırasında işlevsiz hale gelen ana kapısının tekrar eski işlevine kavuşturuluyor. Ayrıca en üst kattaki restoran sadece çalışanların ve sanatçıların değil herkesin girebileceği hale getirilecek. Cam fanus şeklindeki bir asansörle çıkılacak bu restoran İstanbul’un yeni buluşma noktası olacak. Büyük sahne 21. yüzyıl gerçeklerine uygun olarak dijital teknolojiyi de kapsayacak şekilde düzenlenecek. Güvenlik girişi için binanın dışında cam bir bölüm yapılacak ama tüm bu düzenlemelere rağmen binanın dışında çok fazla oynama yapılmayacak. Dışarıdan fazla bir değişiklik hissedilmeyecek.”

Yenilenen proje basit bir onarım değil
Tabanlıoğlu Mimarlık, ilk projenin mahkeme kararıyla durdurulması üzerine Kültür Bakanlığı, 2010 Ajansı, Mimarlar Odası, sanatçı temsilcileriyle yapılan uzlaşma sonucu yeni bir proje hazırladı. Melkan Gürsel ve Murat Tabanlıoğlu, uygulanması beklenen yeni projede, ilk projeden farklı olarak sanat faaliyetlerinin gerçekleşeceği ana fonksiyon alanlarında iyileştirmeler yapıldığını belirterek şöyle dedi: “Proje asla basit bir onarım projesi değildir. Cephesinden itibaren ruhuna ve estetik anlayışına tam bir sadakatle gerçekleştirilen proje ile bina teknik anlamda çağdaş bir opera ve kültür yapısının sahip olduğu tüm özellikler ve altyapı ile donatılmıştır. Biz, AKM’nin ve herkesin özlediği sanat faaliyetlerinin bir an önce hayata geçmesini umut ediyoruz. Bu konuda gönüllülüğümüzü sürdürüyoruz. AKM’nin yenilenmesi konusu 60’lı yıllarda yapılmış bir yapının bugün ele alınması ile ilgili Türkiye’de ilk örnek olması itibarıyla önemlidir.”

Büyük prodüksiyon yapılamıyor
Yekta Kara (opera yönetmeni): Boş bekleyen AKM’nin bugünkü durumunu sanatçıların mağduriyeti olarak görüyorum. Burada Opera Bale, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestrası gibi ödenekli kurumlar mağdur ediliyor. Büyük sahne olmayınca bu kurumlar sanatsal yeteneklerini tam manasıyla gösteremiyorlar, büyük prodüksiyonlar sergileyemiyor.

AKM’nin bugünkü durumunun sorumlusu renovasyon çalışmalarını durduran mahkeme kararını çıkaranlardır. Şimdi neyin protestosunu yapıyorlar. Konuşarak tartışarak çözülmeliydi. AKM renovasyonu konusunda tıkanan süreç, uzun vadede yıkılmasına bile yol açabilir. Bugün AKM’nin eski hali bile mevcut değil. Çünkü yenilenecek diye pek çok şey söküldü atıldı.

AKM’nin haline içimiz acıyor
Görgün Taner (İKSV Genel Müdürü): AKM’nin içinde bulunduğu bu duruma bir kültür sanat kurumu olarak içimiz acıyor. Konuyu yıkılsın yıkılmasın tartışmalarının dışına çıkartarak ele almak ve bir an önce ülkenin merkezine oturan bu kültür merkezini en üst düzeyde ele alıp karar vermek gerekiyor. Dünyadaki çağdaş kültür merkezleri örnek alınarak çağdaş bir yönetim biçimi uygulanacak şekilde yeni ya da yenilenmiş bir kültür merkezi konusunda üzerimize düşen her türlü görevi yerine getirmeye hazırız. Buna uluslararası ilişkilerimizi gündeme getirerek de katkı yapabiliriz.

Cem Erciyes

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.