Bu Sükût, İkrardan Mı Geliyor?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bu köşede beş haftadır papağan gibi yineleyip duruyorum, kendimce 06.01.1999 gün 10521 sayılı Koruma Kurulu kararıyla tescil edilmiş, 30.10.2007 gün 1344 sayılı kararla koruma grubunca 1. Grup olarak belirlenmiş; 06.12.2006 tarih, 689 sayılı kararla rölövesi, 14.05.2008 gün, 1783 sayılı kararla restorasyon avan projesi onaylanmış İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin hangi nedenlerle tadil edilemediğini, dolayısıyla neden hâlâ açılamadığını sorguluyorum.

Bu arada, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı arasında AKM’nin yapımına ilişkin imzalanan protokolden sonra bütün sürecin değiştiğini, bu konuların artık Kültür ve Turizm Bakanlığının inisiyatifi dışına çıktığını biliyorum. Ajans tarafından hazırlanan çeşitli projelerin Koruma Bölge Kurulu’nca onaylandığını belgeliyorum. 24.12.2008 gün 2268 sayılı kararla Koruma Bölge Kurulu’nca onaylanan Restorasyon Avan Projesinin, binayı kullanan sanatçılar ve yöneticiler tarafından sanatsal aktiviteleri ve işleyişi olumsuz etkileyeceği saptanarak uygun bulunmadığını anlatıyorum.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından kullanıcılar tarafından istenmeyen bu projede ısrar edilmesi üzerine, Kültür Sanat Sendikası’nın idari yargıda dava açtığını, mahkemenin bilirkişi incelemesi de yaptırarak önce yürütmeyi durdurma, sonra esastan karar vererek bu projeyi bozma kararını aldığını okurlarıma anımsatıyorum.

Geçen hafta ortaya sorular attım. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın üç ay sonra yerinde yeller eseceğine göre, binayı/işleyişi bilmeyen geçici bir kuruluş olan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın, bu projenin uygulanmasında kendi istekleri doğrultusunda neden ısrarcı davrandığını, AKM için ayrılan 75 trilyonluk bütçeyi Bakanlığa neden aktarmadığını sordum.

Ajans, yasalara karşın projede ısrar etmeseydi süreç acaba bu noktaya gelir miydi sorusunu yeniden ortaya koydum. Koruma Kurulu, 31 Aralık 2009 tarihinde AKM’nin mevcut haliyle onarımı yolunda aldığı karara neden uyulmadığını, 14 Ocak 2010 tarihinde gereksinimlerle ilgili Bakanlıkça koruma kuruluna başvurularak vaziyet planı onayı gerçekleştirildiği gerçeğinin üstüne üstüne vurdum.

Şu ana dek bir “Çıt” dahi duymadım!

Ajans’ı, istediği proje gerçekleşemedi diye konuyu askıya almakla, uykuya yatırmakla; yeni bir ihale yapmak yerine, ödeneğin bittiğini ifade etmekle; Atatürk Kültür Merkezi’nin onarılması işine fevkalade gayriciddi bir yaklaşım sergilemekle suçladım. Hazırlanan projenin yanlış olması nedeniyle iptal edilmesi üzerine, gösterilen tepki, ödeneği yok ederek ortaya konulmuştu, açık yüreklilikle açıkladım.

5706 sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkındaki Kanun’un 11. maddesinde belirtilen İstanbul Atatürk Kültür Merkezi onarımı, Rami Kışlası’nın kütüphane olarak yenilenmesi, Ayazağa Kültür Merkezi’nin yapımı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın asli görevleri arasındaydı. Bu görevler neden yerine getirilmedi diye meraklandım, gelgelelim yanıt alamadım.

İstanbul Atatürk Kültür Merkezi onarımı için çeşitli bakanlıklar, kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü ve benzin gelirlerinden elde edilen maddi kaynaklar bugüne kadar nerelere sarf edilmişti, sizin merakınıza aracı oldum. Ajansın bu konularda ciddi olarak sorgulanması gerektiği yolundaki düşüncemi ortaya koydum. Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı denetçilerini uykularından uyandırmak için bir avaza bağırdım durdum.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 65 (a) maddesi kültür ve tabiat varlıklarını tahrip edenlerle ilgili 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanmasına amir olduğuna göre, binanın bu halde bırakılması bal gibi kültür varlığının tahrip olması anlamına geliyordu. Bu konuda, örneğin Kültür-Sanat Sen’in savcılığa suç duyurusunda falan bulunmamasına şaştım kaldım.

Murat Tabanlıoğlu, ekip başı olarak diğer mühendislik hizmetleri karşılığı Ajans’tan tahsil ettiği 2 milyon 533 bin Türk Lirasını kimlere, nerelere ödediğini müspet evraklara istinaden tevsik edebilir mi diye kurcaladım, Tabanlıoğlu’ndan nefes gücünde dahi olsa ses alamadım.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, amaçlarının dışına taşıp yelken yarışlarına ve Dünya Boks Şampiyonası’na ne kadar katkı sağlamıştır, öğrenmek istedim, Ajans’tan bir yetkilinin “tık” sesini bile duyamadım.

Sonuç olarak, bu sessizliğin yapılacak hukuki muamelelerin sonuçlarına katlanılacağı anlamına geldiğini anladım.

Evrensel

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla