Fotoğraflar Dans Ederse…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bir tiyatro sahnesi düşünün. İnsanlar dans ediyorlar. Yaşadıklarımızı dans yoluyla bize sunuyorlar. Peki ya, bir dans yapıtının derin ve karmaşık halini fotoğraflara yansıtmak ve belgelemek… Fotoğraflardaki hareket halini insanlara hissettirmek…

İşte bunu başaran bir isimle, 67 yaşındaki Ursula Kaufmann’la; Pina Bausch, dans, tiyatro ve fotoğraf üzerine renkli ve dinamik bir sohbet…

Dansla tiyatroyu ilk defa sentezleyen kişi olarak bilinen ve kurucusu olduğu Wuppertal Dans Tiyatrosu ile gösteriler sergileyen Pina Bausch’u yıllardır takip eden fotoğraf sanatçısı Ursula Kaufmann’ın fotoğraflarına baktığınızda; hislerine bağlı kaldığını, statik yerine hareketin hissedildiği fotoğraflar çektiğini, keskin, berrak ve net görüntüler aldığını, çalışmalarında sık sık hareket hallerini, renkleri ve dinazmi kullandığını görüyorsunuz.

5 Ekim 2010’a kadar Çırağan Sarayı’nda gezebileceğiniz sergi, içinizdeki duyguları harekete geçirecek, tıpkı fotoğraflarda hissedilen dinamizm gibi…

Pina Bausch’la tanışmanız nasıl olmuştu?

Pina Bausch’la ilk görüşmem 1975’te, ‘Frühlingsopfer’ isimli eser sayesinde oldu. Bu yapıt beni öyle cezbetti ki, Pina Bausch ve dans tiyatrosunun beni hâlâ etkilediğini söyleyebilirim. Yeniden sahneye sürdükleri eski yapıtlarının, güncelliklerinden halen çok şey yitirmediklerini görmek gerçekten hayret verici. Kadın – erkek eşitliği, beraber yaşayan çiftlerin yalnızlığı, terk edilen insanların mutsuzluğu gibi konular mesela.

Dansla tiyatroyu birleştirerek bir ilki gerçekleştirmesinin ve kendi tarzını yaratmasının yanı sıra Pina Bausch’u unutulmaz kılan özellikler…

Pina’yı unutulmaz kılan en önemli özellik, onun bir eseri ele alış tarzıydı. Dansçılara adımları öğretme yerine onlara görevler verirdi. Onlara talimat vermez, sorular sorardı.

Mesela?

‘Çocukken kendini nasıl hissederdin? Sevdiklerimizle nasıl yaşayabiliriz?’ gibi… Soruları genelde bu tarzda olurdu. Eline alınan konular, hep insanın mevcudiyetine yönelik unsurları içerirdi. Pina’nın dans tiyatrosu; ciddi, siyasi, toplumu eleştiren ve sınırlar ötesine yönelikti.

Pina Bausch’un ‘Beni insanların nasıl hareket ettikleri değil, onların nelerden etkilendikleri ilgilendiriyor’ sözünü doğrularcasına fotoğraflarınızda yansıtıyorsunuz. Çalışmalarınızın insanın ruhuna dokunduğunu görüyoruz. Bununla da kalmıyor, duygularımızı ve düşüncelerimizi fotoğraflarınızdaki gibi harekete geçiriyorsunuz. Bu anlamda öne çıkan noktalar…

Ben bir fotoğrafın güzel olmasını isterim. Buna ulaşmak için de olabildiğince duyarlı karelere yönelmeye çalışırım. Fotoğrafla alakalı olarak onun ne öncesinde ne sonrasında hiçbir şeyin olmadığı kanaati yaygındır. Oysa ben fotoğraflarımın canlı olmasını ve dondurulmuş bir andan fazlasının karelere yansımasını beklerim.

Pina Bausch’la yaptığınız en son çalışma…

Onun ani gelen vefatından önce, bir haftaya yakın bir süre, o vakit son galası yapılmakta olan ‘Wie da Moos auf dem Stain’ isimli esere fotoğraf makinemle eşlik etme fırsatı buldum. Pina Bausch’a özel olarak provalarda iştirak etmek, onun büyük bir alaka ve saygıyla yaklaştığı dansçılarıyla olan şahsi münasebetine şahit olmak oldukça keyifliydi.

Çektiğiniz fotoğraflardan seçimler yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Öznel değerlerden hareketle eserin ruhunu en iyi şekilde yansıttığına inandığım kareleri seçiyorum. Fotoğraflar üzerinden uzun süre geçse bile onları tekrar izlerken beni etkilemeliler.

Fotoğraflar bakan insanı alıp götürmeli, heyecanlandırmalı…

Evet, dediğiniz gibi… İzleyenleri etkilemeli, onlar da hisler çağrıştırmalı, bir şeyler ifade etmeli. Kendini eserin içinde bulmalı veya eseri mutlaka yeniden görmek için ilgi duymalıdır.

Siz fotoğrafçılığınızın yanı sıra dans tiyatrosu uzmanısınız aynı zamanda.

Ben bir fotoğraf sanatçısı olarak, dans sanatına ilgi duymaktan öte, eseri anlamama imkan sağlayan dansın içselliğinden dolayı kedimi dans tiyatrosuna ait hissediyorum.

Statik yerine hareket içeren fotoğraflar çekmeniz dikkatleri çekiyor.

Mimaride ve peyzaj fotoğrafçılıkta statik fotoğraflar haklı bir cazibeye sahiptir. Ama hareket içeren fotoğraflar beni daha çok ilgilendiriyor. Belli bir anı yakalamak daha heyecan verici!

Makineyi elinize aldığınızda…

Elimde makine, gösterimde olan performansa önceden kendimi hiçbir şekilde şartlandırmadan, sadece fotoğraflara eserin nihai ruhunu yansıtma arzusu…

Hareketli fotoğrafları çekme aşamasında ön planda tuttuklarınız neler?

Fotoğrafları çoğunlukla genel provalar esnasında daha önce hiç izlemeden çekerim. Gösteri başlamadan evvel kendime birinci sıradan bir yer tayin eder ve orada bitime kadar otururum. Bu sabit bir açı edinmeme de imkan sağlar. Daha dansçılar sahne almadan, fotoğrafın nasıl olacağı konusunda kafa yormam.

Kendi stilinizi tanımlamanız gerekirse…

Fotoğraf çekerken kendi hislerimi yansıtmaya çalıştığım için bana has özel bir stilden söz etmek mümkün değil. Benim kendi duyarlılığım; küçük detayları da karelere yansıtmaya yetmeli ve sunulan fotoğrafta hareket hissinin olduğu izlenimini verebilmeli.

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.