Ödenek Almak Bizi Özgürleştirmez

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis olarak özel tiyatrolara devlet desteği ve devletin tiyatroya katkısı üzerine görüşlerini aldığımız DestAR Tiyatro’nun düşüncelerine  yer veriyoruz:

Kültür Bakanlığı çalışmaları kapsamında özel tiyatrolara devlet yardımı yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizce her yıl özel tiyatrolara dağıtılan bu ödenek konusunda tiyatroculara da büyük sorumluluk düşüyor. Tiyatrocular daha katılımcı ve demokratik bir sistem istiyorlarsa eğer, bir araya gelmeliler ve kendileri için en iyi olanın ne olduğunu tartışıp, devletin kapısına dayanmalılar. Bakanlığın, tiyatrolar arasında yaptığı sınıflandırmada yaratılan önem sıralaması bizce Türkiye tiyatrosunun bakışını da ortaya koyuyor. Profesyonel, amatör, geleneksel ve çocuk tiyatroları gibi bir önem sıralaması yapılmış ve ödenek de bu sıralamaya göre dağıtılıyor. Hangisi bir diğerinden daha önemsiz? Bir vergi levhası her şeyden önemli mi? Biz tiyatrocular da buna boyun eğiyoruz. Bir kere “sanat ve vergi levhası” ilişkisi üzerine ciddi bir tartışma başlamalı Türkiye’de. Daha demokratik yasa değişikliklerine ihtiyacı var Türkiye tiyatrosunun. Böyle bir Türkiye’de devlet babanın verdiği harçlıklar herkesi her yıl birbirine düşürür.

Peki devletin tiyatroya katkısı belli projeler üzerinden maddi destek sağlanması şeklinde mi olmalı? Alternatif yollar mümkün olabilir mi?

Sadece projeler üzerinden katkı yapmak yetersiz. Zaten yapılan katkı çoğu zaman proje giderlerini yeterince karşılamıyor. Devlet her yerde, köyde, kasabada, ilçelerde, illerde tiyatro salonları açmalı ve tiyatro gruplarına bu salonları ücretsiz temin etmeli. Biletlerdeki vergileri düşürmeli ya da kaldırmalı. Yerel yönetimleri bu yönde eğitmeli ve teşvik etmeli. Ancak şu şartlarda bu mümkün görünmüyor. Sanatçılar demokrasi savaşı vermeli ama sadece sahnelerden değil; her alanda bu geliştirilmeli. Devletler her zaman kendi güdümünde yapılar kurar ya da bağımsız, özgün görünen sanat yapılanmalarının hem bağımsız görünmesini sağlar hem de kendine bir şekilde bağlar. Türkiye’de ayakları yere sağlam basan bir tiyatro örgütlenmesi yok, böyle bir anlayış da yok. Dolayısıyla sorunu büyük ölçüde biz tiyatrocularda görüyoruz.

Devlet ve tiyatro arasındaki ilişkiyi Kürt tiyatrosuna dair yaklaşımlar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürt tiyatrosu bu meselelere daha bu yıl müdahil oldu. Bu meselelerle ilgisi ve bilgisi sınırlı. Yirmi yılını yer altında geçirmiş bir tiyatroyuz. Kürtler bu noktalarda temkinli davranmaya çalışıyor. Bir taraftan hakkımız olanı almak istiyoruz. Diğer taraftan da hakkımız olanı alacaksak hakkıyla, adaletiyle alalım diyoruz. Tabii meselenin Kürt tiyatrosuyla bağı özelde ödenekle, kültür sanat yasalarıyla vs. ilgili değil. Kürt tiyatrosunun asal dertleri arasında haklar, özgürlükler ve demokrasi sorunları var. Yıllarca Türkçe eğitim görüp Kürtçe tiyatro yapan bir topluluktan söz ediyoruz. Tiyatroyu, felsefeyi, sosyolojiyi, psikolojiyi, fiziği Türkçe okuyan, öğrenen, ama buna rağmen sahnelerde Kürtçe var olan bir alandan bahsediyoruz. Bırakın devleti, Türkiye’de kendine devrimci-demokratım diyen sanatçı ve aydınların bile görmek istemediği bir alandan söz ediyoruz. Yirmi yıllık Kürt tiyatrosu deneyimi aynı zamanda bir demokrasi ve özgürlük savaşı deneyimidir. Ödenek almak bizi daha özgürleştirmez. Aksine ödeneğin zorunluluklarına ve resmi prosedürüne bağlanmayı zorunlu kılar. Dolayısıyla sanata ve sanatçıya göre bu sistem değiştirilmeli. Kürt sorununun çözümüyle beraber Türkiye’de bir araştıma yapılmalı: Nerede kaç tiyatro var, kaç oyuncu, yönetmen vs. var. Bu analize göre salonlar açılmalı, bu salonlar gruplara tahsis edilmeli, Kürt tiyatrolarına da bu bağlamda bölge bölge salon tahsis edilmeli. Anadilde eğitim bağlamında konservatuvar eğitimi anayasal güvence altına alınmalı, Dil, din, kültür farklılıklarının varlıklarını sürdürme ve geliştirme özgürlükleri tanınmalı ve anayasal güvence altına alınmalı. Bu farklılıkların kendi yönetimlerini belirleme, seçme ve seçilme hakları anayasal güvence altına alınmalı. Sanatçı hakları, telif hakları gibi meseleler sanatçılar tarafından belirlenip anayasal güvence altına alınmalı.

Sezin Gündoğan / Mimesis

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.