Bir Yazarlık Stratejisi Olarak Sürpriz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Barış Yıldırım

Son dönemin popüler Amerikan dizilerinden Lost’un bir bölümünde (Sezon 3, Bölüm 14) iki karakter (Paulo ve Nikki) bir örümcek ısırığı yüzünden öldü sanılır, aslında sadece çok derin bir baygınlık içindedirler. Shakespeare’in Romeo ve Juliet’inde Juliet’in rahibin verdiği bir ilaçla bayılıp öldü sanılmasını hatırlıyorsak bu tesadüf değil. Lost yazarları dünya edebiyatına referanslarında oldukça bilinçlidir.

Shakespeare konulu bir yazıya Lost’tan bahsederek başlamak tuhaf görünebilir ama dünya drama tarihini bir süreklilik olarak okuyanlar için ortak izler bulmak zor değil. Bu ortak izlerin en baskınlarından biri de sürpriz öğesidir.

Lost senaristleri söz gelişi üç çıkış yolunun olduğu bir durumda her zaman, ipuçları önceden görülen ama muhtemelen kaçırdığımız bir dördüncü çıkış yoluna bağlarlar. Bir süre sonra, artık şaşırmaya alıştığımız bir yerde ise yeri gelir hikaye en bariz seçenekle devam eder ki beklenti bir kez daha kırılmış olur; bu kez sürpriz beklentisi.

Şaşırtmanın estetik içerimlerine değinmeden önce Ben Jonson’ın sözleriyle “Tüm çağlara ait olan”, W.H. Auden’in sözleriyle “Dante’yle birlikte dünyayı paylaşan” Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyununa konuk olalım istiyoruz.

Shakespeare izlemeye gidiyoruz

Elizabeth çağındayız. Belki işçiyiz ve mesai çıkışı The Globe tiyatrosuna vardık, pit denilen avluda ayakta durduk, oyunun başlamasını bekliyoruz. Belki kalantoruz, çevredeki galerilerde, hatta bir sandalye atıp sahnede oturuyoruz. Beklediğimiz oyun Romeo ve Juliet. Aslına bakılırsa hikaye bize hiç de yabancı değil. Bugün bu iki aşığın adını bilmeyen yoktur belki ama hikayesinin ayrıntılarını bilenler çok değildir. O zamanlarda belki bugünkü kadar aşkın simgesi haline gelmiş değillerdi ama öykü biliniyordu.

Miladın başlarında Ovidius Pyramus ve Thisbe’nin hikayesini yazdı (ki Shakespeare’in daha sonra yazdığı Bir Yaz Gecesi Rüyası bu öykünün sahneye konuluşunu konu edinir). 15-16. Yüzyıllarda İtalyan yazarlarından çevirilerle ve uyarlamalara sırasıyla Mariotto ve Gianozza, Giulietta e Romeo, Rhomeo ve Julietta’nın Gerçek ve Sadık Aşkının Hikayesi gibi kitaplar İngiltere’de boy göstermeye başladı. Shakespeare ise aynı kahramanların öyküsünü 1590’ların tarihsel arka planına yerleştirdi ve o sıralarda yazdı.

Dolayısıyla biz, 1590’larda Globe’da oyunu izlemeye gidenler söz konusu olanın Romeo ve Juliet arasında bir aşk olduğunu biliyoruz. Zaten oyunun başlığı bile Romeo ve Juliet’in Çok Kusursuz ve Acı Trajedisi.

Oyun başlıyor. Romeo çılgınca âşık. Arkadaşlarının başka güzelliklere bakarak onu unutmasına yönelik tavsiyelerine “Bana unutmayı öğretemezsiniz” diye meydan okuyor. Ancak ikinci sahnede (oyunun ilk %10’u bitmişken) öğreniriz ki Romeo’nun aşkının adı Juliet değil Rosaline’dir. Ve yine ancak oyunun %20’sindedir ki Romeo, Juliet’i görerek vurulur. Yani oyunun ilk beşte biri Romeo ve Juliet değil Romeo ve Rosalinde hakkındadır. Yazar bizi tam da hikayeyi bildiğimiz yerden gafil avlamıştır.

Şaşkınlık Üzerine

Her zaman yazarların alet çantasında bekleyip duran sürpriz/şaşırtma öğesi Bertolt Brecht’le birlikte siyasi bir içerik kazanacaktır. “Olayları kendiliğinden anlaşılan, aşina, belirgin niteliklerinden soyundurarak onlar hakkında bir şaşkınlık ya da merak uyandırma”yı hedefleyen ve Yabancılaştırma ya da Yadırgatma Efekti olarak bilinen taktik, seyirciye seyrettiği şeyin bir oyun olduğunun bilgisini her an hatırlatır. Böylece onun düşünmesini sağlayarak dünyanın doğru (sosyalist) yorumlanışını beslemek ister.

Brecht’in ulusdaşı ve sınıf düşmanı Arthur Schopenhauer, insanı filozof yapan şeyin kurtulmaya çalıştığı bir şaşkınlık olduğunu söylüyordu. Amerikan felsefecisi Santayana’nın felsefesinde de alışıldık “öz”leri ve onun ilişkilerini sarsarak ortaya çıkan şok duygusunun özel bir yeri vardır.

Brecht’in önemli ölçüde etkilendiği Rus Biçimcileri ise Rusça ostranenie (yabancılaştırma, aşinasızlaştırma) olarak adlandırılan şeyin tüm sanatların merkezinde yer aldığını söylüyordu: “Sanatın amacı şeyleri algılandıkları ve bilindikleri duyular bütününden ayırmaktır. Sanatın tekniği nesneleri ‘aşina’ olmaktan çıkarmak, biçimleri güçleştirmektir.” (Victor Shklovsky)

Görüldüğü gibi bugünün yazım tekniğinde “beklenti kırma” olarak adlandırılan ve popüler dramanın odağına oturan şey, sadece bir yazım tekniği olarak değil sanatsal üretimin temel stratejilerinden biri olarak ortaya çıkıyor.

Shakespeare bu stratejiyi yalnızca görece erken dönem oyunlarından olan Romeo ve Juliet’te değil bütün eserlerinde ustaca kullanarak bugünün dramasını şekillendiren fırça darbelerini edebiyat ve tiyatro tarihinin her bucağına yaydı. Dünyayı yalnızca Dante’yle değil eli kalem tutan herkesle paylaştı. Bunun için “tüm çağlara ait” ya.

NOT: Bu yazı, ‘Art and Perplexity’ başlıklı yazı (ODTÜ) ile ‘Surprise as an Authoring Strategy in Romeo and Juliet’ başlıklı sunumdan (Marburg Üniversitesi) yararlanarak Lacivert Dergisi 35. Sayı (Eylül-Ekim 2010) için hazırlandı.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Barış Yıldırım

Yanıtla