Kadınlar Beni Çok İlgilendiriyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Farklı sosyal statülerdeki kadınların aynı sonuçlarla sığındığı ve Tuncer Cünenoğlu’nun kaleminden çıkan ‘Kadın Sığınağı’ 22 Ekim’de Devlet Tiyatroları tarafından sahneleniyor. Cücenoğlu, tüm dünyadaki kadınlarla ilgilenip sorunlarını kaleme alıyor.

Yazarlığa lise yıllarında mizahla başlayan Tuncer Cücenoğlu, bu alanda Aziz Nesin’i aşamayacağı düşüncesiyle tiyatro yazarlığına geçti. 1971 yılından bugüne bir radyo oyunu ve bir de film senaryosu yazdı. Sonrası hep tiyatro oyunu… 40 yıldır tiyatro oyunları kaleme alan yazar Tuncer Cücenoğlu, bu konuda dünya çapında bir isim. Şimdiye kadar 40′ı aşkın ülkede oyunları sergilendi. Cücenoğlu’nun ‘Kadın Sığınağı’ isimli yepyeni oyunu, Serpil Tamur yönetmenliğinde İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahneye konuluyor. Yazar Cücenoğlu’yla 22 Ekim’de Küçükçekmece Cennet Kültür Merkezi’nde dünya Prömiyeri yapılacak ve 31 Ekim’e kadar izlenebilecek  ‘Kadın Sığınağı’nı konuştuk.

– 40’ı aşkın ülkede oyunlarınız sahnelendi ve sahneleniyor. Bu size nasıl hissettiriyor?

Evet, oyunlarımın sergilendiği ülkelerin sayısı 40’ı geçti. Bu ülkem açısından da benim açımdan da çok sevindirici. Amaçladığım bu olduğu için benim açımdan şaşırtıcı değil. Dolayısıyla giderek yaygınlaşması hoşuma gidiyor. Mesela bu yıl Bulgaristan’da 3. kez ‘Matruşka’yı sergiliyorlar. Ayın 28’inde Rusya’ya gidiyorum ve orada 8. kez ‘Çığ’ oynanacak. Birçok ülkede, Gürcistan’dan Romanya’ya, Rusya’dan Kazakistan’a oynanıyor. Romanya’nın en büyük tiyatrosu Bükreş National Tiyatro’da, 15 Kasım tarihinde ‘Çığ’ tekrar oynanacak. Oyunlarım giderek batıya da açıldı. Nisan ayında Belçika’da bir oyunum oynandı. Şimdi sırada Almanya var. ‘Che Guevara’ oyunumun dünya prömiyeri Brecht’in tiyatrosu, Berliner Ensemble’da yapılacak. Bunlar çok sevindirici.

– Kadın meseleleri sizin için çok önemli…

Kadın meselesi, yani kadınlar beni çok ilgilendiriyor. Kadınların dünyadaki konumlarını da gittiğim, gezdiğim ve gördüğüm ülkeler itibarıyla biliyorum. Ama bizde biraz daha farklı. Burada kadınlar inanılmaz bir baskı ve zulüm altında diye düşünüyorum. Bazı kadınlar da tabi erkeklere zulüm ediyor (gülüyor). Espri bir yana özellikle az gelişmiş ülkelerde, örneğin İran’da kadınlar taşlanıyor, öldürülüyor. Yani kadının Türkiye’deki durumu da pek iç açıcı değil. Elbette İran’dan daha iyi ama giderek kötüleşiyor. Çünkü bizim kadınlarımızı kendi elleriyle başlarını örttürecek kadar bir şeylere inandırdılar. Kendi kendilerine bir tutsaklık ortamı yaratarak kabul ettirme noktasına getirdiler ve bu çok korkunç.

ÖLMEDEN ÖLMÜŞ GİBİ DAVRANIYORUM

– Oyunlarınızın çoğunda kadınları işliyorsunuz ve bunlar yurtdışında da oynanıyor. Peki sizce sorunlar aynı mı?

Hemen hemen birçok oyunumda kadın meseleleriyle ilgili yazdım ve yazıyorum. Her oyunumda ağırlıklı roller genelde kadınlar. Örneğin ‘Ziyaretçi’de, bir anne, bir gelin ve eşinin rahatsızlığı nedeniyle hesaplaşmalarını anlatıyorum. ‘Kadıncıklar’ oyunum, tamamen en uç noktadaki sömürü olan genelev ortamında geçiyor. ‘Matruşka’  o da esprili de olsa kadın-erkek ilişkilerini ve özellikle de kadını anlatıyor. Bizim ülkemizdeki bir kadını anlatmakla beraber birçok ülkede oynanıyor. Bence diğer ülkelerdeki kadınların durumu da farklı değil. Yaptığım araştırmalar sonucu dünyada en çok dayak yiyen kadınların Amerika’da, İsveç’te ve Rusya’da olduğunu gördüm. Bunlar çok gelişmiş 3 ülke ama en çok dayak orada. O zaman kadının durumu birçok ülkede aynı ki oyun aynı ilgiyle izlenebiliyor. Bulgarlar, Gürcüler ve Romen kadınlar için ‘bizim kadınımız’ diyor ve sahipleniyorlar.

– ‘Kadın Sığınağı’ nasıl bir oyun?

Bakırköy Belediyesi’nde Kültür Müdürü olduğum dönemde ışıklar içinde yatsın Yıldırım Aktuna, bir kadın sığınağı açmıştı. Oradaki kadınları çok merak ettim. Adresi belli değildi, yani bilinmiyordu. Orada yaşamaya mahkum edilmiş, bir şeyler öğrenmeye ve kendi ayakları üstünde durmaya çalışan toplumun her kesiminden kadın vardı. Çok acıdır ki yüksek öğrenim görmüş kadınlar da oradaydı. Başında bulunan kişi de yüksek öğrenim görmüş bir kadındı ama kocasından dayak yemiş ve buraya gelmişti. ‘Kadın Sığınağı’ndaki o 11 kadın, değişik yörelerden, İstanbul’dan Diyarbakır’dan Ordu’dan geliyor. 24 saat içinde geçen olaylardan oyun oluştu ve çok güçlü bir oyun oldu. Dünya dillerine çevrilmeye başlandı ve öyle sanıyorum ki çok ilgi görecek.

– Yurtdışında oynanacak mı?

Kasım ayında Rusya’da Maksim Gorki Tiyatrosu’nda provaya alınıyor. İlk kez sınırlarımız dışında orada oynanacak. Oyunun dekorundan rejisine her şeyi kadın. Tek erkek benim.

– Hiç çalışmalara katıldınız mı?

Provalarda bulunmuyorum çünkü oyunu sahnelemenin yeni bir yaratma süreci olduğunu düşünüyorum. Metinlerimi kitaplaştırdıktan sonra benden çıkıyor. Işıklar içinde yatsın yönetmen Ali Taygun, ‘Çıkmaz Sokak’ oyunumu sergilerken ki o da işkence gören kadını anlatıyor, ‘en iyi yazar ölmüş yazardır, çünkü müdahale etmez’ demişti. Ben de ölmeden ölmüş gibi davranıyorum.

Sahnede ‘Kadın Sığınağı’

Tuncer Cücenoğlu’nun bir sığınma evine toplanmış kadınların yaşamlarından kesit anlattığı ‘Kadın Sığınağı’nda, kadına yönelik şiddet ve istismar sorgulanıyor.

22 Ekim’de prömiyeri yapılacak oyunu, Serpil Tamur yönetiyor ve dekor ve kostüm tasarımını Şirin Dağtekin Yenen yapıyor. Oyuncu kadrosunda, Defne Yalnız, Ayla Baki, Fatma Öney, Gamze Yapar Şendil, Melek Gökçer, Müge Arıcılar, Şule Gezgöç, Öykü Başar, Hayat Olcay, Tuğçe Şartekin, Şenay Kösem var.

ÖZGE Ç. DENİZCİ- ozgedenizci@gmail.com

Akşam

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.