Ölüler Uyanıyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Eser Rüzgar’ın 12.12.2010 tarihli Radikal 2’deki yazısını yayınlıyoruz.)

Irwin Shaw’un yazdığı antimilitarist ‘Ölüleri Gömün’, Şakir Gürzumar rejisiyle İstanbul Devlet Tiyatrolarında

Dünyanın birçok yerinde sürüp giden savaşlardan birinde vurulan askerler mezarlarından çıksalar ve savaşı durdurmaya kalksalar neler olur? Peki ölmeyi, gömülmeyi reddeden bu askerlere karşı generallerin, silah tüccarlarının, bürokratların hatta fahişelerin tepkisi ne olur?

İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı olan ‘Ölüleri Gömün’ bu soruların cevabıyla karşımızda. İddialı, nitelikli ve anlamlı bir yapım olan oyun, ilk kez 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde sahnelenmiş ve antimilitarist yapısıyla dikkat çekmişti.

Oyunu yazan 1913 New York doğumlu Irwin Shaw, savaş eleştirisini hatta savaş karşıtlığını ait olduğu toplumun ordusu üzerinden aktarıyor izleyiciye. Orijinal adıyla ‘Bury The Dead’i 1939’da henüz 23 yaşındayken, “savaşa karşı tek perdelik oyunlar” yarışması için yazmış ve ödülün sahibi olmuş.

Oyun bir savaş arenasında gömülmek üzere ölen askerlerin cepheden toplanmasıyla başlıyor. Kiminin bağırsakları deşilmiş, kiminin beyni parçalanmış olan bu askerler savaş alanlarının acımasız yöntemiyle adeta mezarlara fırlatılıyorlar. Bu fırlatma işi sırasında kullanılan “siper kazmadığın zaman ölüleri gömüyorsundur, ölü gömmediğin zaman da bitlerini kaşıyorsundur” cümlesiyle savaşın anlamsızlığına daha ilk sahnelerde vurgu yapılır.

Uygarlık bu mu?

Asıl oyun da bu giriş sahnesinin ardından başlar. Mezara atılan bu altı asker, gömülmeyi reddeder. Mezarlarından çıkarak kendilerini istekleri dışında ölmeye gönderen bu sisteme karşı başkaldıran askerler üzerinden, uygarlığın ölüleri gömmek olduğu söylemi eleştirilir. Sofokles’in Antigonesi’nde Antigone, haksızca öldürülen kardeşinin kuzgunlara yem olmaması, gömülmesi için çabalıyordu. Çünkü uygar bir toplum ölülerini gömmeli, ortada bırakmamalıydı. Peki ölüleri gömmek uygarlık için yeter koşul mu? Emperyalist amaçlar uğruna savaş alanlarına gönderilen genç insanların ölümüne sebep olunuyorsa, sonra da onları gömerek bu sorumluluğun üstüne bir çizgi çekip “biz uygar bir toplumuz, işte ölülerimizi gömdük” deniyorsa aslında ortada ciddi bir kandırmaca vardır.

Oyunda askerlerin direnişi karşısında yüzbaşı, generalinden “ne yapın edin, gömün!” emrini alır. Zaten doktor raporları, otopsi sonuçları da askerlerin ölü olduğunu gösterir. Bu noktada gömülmek için hiçbir engel yoktur ama askerlerin direnişi devam eder. Yapılacak tek şey vardır o da askerlerin anne, sevgili, eş, kardeş olan kadınlarını çağırmak. Tek perdelik oyunun ikinci bölümü bu kadınların devreye girmesi ve etkileyici diyaloglarla anlam bulur.

Antimilitarist bir oyun

Musa Uzunlar, Salih Dündar Müftüoğlu, Civan Canova gibi önemli isimlerin yer aldığı oyunun 35 kişilik kalabalık bir kadrosu var. Oyunu yöneten Şakir Gürzumar, oyun metninin gücünü sahneye başarılı şekilde taşıyor. Sahnedeki yaşamla ölüm sarmalını oluştururken izleyiciyi de bu sarmala dolamayı beceriyor. Behlüldane Tor’a ait olan güçlü, şaşırtıcı, işlevsel dekor tasarımı da oyunun gücünü ve dinamizmini destekliyor. Ana sahneyi savaş alanı olarak belirleyen Tor, sahneyi bölümlere ayırarak sahne üzerindeki geçişlerle hayat kadınlarına, medya patronlarına, askeri karargahtaki generallere, silah tüccarlarına, din adamlarına hareket alanı sağlıyor. Çuvallar, dikenli teller, gözetleme kuleleri gibi eklemelerle de oyunun inandırıcılığını artırıyor. Yakup Çartık çalışması olan ışık tasarımı, ayrıca Cenk Taşkan’ın imzasını taşıyan müzik ve efekt uygulamaları oyun metninin özümsenmiş olduğunu gösterir niteliğiyle dikkati çekiyor. Savaşın anlamsızlığını buna karşılık insan hayatının değerini başarılı bir şekilde vurgulayan ‘Ölüleri Gömün’ü izleyin. İzledikten sonra sizin de üzerinizde antimilitarist bir etki bırakabilir.

‘Ölüleri Gömün’, İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahnesi’nde 19 Aralık’a kadar Pazartesi hariç her gün izlenebilir. Tel: 0212-380 12 38

ESER RÜZGAR

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.