Orhan Veli’yi Oynamadan Ölmek İstemiyorum

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yazdığı tiyatro oyunu yakında sahnelenecek. Bir çocuk tiyatrosu kurma planları demlenmekte. Sendika kurma çalışmalarında hızla yol alıyor. Üstelik onu ‘Aşk ve Ceza’ dizisinde de izliyoruz artık. Velhasıl bu aralar Sinan Tuzcu’nun hızına yetişmek imkansız!

Askerden dönüşte, yeni bir dizi yerine uzun zamandır devam eden ‘Aşk ve Ceza’ya dahil olmayı seçtiniz…
Önce senaryo etkiledi. Bir oyuncu iyi senaryo ve ekiple çalışmak ister. Kaliteli bir iş ‘Aşk ve Ceza’. Katılmayı seve seve kabul ettim.

Dizideki Hakan karakteri zorladı mı sizi?
Çizgileri çok net olan bir adam Hakan. Dolayısıyla çok zorlanılacak bir yanı yok.

Seyirci Hakan’a alıştı mı sizce?
Hakan, onların dünyasının dışından gelen bir adam. İş dünyasında iş bitirici ve dostunun yanında duran biri. Seyirci beğendi karakteri.

Türkiye’de dizi oyuncusu olmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çalışma koşulları ve şartları açısından zor, süre olarak çok uzun. Senaristlerin, yapımcıların, kanalların ortak noktada buluşup dizilerin 60 dakikaya inmesini sağlamaları şart. Seyirciye iyi şeyler izletmek isteniyorsa 60 dakikaya düşmeli.

Yeni sinema projesi var mı?
Okuduğum senaryolar var. Bir yandan ben bir şey yapmak için çalışıyorum birkaç arkadaşımla beraber. Şu anda bekliyorum diyebilirim o yüzden.

Sinemada ‘Veda’yla çok konuşuldunuz. Nasıldı Atatürk’ü canlandırmak?
Zordu. Şimdi her şey biraz daha soğuduktan sonra, keşkeler geliyor.

‘Keşke askerden döndükten sonra bu rolde yer alsaydım’ demiştiniz.
Evet. O zaman bazı davranış biçimlerini daha iyi yapardım gibi geliyor.

En çok ne zorladı sizi Atatürk’ü oynarken?
Atatürk çok hızlı tempoyla hareket eden, hızlı düşünen, sağlam duran bir karakter. Böyle bir karakteri yansıtmak, o ağırlığı göstermek zordu.

Yeni bir tiyatro oyunu yazıyorsunuz…
Askerden önce bir oyun yazmıştım; fakat askere gittiğim için uğraşacak vakit kalmadı. O yüzden beklemiştim. Ocaktan sonra inşallah sahneye koyacağız.

Nasıl bir oyun olacak?
Bir belediye başkanının hikâyesi. Referandum sürecinde birçok aydın, belli kutuplara çekilmeye çalışılmasından, zeminin kayganlığından rahatsız olduklarını söylemişti. Türkiye’de politikanın hangi noktasında olursa olsun, hep bir kayganlık var. Bunun anlatıldığı bir oyun olacak.

Eşiniz Dolunay Soysert’le aynı dizide yer almayı düşünüyor musunuz?
Özellikle dizi oyuncusu, hayatının büyük kısmını işine ayırır. Bu bizim için yorucu ve problemli olur. O yüzden sanmıyorum.

Oynamadan ölmek istemiyorum dediğiniz bir karakter var mı?
Orhan Veli’yi oynamadan ölmek istemiyorum. Yılmaz Güney’i, Deniz Gezmiş’i oynamadan ölmek istemiyorum. Bunları oynayabilecek kapasiteye sahip miyim değil miyim, senaryo gelince bakılabilecek bir şey. Hamlet oynamadan ölmek istemeyecek birçok insan var; ben de Macbeth oynamadan ölmek istemiyorum. Ama en çok Orhan Veli’yi oynamak istiyorum.

Karı-koca hedefinizin içinde çocukların olduğu bir çocuk tiyatrosu kurmak ve ‘seyirci yetiştirmek’ olduğunu söylüyorsunuz.
Kendi pozisyonumuzu önemsiyorsak mesleğimizde, seyircimizi yetiştirmek zorundayız. Hayalimiz gerçekleştiğinde, o tiyatro, kapısını bir çocuk oyunuyla açacak. O çocuklar büyüyecek ve o tiyatroya gelmeye devam edecek. Çocukları yetiştirmek, bütün sanat aktivitelerine katıp, öğretmek lazım. Tiyatroda bir aldım-verdim hikâyesi vardır. Ortaya bir şey koyarsınız, seyircinin eleştirisi bir sonraki iş için size öğretir. İyi seyirci yetiştirirseniz, bu sanatsal aktivite yukarı doğru çıkar. Ben sadece televizyon dizileri izleyen ve oyunculuğu dizi oyunculuğundan ibaret sanan bir seyirciye oynamak istemiyorum.

Hırslı bir adam mısınız?
İşimde başarılı olmak gibi bir hırsım var ama üstüne çıkamayacağım hırslarım yok.

‘Şu özelliğimle bir adım öndeyim’ dediğiniz yönünüz nedir?
Bir şeyi bilmediğimi söyleyebiliyorum. Bu da, öğrenme isteği yaratıyor.

Bir de sendikalaşma müjdeniz var.
Ekonomik, sosyal haklar ve insanca bir çalışma ortamı için ‘sahne, perde, ekran ve mikrofon oyuncuları sendikası’ (Oyuncu-Sen) girişimini başlattık. Oyuncuların hep birlikte hareket etmelerini sağlayacak bir örgütlenmeden ve bunun en doğrusunun sendika olduğundan yıllardır söz ediyoruz. ‘Amacımız, bu yolda daha çok meslektaşımızla birlikte yürümek ve sendikamız kurulurken mümkün olduğunca fazla oyuncunun söz sahibi olmasını sağlayabilmek’ sloganıyla yola çıkıldı. Daha fazla sahiplenildikçe gerçeğe dönüşebileceğine inanıyoruz.

Özlem KARAHAN – Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.