Sen de ‘X’ini Bulmak İstiyorsan…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Betül Memiş’in 14.12.2010 tarihli Habertürk’teki yazısını yayınlıyoruz.)

Shakespeare’in 400 yıl önce yazdığı Hamlet’i, 2010 tarihinde Janis Joplin’in sesi eşliğinde ve Zafer Diper’in yorumuyla Hamxlet’e dönüştü… Nasıl mı?

Hafta sonu mesaisini, Karaköy’de Namlı’nın lezzet cenneti-enerjiyi tavan yaptıran kahvaltı mönüsüyle açtık. Günü de “üşümek güzeldir” minvalinde, Ortaköy-Bebek hattında motorla tamam ettik. (İstanbul soğunun üstüne, evde sıcak şarap muhabbeti de efkâra iyi geliyormuş, benden söylemesi!) Haftaya gaz olsun mahlasında ise pazar günü rotayı Anadolu Yakası – Kadıköy’e çevirdik. Öncesinde Güneşlibahçe Sokak’ta konuşlanan Küp Kafe’de soba başında, çay mevzusuna daldık ki, unutmuşuz borulu sobaların yamacında ısınmayı. Kaynaştık cümbürcemaat. (Küp’te geçtiğimiz hafta, soba üstünde-kestane muhabbeti yapılmış ki tadından yenmemiş – anlatanların yalancısıyım.) Sonrasında buraları şereflendirmemi sağlayan Zafer(Diper) Hoca’nın yeni oyunu “Hamxlet”iseyredalmak için güzergâhı, Barış Manço Kültür Merkezi’ne çevirdik. (Geceyi, oyunda açılışı yapanJanis Joplin’in “Me and Bobby McGee” ve “Piece Of My Heart” şarkılarıyla inlettik ki o da ayrı mevzu. Oyuna ise birazdan geleceğim…) Oyun sonrası midenin senfoni halinde solo performansını daha da inletmemek için, kendimizi gecenin nevi şahsına münhasır güzel kadını Semra’nın miss dediği Bahariye Caddesi’ndeki My Chef’e attık, oyulmuş ekmeğin içinde getirilen mantar çorbası, çorba sevmeyen bana ilaç gibi geldi. İçtiğim en nefis çorbaydı. Isındık, mideler de dolduğuna göre kafaları açmak mahiyetinde kadraja; Kadıköy’ün -en sevdiğim- bahçesiyle kelâmımızı daha bir şereflendiren Kadife Sokak’taki İsis’i aldık. Devamında biz, yine her zaman olduğu gibi daldık dünya derdine, hüsnü cemalimizi buruştura buruştura… Gelelim burayı işgalime; kafaya iyi gelen seyirliğe…

KRALLIKTAN BÜYÜK ŞİRKETLERE…
Uzun zamandır mesaiyi tiyatro cenahından yana çeviren bir bünye olarak, bu camiada, yaşamını tiyatroya adayan üstadlara ‘mütemadiyen saygılar kategorisi’nden objektif  olamıyorum. (Bu da benim zaafım…) İşte benim de ömür sayacını tiyatroya adayan üstad Zafer Hoca ile aramdaki güzergâhın naifliği de bu türden. “Derdim var, derdimiz var” söylemiyle yoğrulan eserlere imza atan Zafer Hoca’nın sahnede, yıllara ve sisteme meydan okuyan heyecanını görüp de öyle kolay kolay kalkamıyorsunuz masadan.

30. yıl boyunca, “Halkın Ekmeği”, “Dava”, “Yargı” ve “Özkıyım” gibi birçok özel çalışmayla biz tiyatroseverlere sanat ziyafeti yaşatan üstad, Hamxlet’te de hafızada sorgulama seanslarına devam ediyor. İlk kez 80’lerde Shakespeare’in “Hamlet” oyunuyla seyircisine merhaba diyen Bizim Tiyatro, şimdi de 2010’un tiyatroseverine yeni versiyon “Hamxlet”le selam ediyor. Shakespeare’in 400 yıl önce Danimarka’da bir krallıkta geçen Hamlet’i bu defa Hamxlet adındaki çok uluslu bir şirkette-günümüzde geçiyor. İktidar ve intikam hırsının yarattığı hissiyat, ne yazık ki 400 yıl aradan sonra da insanı daha iyi etmeye yetmemiş. Diper’in zamanında Hamlet’i canlandırdığı bu oyunda bir başka güzellikse, şimdinin Hamlet’ini Diper’in oğlu Memetcan’ın canlandırması.

Hamlet klasiğini Hamxlet olarak yorumlayan ve yöneten Zafer Diper’e, yardımcı yönetmen koltuğunda Ece Erişti ve Berna Küçükoğlu, giysi-aksesuarda Nazan Diper, sahne düzenlemesinde Ahmet Yürük ve ışıkta Süreyya Karaduman eşlik ediyor. Oyunculuklarda ise genç bir ekip karşımızdaki, (hepsi de konservatuvarlı) performansları ise şaşırtıcı. Hele ki başrollerde Memetcan Diper (gerek oyunculuğun, gerekse bateri performansıyla kulaklarımızın pasını sildin-bundan sonra -kanaatimce- sahne senindir Memetcan…) ve Ece Erişti, kelimenin tam anlamıyla oyunculuklarını konuşturuyorlar. (Erişti’nin delirme ve intihar sahnelerindeki oyunculuğu ise tam kıvamında.) Hamxlet’in diğer tadında oyuncuları arasında ise; Savaş Özdural, Elif İskender, Zafer Diper, Sezgin Cengiz, Beril Senvarol, Ali İhsan Bozdemir, Özgür Sağlık, Cengiz Güleryüz, Nazan Diper ve Berna Küçükoğlu yer alıyor.

Hamxlet’te kadrajını “Çok uluslu şirketler, küreselleşmiş dünyanın altını oyuyorlar, dünyayı çok uluslu tekeller yönetiyor”un üstünden kurgulayan Diper; “Bu anlamda oyunu tamamen siyasal zemine oturtmak yerine var olanın siyasal bir zeminden dolayı var olduğunu göstermeye çalışıyoruz” diyor. Hamxlet’in ortadaki “x”ini ise “Bilinmeyen-soru işareti ve aynı zamanda bilinendir” anlamında vurgulayan Diper’in kapsamında, siz de bilinmeyen aslında bilinen “x”i(nizi) bulmak istiyorsanız, fazla söze ne hacet, rotanız belli… Ama öncesinde küçük bir es;  farklı bir Hamlet’le karşılacaksınız ve bu Hamlet çok daha canınızı yakabilir. Sözü, Hamxlet’in de açılışında ve bitişinde, bize veda busesini çakan, 27 yaşında hayatına son veren şahsına münhasır bünye Janis Joplin’in “Me and Bobby Mcgee” şarkısıyla bitirelim… Açın müziğin sesini, Janis ablamız ne diyordu; “Özgürlük yalnızca kaybedecek bir şeyin olmamasıdır / Hiç bir şey, eğer özgür değilsen, hiç bir şeyin yoktur… Ve o blues söylerken iyi hissetmek kolaydır…” Tel: (0216 418 16 46)

BETÜL MEMİŞ

HaberTürk

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.