Tiyatro Yüksek Eğitiminde Yaklaşımlar Paneli

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis – Haber / Ankara tiyatro festivali kapsamında, 5 Aralık Pazar günü tiyatro alanından oyuncu, yönetmen ve akademisyenlerin konuşmacı olarak yer aldığı ve tiyatro eğitiminde Avrupa’da, Amerika’da ve Türkiye’deki eğilimlerin tartışıldığı bir panel gerçekleşti.

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Ana Sanat Dalında’n Dr. Türel Ezici’nin moderatör / konuşmacı olduğu, dokuz katılımcının izlediği panelde dört konuşmacı yer aldı:

  • Doç.Dr. Tülin Sağlam / A.Ü. DTCF Tiyatro Bölümü,
  • Doç.Dr. Mustafa Sekmen / Eskişehir A.Ü. Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü,
  • Akif Yeşilkaya (Yönetmen/Devlet Tiyatrosu) ve
  • Bahar Kerimoğlu (Oyuncu)

Dr. Türel Ezici, panelin temel ekseninin “Batıdaki arayışlardan yola çıkarak ülkemizdeki lisans ve yüksek lisans düzeyindeki tiyatro eğitimine bir projeksiyon yapmak” olduğunu açıklayarak açılışı yaptı. Son dönemde çokça tartışılan WikiLeaks olayının sürekli değişen ve irrasyonel bir boyut kazanan bir iletişim ortamında yaşadığımızı gösteren bir olgu olduğunun altını çizen Ezici, tiyatro sanatının bir iletişim sanatı olarak bu değişimlerden nasibini aldığını, tiyatro eğitiminin bu değişen parametrelere nasıl ayak uyduracağının tartışılması gerektiğini belirterek sözü ilk konuşmacı Doç.Dr. Tülin Sağlam’a bıraktı.

Sağlam, giderek irrasyonelleşen bir iletişim ortamında yaşadığımızı doğrulayarak, tiyatro sanatının buna karşı direniş noktaları oluşturması gerektiğini belirtti. Tiyatroda genç enerjiyi içine katmadan yenileşmenin mümkün olmadığını söyleyen Sağlam, karşı duruş noktasında taviz verilmemesi gerektiğinin üzerinde durduktan sonra Avrupa’da gördüğü olumlu örneklerin aktarımını yaptı.

İlk örneği Manchester Üniversitesi’nden veren Sağlam, bu okuldaki tiyatro eğitiminin teoriyle pratiği iç içe geçirerek çok olumlu bir duruş sergilediğini söyledi. Disiplinlerarası alanlarda yüksek lisans ve doktora programlarının açıldığı bu okulda öğrencilerin genele ilişkin bakışı yitirmeden belli alanlarda derinleşmelerinin sağlandığını ve bunu teoriyle pratiğin iç içe geçirilerek yapıldığını aktardı.

Sağlam’ın verdiği ikinci olumlu örnek Norveç’tendi. Akademiden üniversite’ye dönüşen bu okulun Drama / Tiyatro Bölümü’nde “performansın yaratıcı yaklaşımlarının hangi araçlarla sağlandığının” araştırıldığı ve okulun bütün müfredatının bu amaç doğrultusunda şekillendiği bilgisini verdi. Sağlam’ın bu okul üzerinden yaptığı temel vurgu, eğitimde perspektif netliğinin alandaki gelişmeye yaptığı pozitif katkı oldu.

Danimarka’da ise oyunculuk üzerine yoğunlaşan bir okuldan örnek veren Sağlam, bu okulda oyunculuk eğitimi ve “clown tekniği”ne odaklanıldığını söyledi. Oyunculuk üzerine uzmanlaşma eğitimi veren nadir okullardan birinin bu okul olduğunu da sözlerine ekledi.

Sağlam, verdiği bütün bu örneklerdeki ortak noktanın eğitimin süreç odaklı olması ve demokratikleşmesi olduğunu belirterek konuşmasını noktaladı.

Panelin ikinci konuşmacısı Doç.Dr. Mustafa Sekmen’di. Doç.Dr. Tülin Sağlam’ın verdiği örneklere bir ekleme yaparak konuşmasına başlayan Sekmen, Kanada’daki Toronto Üniversitesi’nde de disiplinlerarasılığı motto edinmiş bir eğitim politikası izlendiğini belirtti. Aslolarak eski doğu bloku ülkeleri olan Ukrayna ve Belarus’taki eğilimleri aktaran Sekmen, bu ülkelerde Stanislavski mirasının korunmasına çok önem verildiğini, bunun yanısıra akrobasi, hareket, dans gibi unsurları da verdikleri eğitime yerleştirdiklerini belirtti. Bu ülkeleri Türkiye’den ve birçok batı ülkesinden ayrı kılan unsurun seyirciyle iletişimin güçlü olması olduğunun altını çizdi. Seyirci sorunu yaşamayan tiyatrocuların sahne sanatını halen güçlü bir sosyalleşme alanına çevirebilmelerinin önemli olduğunu söyledi.

Panelin bu bölümünde Türkiye’de tiyatroya dönük yaklaşımlar değerlendirilerek farklı disiplinlerden gelen öğrencilerin tiyatro sanatını anlatım becerisi güçlü bir sanat olarak görmediği konuşuldu. Kısa bir tartışmanın ardından Türkiye’deki tiyatro alanına yaklaşımdaki temel sorunlar özetlenmiş oldu:

  • Tiyatronun seyirciyle iletişim kurabilmesi konusunun ciddi olarak ele alınması gerektiği
  • Tiyatro okullarındaki ideolojik – estetik tutarlılık eksikliğinin “herhangi bir amaçtan yoksun” bir eğitime neden olduğu
  • Bürokrasinin ve bürokratizmin tiyatro bölümlerine dayatılmasının ciddi sorun teşkil ettiği
  • Sanat eğitiminde piyasanın baskısının (TV, Dizi) ciddi anlamda hissedildiği.

Panelin üçüncü konuşmacısı TİYAGAMM topluluğunun kurucularından ve Bilkent Üniversitesi Rejisörlük Bölümü mezunu yönetmen Akif Yeşilkaya’ydı. Elektrik – Elektronik Mühendisliği’nde lisans, ve yüksek lisans derecelerine sahip olan Yeşilkaya, mühendislik eğitimi de almış bir tiyatrocu olarak tiyatro eğitiminde müfredat belirlenirken bir metod oluşturma eksikliği olduğunu vurguladı. Tiyatro bölümlerinin üniversitelerin haylaz çocukları gibi durduğunu belirten Yeşilkaya, yabancı üniversitelerde tiyatro dışı bölümlerle kurulan ilişkinin daha güçlü olduğunu, Türkiye’de böyle bir ilişkinin henüz kurulamadığını söyledi. Doç. Dr. Mustafa Sekmen, Türkiye’de tiyatronun oyuncu merkezli bir sanat olarak algılandığını ve bu sorunların kaynağını biraz da burada aramak gerektiğini ekledi.

Dördüncü konuşmacı olan oyuncu Bahar Kerimoğlu, Türkiye’deki tiyatro eğitiminde öğrencinin özgürlüğüne ve özgüvenine verilen önemin artması gerektiğini söyleyerek konuşmasına başladı. Kendisinin Actor Studio’da aldığı eğitim esnasında bu unsurlara dikkat edildiğini anlattı. Meditasyonla başlayan ve yogayla devam eden, Stanislavski’nin daha çok ilk dönemine ait psikolojik temrinlere dayalı olan bu oyunculuk eğitiminde oyuncunun kendisini keşfetmesini, yaratıcılığını geliştirmesini sağlayan bir yöntem izlendiğini belirtti. Bahar Kerimoğlu, sonradan katıldığı Suzuki atölyelerinde ise Stanislavski’nin psikolojik temrinlere yaptığı vurguya karşı çıkıldığını gördüğünü, bu eğitimde oyuncunun fiziksel çabasına daha çok önem verildiğini aktardı. Ancak genel olarak yurt dışında gördüğü eğitimde oyuncunun özgürlüğüne, kendi benliğini keşfetmesine yapılan vurgunun Türkiye’deki eğitimle temel bir fark barındırdığını söyledi.

Bunun ardından Doç. Dr. Mustafa Sekmen Türkiye’deki eğitimde usta fetişizminin ön plana çıktığını, her okulun kendi eğitimini bir ustaya dayandırdığını söyledi. Panel katılımcılarından Barış Yıldırım ise, eğitmenin otoriterliğine karşı çıkışın anlamlı olduğunu ama aşırı serbestliğe ve öznelliğe yapılan aşırı vurgunun pedagojik olarak doğru olmayabileceğini belirtti. Ayrıca serbest bırakma kadar kısıtlamanın da eğitimde özgürleştirici bir yöntem olabileceğini ekledi. Yıldırım, Türkiye’deki önemli bir sorunun sanat dallarındaki içe dönüklük olduğunu, sanatın ancak toplumsal gerçekliğe bir bakış geliştirerek kendine yol çizebileceğini belirtti.

Doç.Dr. Tülin Sağlam, önemli bir sorunun da Batı’dan alıp adapte etme sorunu olduğunu, olası bir çıkışın kendi kültürünün yönelimlerini incelemek olacağını belirtti.

Doç. Dr. Mustafa Sekmen ise kurumlara bağlı olmayan alternatif grupların kurumlara has sorunlarla uğraşmak durumunda olmadığını, kurumların –özellikle de üniversitelerin – kendi olanaklarını bu bağımsız gruplara açmalarının olumlu gelişmelere yol açacağını belirtti. Bunun yanısıra ideolojik ve estetik tutarlılık sorununun çözülmesinin önemli olduğunu, az kişi de olsa aynı amaca yönelen bir grupla yola çıkıldığında çok hızlı ilerleneceğini, nitelikli bir sanat eğitiminde bunun çok önemli olduğunu söyledi. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki tiyatro eğitiminde bir dönem bunun yakalandığını ve olumlu sonuçlara yol açtığını da sözlerine ekledi.

Doç. Dr. Tülin Sağlam, performans odaklı çalışmaların tiyatro eğitiminde uygulanabilecek önemli bir yaklaşım olduğunu belirtti. Tiyatro üzerine yapılan eğitimin tiyatronun pratiğinden soyutlanamayacağını, öğrenilen sanatsal akımların, ideolojik tercihlerin, kültürel unsurların son kertede sahnedeki yapıtta ortaya çıktığını, dolayısıyla tiyatro eğitiminde performansa odaklanmanın önemli olduğunu, kendisinin de öğrencileriyle birlikte bunu uyguladığını belirtti.

Son olarak konuşmacılar tarafından akademik düzeyde deneysel çalışmaların önünün açılması gerektiği söylendi. Bunun finansal kaynaklar yaratarak mümkün olabileceği, ancak bunun yanısıra hocaların tez aşamasındaki öğrencilerini akademik anlamda boşluk dolduracak çalışmalara yönlendirmelerinin de önemli olduğu vurgulanarak panel tamamlandı.

Özgür Eren / MİMESİS

Paylaş.

Yanıtla