Toplumsal Olanı “Mesele” Edinmek…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Hakan Gürel

Prospero Dans Topluluğu, “Mesele” adlı çalışmasını sergilemeye başladı. Mesele, topluluğun bir önceki ürünü olan Mekanizmalar ile hem farklılıklar, hem de benzerlikler taşıyor; Mekanizmalar’ın aksine dansın yanı sıra birçok teatral öğeye başvuran bir çalışma. Dans, tiyatro ve performans sanatlarının çeşitli öğeleri karma bir üslupla bir araya getiriliyor. Mekanizmalar’da daha örtük ve yapısal olan ironi, Mesele’de teatral düzlemde ve metin kullanılarak daha da derinleştirilmiş.

Mesele, bir dizi toplumsal meseleyi muhalif bir yaklaşımla ele alıyor. Ötekilerin hikâyesini anlatıyor. Kimi zaman masalsı, kimi zaman daha sert, ama her zaman mizahi bir üslupla bizi etrafımızdaki meselelerle yüzleşmeye çağırıyor. Prospero Dans Topluluğu, mizah ve ironiye modern dans ve sair performans ürünlerinde görmeye alışık olmadığımız bir öncelik tanıyor. Tıpkı Mekanizmalar’da olduğu gibi sahnede kerameti kendinden menkul, özgünlük vehmine kapılmış performansçıların saçmalama özgürlüğünü değil, yaşamla, gösteriyi sergileyen oyuncu/dansçılarla, seyirci/tanıklarla hakiki ve mütevazı bir karşılaşma azmini ve zeminini görüyorsunuz.

Toplumsal yaşama dair tavır

Modern zamanların performans sanatları âlemlerinde şayet şanjanlı bir paketle sunulamayacak, hormonlu/sponsorlu bir projenin konusu edilemeyecek, bienallerde falan boy gösteremeyecek, tüm toplumsal bağlamından çıkarılarak bir yüzeysellik nişanesi haline getirilemeyecekse toplumsal bir meseleye dair bir iş üretilmiyor. Ne yazık ki… Gündelik yaşama sırt dönme, toplumsal meselelere dair tavırsız kalma, kısaca toplumsal alana duyarsızlık sıkça rastladığımız bir durum. Bu eğilimin pek yüksek sanatı ve sanatçısı toplumsal meseleleri kayda değer bulmuyor. Prospero Dans Topluluğu ise anlaşılan başka ve muhtemelen daha çileli bir yol seçmiş durumda…

Mesele’nin kahramanları, orta sınıfa has iç sıkıntıları çeken az gelişmiş bireyler, bir türlü yüksek hassasiyetleri anlaşılamayan çakma bohem burjuvalar yahut düşünsel ve fiziksel teşhir mütehassısları değil. Tuzla’dan bir tersane işçisi erkek, TEKEL işçisi bir kadın, minibüste hayallerini takas eden varoş insanları, bir Ermeni, bilinmeyen dilde konuşan birileri, bir kadın, cinsel tercihleri sistemle örtüşmeyen bir şuursuz, otoriteyle dalga geçen çocuklar… Kentin merkezinde sıklıkla fark etmediğimiz, aynı otobüse binmediğimiz, haberlere trajedileri ile konu olduklarında pek bir içlendiğimiz, mücadeleleri söz konusu olduğunda türlü kaçış yolları ürettiğimiz insanlar. Mesele bize aynı kentte yaşayıp, aynı sokakta yekdiğerine değmeden, anlamadan, iletişim kurmadan hayaletler gibi birbirimizin içinden geçip gittiğimiz bir hayatı anlatıyor. Bu hayatı naif bir mizah anlayışıyla eleştiriyor.

Karma üslup

Gösteri sanatları tarihinde, farklı sanatları ve üslupları eklemlemeyi içeren birçok deneme yapıldı. Bu denemelerde eklektik olmayan, organik bir tarz yaratılabilen örneklerin sayısı çok fazla değil. Mesele’nin başardığı noktalardan birisinin de bu olduğu söylenebilir. Dans hayatlarının başında olan iki azimli genç adam Burak ve Görkem, oyunculuk yeteneğinin TV’de fena halde tarumar edildiği aşikâr olan Tülin ve deneyimli bir dansçı/koreograf Talin bir faciaya dönüşmesi muhtemel bu üslupsal eklemleme çabasının altından kalkabilmiş görünüyorlar.

Tek tek sahnelere, mizansene, Talin’in koreografi kurgusuna, oyuncu ve dansçı performansı skorlarına bakılarak birçok şey söylemek mümkün, elbette. Ne var ki resmin tamamı çok daha iyi bir fikir veriyor. Daha çok çalışılabilse, daha fazla deneme yapılabilse ve sergilenebilse bu deneyimin sistematize edilmesi ve hem sahneleme, hem de kuramsal açıdan bazı dersler çıkarılabilmesi mümkün olabilirdi. Ne var ki Prospero Dans Topluluğu, Mesele’de de prova mekânından, istikrarlı bir kadro yapısı oluşturmaya, mali meselelerden, gösterim yeri olanaklarına kadar birçok meydan okumayla karşılaşmış görünüyor. Bu sorunların çözümü ise şaşırtıcı derecede basit ve yaratıcı olmuş: Tevazu. Büyük tasarım atraksiyonlarına girişmeden sahne plastiğini dört boru, bir gözlük, bir makas, üç beş gazete kupürü, bir masal kitabı, mebzul miktarda pankart ile halletmişler. Oyuncu / dansçı / performansçı, bu ‘yoksul gösteri’ formunda sahne plastiğinin esas unsuru haline geliyor.

Sonuç niyetine

Uzun lafın kısası, Mesele kaçırılmaması gereken bir çalışma. Hatta bildik reklâm deyişiyle, bayilerden ısrarla istenmesi gereken bir ürün. 13.12.2010, Pazartesi, 20.30’da Kumbaracı 50’de; 14.12.2010, Salı, 20:30’da Cezayir Restoran’da ve 20.12.2010, Pazartesi, 20:30’da Oyun Atölyesi’nde izlenebilir. 50 dakika sürüyor ve ara verilmiyor. Başka hayatlara sağır olmanın sadece ‘normal’ insanlar değil, sanatçılar için de bir erdem değil, patoloji olduğunu fark etmek için güzel bir fırsat. Oyunda bir masal anlatılıyor. Kulak vermek gerek.

 

Mesele’nin Künyesi:

Koreografi: Talin Büyükkürkciyan

Yorumlayanlar: Burak Akyol, Talin Büyükkürkciyan, Tülin Özen, Görkem Kasal

Özgün Müzik: Alper Maral

Işık Tasarım: Alev Topal

Görseller: Hüseyin Ovayolu, David Berge

Kostüm Tasarım: Elif Keskinkılıç

Poster Fotoğrafları: Gencer Yurttaş

Afiş Tasarım: Ezgi Sözgötürmez

Ses, Işık Masası ve Görseller: İsmail Sağır

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Hakan Gürel

Yanıtla