Hary Potter’ın Gizli Dünyası

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ahmet Ekdi’nin çocuklar için yazdığı oyun sihrin olmadığını iyilik ve kötülüğün insanların kendi seçimi olduğu temasına dayanıyor. Altı kişilik ve tek perde olan çocuk oyunu 2013’e kadar telif bedeli ödenmeden yazarın adı afişe konularak oynanabilir.

Harry Potter’ın Gizli Dünyası

Yazan: Ahmet Ekdi

(Perde açılır; sahne bir evin oturma odasını andırmaktadır.

Evin küçük kızı Hayriye,  yere oturmuş bir şekilde, elinde

Harry Potter kitabı okumaktadır.

HAYRİYE      : Ve Harry elindeki sihirli asasını kaldırarak şu sihirli cümleleri söyler.

(Bu sırada kulisten annenin sesi duyulur)

BABA                        : Hayriye buraya gelir misin?

HAYRİYE      : (Sihirli sopayı kaldırarak)

—-Expecto patronum

BABA(Kulis): Hayriye sana söylüyorum kızım.

HAYRİYE      : (Aynı hareketlerle)

Expecto patronum

BABA                       : (Baba sahnede görülür)

Sen kiminle konuşuyordun? Patron felan diyordun. Yoksa patron mu aradı?

HAYRİYE      : Of baba ya; ne patronu? Şurada ağız tadıyla bir sihir yapalım dedik

İçine ettin valla.

BABA                        : Bana bak sen annenle nasıl konuşuyorsun? Hem sana kaç defa o

saçma  sapan kitapları okumayacaksın demedim mi?

HAYRİYE      : Ya size de yaranamıyoruz. Kitap okumazsın, “niye okumuyorsun?”

dersiniz. Okuyunca da saçma sapan oluyor. Bir karar verin artık.

BABA : Kızım tabii ki; okumak çok güzeldir ama . Daha da güzeli, okuduğun

kitaptan bir şeyler kapmak ve öğrenmektir.

HAYRİYE      : İyi ya ben de okuyup bir şeyler öğreniyorum işte.

BABA                        : Ne öğrendiğini sorabilir miyim?

HAYRİYE      : Çok şeyler öğreniyorum!

BABA                        : Mesela?

HAYRİYE      : Şey… şey öğreniyorum….

BABA                        : Evet; seni dinliyorum.

HAYRİYE : Bu sorunun cevabını sonra versem.

BABA                        : Bak kızım; her kitap biraz da olsa bir şeyler verir, fakat; kitabın özü

önemlidir. Okuduğun Harry Potter kitabı tamamıyla hayal ürünü olup

çocukları sihir ve büyü gibi saçma sapan fikirlerle kafalarını meşgul

etmekte. Bununla birlikte en önemlisi sihir gibi olmadık olaylarla siz

çocukları hazıra alıştırmakta. Oysa; bir şeyi elde etmenin en güzeli

çalışarak, hak ederek elde etmektir.                          

HAYRİYE      : Tamam baba sen kazandın. Ama izin ver de bari şu kitabı bitireyim.

BABA                        : İzin veririm ama bir şartla!

HAYRİYE      : Şartın nedir anneciğim?

ANNE                        : Bundan sonra daha güzel ve anlamlı, bilgi dolu kitaplar okuyacaksın.

HAYRİYE      : Tamam anneciğim, anlaştık.

ANNE                        : Anlaştığımıza göre, ben de mutfağa tekrar dönebilirim.

(Anne sahneden çıkar)

HAYRİYE      : (Annenin sahneden çıkmasıyla Hayriye tekrar kitabı okumaya

başlar)

—-Ve Harry yaptığı büyü ile Ruh Emicileri etkisiz hale getirerek

arkadaşlarını büyük bir tehlikeden kurtarır. Daha sonra Harry…..

(Hayriye kitap elinde uyuya kalır. Bir müddet sonra uykudan

uyanır.)

—-Bir anda uykuya dalmışım. Eee….. bu kadar okumakla gözlerim

yoruldu ve uyuya kaldım. Olacağı da buydu zaten.

(Bir anda güçlü bir ses duyar)

Expecto patronum….

(Hayriye korkuyla irkilerek çevresine bakınır.)

—–Bu da ne böyle? İyi ama bu Harry Potter’ın sihirli sözcüğü değil

mi? Eee bu kadar okuyunca sanki duyuyormuşum hissine

kapılıyorum. Bana öyle gelmiştir.

(Aynı sesi bir daha duyar)

Expecto patronum

—–Ama.. Ama bu sesler…

(Bu sırada Hayriyenin şaşkın bakışları altında sahneye Harry girer)

HARRY         : Tühh bu sefer de tutturamadım.

(Bir süre etrafını inceler. Bu arada Hayriye şaşkınlıkla Harry’e

bakmaktadır.)

Afedersiniz bayan burası neresi acaba?

(Hayriye bir şey konuşmadan şaşkınlıkla bakmaya devam eder.)

—-Size söylüyorum bayan burası neresi?

HAYRİYE      : Be….be…benim e..ee..evim

HARRY         : Sanırım sihirli asam arıza yapmış. Tamir ettirmem gerek.

Hangi ülkedeyim?                                                          

HAYRİYE      : Tür…Türkiye

HARRY         : Türkiye mi? Evet.. Okulda görmüştüm. Akdenizde üç tarafı denizlerle

kaplı, Asya ve  Avrupayı birbirine bağlayan ülke. Ne kadar da uzak

yere gelmişim.

HAYRİYE      : İyi ama siz kimsiniz?

HARRY         : Ben Harry. Harry Potter. Peki sizin adınız nedir?

HAYRİYE      : (Şaşkın) Harry Potter mı?

HARRY         : Evet ben Harry; Harry Potter.

HAYRİYE      : Yani şu bildiğimiz Harry Potter mı?

HARRY         : Evet. Yoksa bilmediğiniz Harry Potter da mı var? Her neyse siz

kimsiniz?

HAYRİYE      : Sen Harry Potter’san ben de Jenıfer Lopez’im.

HARYY         : Aman Allahım sen sen Jenıfer Lopez misin?

(Ayaklarına kapanarak)

Ben sizin büyük hayranınızım. Lütfen bir imzanızı alabilir miyim?                                                                     

HAYRİYE      : Ay! Bu tam anlamıyla şapşalın teki.

(Bu arada Harry sehpanın üstündeki çiçekleri devirir.)

HARRY         : Çok afedersiniz isteyerek olmadı..

(Bu arada sandalyeleri devirir)

HARRY         : Çok çok afedersiniz. Bugün sakarlığım üzerimde.

HAYRİYE      : Hem şapşal, hem de sakar!

HARYY         : İyi ama Jenifer Lopez Türk değil, Türkiye’de de yaşamıyor. Siz

gerçekten Jenifer Lopez misiniz?

HAYRİYE      : Yok canım, ben Jenifer Lopez’in Türkiye versiyonuyum. Tıpkı senin

Haryy Potter’in versiyonu olduğun gibi.

HARYY         : Aman tanrım; sen benim Haryy Potter olduğuma inanmıyorsun!

HAYRİYE      : Hah şunu bileydin; pabucumun Haryy Potter’ı.

HARYY         : Peki, neden bana inanmıyorsun?

HAYRİYE      : İnanmıyorum çünkü Haryy;

(kendinden geçerek)

15 yaşında, gözlüklü, yakışıklı, iyi kalpli, kibar biri.

(kendine gelerek)

Oysa sen; daha yaşlı, suratsız, çirkin, alakasız birisin. Nasıl inanmamı

bekliyorsun.

HARYY         : (Oldukça üzgün)

Demek beni yaşlı, suratsız ve çirkin olarak görüyorsun?

HAYRİYE      : Ben Haryy’nin bütün filmlerini seyrettim ama hiç de sana benzemiyor.

HARYY         : Filmde gördüğün genç delikanlı, benim o yaştaki halimi canlandırıyor.

Yani o genç adam, gerçek Haryy Potter değil. Sadece canlandırmasını

yapıyor.

HAYRİYE      : Peki, ya kitap…? O yalan söylemiyor öyle değil mi?

HARYY         : Birkaç konu dışında doğruyu söylüyor. Elindeki kitap benim 250 yıl

önceki hayatımı yazıyor.                                                              

HAYRİYE      : 250 yıl önceki mi? Ama bu doğru olamaz!

HARYY         : Maalesef doğru. Senin hayallerini yıkmak istemezdim fakat, gerçek

Harry Potter şu anda karşında duruyor.

HAYRİYE      : İyi ama bu nasıl olur?

HARYY         : Nedense çocuklar bazı gerçekleri kabullenmek istemezler ama

gerçekler de hiçbir zaman değiştirilemez. Ve; ben şu anda gerçeğin ta

kendisiyim.Öyle olmasaydı buraya nasıl gelebilirdim.

HAYRİYE      : Ne diyeceğimi bilemiyorum. Peki buraya nasıl geldiniz?

HARYY         : Zannedersem okuduğun kitap beni buraya çekti.

HAYRİYE      : Yani şimdi sen okuduğum kitaptan mı geldin?

HARRY         : Kitaptan ama senin kitabından değil. O kitaptan milyonlarca var ama

ben sadece bir taneyim. Bilmem anlatabildim mi?

HAYRİYE      : Anlamadım..Şey yani anladım.. Yani anlamaya çalışıyorum.

HARYY         : Bu arada bana ismini söylediğini hatırlamıyorum.

HAYRİYE      : Adım Hayriye. Arkadaşlarım bana Hermione der.

HARYY         : Ben Hayriye adını daha çok sevdim. Çünkü insanın kendi gibi olması,

kendini daha iyi anlamasına vesile olur.

HAYRİYE      : Çok güzel konuşuyorsunuz. Az önceki söylediklerim için özür dilerim.

HARYY         : Ben unuttum bile Jenifer. Yoksa; Hermione veya Hayriye mi

demeliyim? Sen ne dersin?

HAYRİYE      : Ben adımdan memnunum. Bana Hayriye derseniz sevinirim.

HARRY : Biliyormusun Hayriye?; böyle arada sırada dünyanın görkemli

güzelliğine kendimi kaptırmak ve o eşsiz güzelliği yaşamak istiyorum.

Ama son yıllarda dünyanın insanlar tarafından yaşanmaz hale

getirildiğini görüyorum. Bu da beni çok üzüyor.

HAYRİYE : Nasıl yani?

HARRY         : Ormanlar, denizler, nehirler ve göller yok olmak üzere. Bu da

yetmiyormuş gibi  dünyanın bir çok yerinde savaşlar var. Bu

savaşlarda doğa yok oluyor. İnsanlar ölüyor, çocuklar ölüyor.

HAYRİYE      : Haklısın. Ama ne yapabiliriz ki?                                              

HARRY         : Her insan üzerine düşen görevi yapmalı. Savaşlar durdurulmalı, doğa

yok edilmemeli.

HAYRİYE      : İyi ama gel de bunları insanlara anlat…

HARRY         : Bir şekilde anlatılmalı ve katliama dur denilmeli.

HAYRİYE      : O zaman sen neden katliamları durdurmuyorsun?                                                           

HARRY         : Ben de çaba gösteriyorum. Her insana tehlikenin boyutunu

anlatıyorum. Sokağa çöp atmıyorum, ağaç fidanları dikiyorum,

elektriği, suyu boşa açık bırakmıyorum. Yani; elimden gelen her şeyi

yapıyorum. Daha ne yapabilirim ki?

HAYRİYE      : Bir de sihirini denesen…

HARRY         : Sihir bu gibi konularda işe yaramaz. Zaten sihir diye bir şey yok.

HAYRİYE      : Şaka yapıyorsun herhalde? Sihir olmasaydı şimdi burada sen

olamazdın.

HARYY         : Dinle Hayriye: bunu sana anlatmak zor….. Ama önce  şeye gitmem

gerek.

HAYRİYE      : Neye gitmek zorundasın?

(Harry kıvranır)

HARRY         : Şeye canım anla işte…

HAYRİYE      : Ha anladım. Sağdan ikinci kapı.

HARRY         : Teşekkür ederim. İzninle..

(Harry sahneden çıkar)

HAYRİYE      : İnanamıyorum. Bu; bu bir rüya olmalı. Harry Potter benim evimde,

hem de 265 yaşında. İyi ama ben 15 yaşındaki, yakışıklı Harry’i

istiyorum. 265 yaşındaki bir adamı ne yapayım ben?

(Bu sırada büyük bir gürültü ile üstü başı perişan bilge sihirbaz

sahnede belirir.)

BİLGE           : Oh çok şükür bu sefer de canımı kurtardım. İnsanların katliam

yapmalarını önleyeyim dedim ama kendimi savaşın tam ortasında buldum. Canımı

zor  kurtardım. Bu insanlar kendilerini ve dünyayı mahvetmek için

ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.                                                                

(Bu ararada  Hayriye’yi görür ve irkilir.)

—-Sen de kimsin? Sarayımda ne işin var?

HAYRİYE      : Ben Hayriye; siz kimsiniz? Ve; benim sarayımda ne işiniz var?

BİLGE           : Sizin sarayınız mı?

(Çevresine bakınır)

Öyle ya benim sarayım değil. Anlaşılan yine sarayı tutturamadım. Eh

Ne yaparsın yaşlılık işte. Keşke şu anda 300 yüz yıl daha genç

olsaydım. Bu arada tanıştığımıza memnun oldum.                                                

HAYRİYE      : 300 yıl genç mi olsaydınız? İyi ama siz kaç yaşındasınız?

BİLGE           : Aslında 550 yaşındayım ama herkes beni 500 yaşında sanıyor.

Anlayacağın yaşımı gizliyorum.

HAYRİYE      : Ama bu imkansız. Bir insan nasıl olur da; 550 yaşında olur? Siz

benimle alay etmiyorsunuz  değil mi?

BİLGE           : Alay etmek… Ne dediğinizi anlayamadım küçük hanım. Bizler siz

insanlardan çok farklıyız… Aslında var ile yok arasıyız..

HAYRİYE      : Var ile yok arası mı? Nasıl yani?

BİLGE           : Bizler bir hayal ürünüyüz. Gerçekte yokuz. Ancak bizi düşünen

çocuların düşüncelerinde varız.

HAYRİYE      : Hayal mi? Hayal mi? İnanamıyorum size… Eğer Harry Potter kitabı

Veya filmi bir hayal ürünü olsaydı şimdi burada sizler olur muydunuz?

BİLGE           : Dinle küçük hanım; insanlar bazen tatlı hayalleriyle yaratıcılığını

geliştirir ve bu konuda başarılı işler de yapar. Düşünün bir kere yüz

yıllar önce teknoloji adına bir şey var mıydı? Eğer yıllar önce

insanoğlu uzaya çıkacak veya  dünyanın diğer ucundaki insanlarla

anında konuşulacak denseydi, o kişiye deli derlerdi. Yani; bilim biraz

da hayal gücüne dayanıyor. Ancak sihirin ne bilimle ne de gerçekle bir

alakası var.

HAYRİYE      : Peki sizler?

BİLGE           : Bizler de bir hayal ürünüyüz. Yani; gerçekle bir ilgimiz yok.

HAYRİYE      : Hayal mi? Peki kimin hayali?

BİLGE           : Tabii ki; senin ve senin gibi daha bir çok çocuğun.                                                            

HAYRİYE      : Dur bir dakika, benim kafam karıştı. Şimdi siz benim ve çocukların

hayalinin  bir parçası iseniz nasıl oluyor da insanlar için çaba

gösterebiliyorsunuz?

BİLGE           : Çocukların içinde kin ve düşmanlık olmadığı için dünyayı değiştirecek

kahramanlar ararlar. İşte o kahramanlardan birileri de bizleriz.

HAYRİYE      : Ne yani; şimdi bir çok kahramanlar hayal ürünü mü?

BİLGE           : Maalesef öyle.

HAYRİYE      : Peki gerçek kahramanlar kimler?

BİLGE           : Gerçek kahramanlar sizlersiniz.

HAYRİYE      : Bizler miyiz? Anlamadım…?

BİLGE           : Gerçek kahramanlar çocuklardır. Kalbinizdeki sevgi ve iyiliklerle

kötüye  giden dünyanın gelecekteki akıbeti siz çocukların elinde.

HAYRİYE      : Sizi anlayamıyorum. İnsanların gıpta ile baktıkları güce sahipsiniz, bir

kelime ile her şeyi yapabilme gücünüz var… Fakat; bu gücünüzü k

ullanmak yerine bizleri kahraman ilan ederek topu bizlere atıyorsunuz.

BİLGE           : Şunu unutma ki; küçük hanım, şu anda dünyadaki yaşanan bir çok

savaşların olmasına sebep olanlarda, bir zamanlar çocuktular.

HAYRİYE      : Yani; biz çocuklar büyüyünce, insanlara olan sevgimizi muhafaza

edeceğiz ve savaşlara son vereceğiz.

BİLGE           : Aynen öyle. Savaşlar olmazsa, insanlar ve doğa daha bir güzel olur.

HAYRİYE      : Peki, madem siz 550 yaşındasınız, neden şimdiki savaşlara sebep

Olan insanlara geçmişte böyle nasihatlar vermediniz?

BİLGE           : Ah küçük hanım ah.. İnsan kendini unutmaya görsün. Gözünü hırs

kaplar ve hiçbir şeyi göremez.

HAYRİYE      : Biliyor musun; çok iyi bir insansınız. Hayal ürünü dahi olsanız, bu

dünyanın sizin gibi bilge kişilere ihtiyacı var.

BİLGE           : Bu dünyanın tek bir şeye ihtiyacı var. O da insanlar arasında sevgi,

saygı ve hoşgörüdür. Siz çocuklar yüreğinizdeki sevgiyi koruyun,

okuyun ve önemli mevkilere ulaşın. İşte o zaman dünyanın kötü

kaderini sizler değiştireceksiniz.

HAYRİYE      : Peki sizler hep böyle ciddi işlerle mi uğraşırsınız? Yani; boş

zamanlarınızda ne yaparsınız? Yani hiç eğlenmez misiniz?                                                                      

BİLGE           : Ho ho ho… Tabii ki; bizler de eğleniriz. Oyunlar oynar şarkılar söyleriz.

HAYRİYE      : İyi o zaman; hadi şarkı söyleyip dans edelim.

BİLGE           : Sizin gibi cici bir kızın böyle nazik teklifini reddetmek kabalık olur.

(Müzik eşliğinde dans edilir.)

BİLGE           : Şimdi ben müsadenizi istiyorum. Daha senin gibi bir çok çocuk ile

görüşmem gerekiyor. Alabara bumbara, haydi gidelim uzaklara….

(Sihirli sözcükleri söylemesine rağmen bir türlü gidemez)

Gördüğün gibi sihir bazen işe yaramıyor. Galiba taksiyle gitsem iyi

olacak.

HAYRİYE      : Güle güle, yolunuz açık olsun…

(Bilge sahneden çıkar.)

Bütün bu olanlara inanamıyorum. Arkadaşlarıma bunları anlatsam

bana deli derler her halde. Ama şuna söz veriyorum ki; okuyup iyi

mevkilere geleceğim ve dünyanın mahvolmasına seyirci

kalmayacağım.

(Bu arada sahneye Harry Potter girer)

HARRY         : Çok güzel bir eviniz var.

HAYRİYE      : Teşekkür ederim.

HARRY         : Şey banyonuz da çok güzel..

HAYRİYE      : Teşekkür ederim…

HARRY         : Klozetiniz de çok güzel..

HAYRİYE      : Sorun ne Harry?

HARRY         : Önemli bir şey yok. Sadece; güzel klozetin güzel sifon kolu var ya…

HAYRİYE      : Eee… Ne olmuş sifon koluna?

HARRY         : İşte o sifon kolu artık yok!

HAYRİYE      : Kırdın değil mi?

(Harry “evet” anlamında başını sallar)

İnanamıyorum sana inanamıyorum. Benim tanıdığım, bildiğim Harry

bu olamaz.

HARRY         : Özür dilerim..

HAYRİYE      : Özür dileyeceğine sihirle sifonu eski haline getirseydin.

HARRY         : Yapamam…

HAYRİYE      : Yapamam da ne demek? Filmlerde ve kitaplarda bir sihirli sözle

neler yapıyorsunuz?

HARRY         : Kitaplarda ve filmlerde sihir olur fakat; gerçek yaşamda sihir denen bir

şey yok.

HAYRİYE      : Sihir yoksa, sen de yoksun demektir.

HARRY         : İşin ilginç tarafı da bu ya. Gerçekte ben de yokum.

HAYRİYE      : Harry; laf ebeliğini bırak da bana ne demek istediğini açık ve net bir

şekilde anlat. Yoksa çıldırmak içten bile değil.

HARRY         : Aslında bizler bu alemde yaşamıyoruz.

HAYRİYE      : Peki hangi alemde yaşıyorsunuz?

HARRY         : İnanması çok güç fakat; hayal aleminde.

HAYRİYE      : Yani; şimdi sen gerçek değil misin?

HARRY         : Değilim…

HAYRİYE      : İyi ama şu an karşımdasın. Seni duyabiliyor, sana dokunabiliyorum.

HARRY         : Bunu anlatması çok güç ama; bir zaman sonra, bir hayal olduğumuzu

sen de anlayacaksın. Neyse; bırakalım bunları da sen eğlenmek için

ne yaparsın?

HAYRİYE      : Müzik dinler, dans ederim.

HARRY         : Tam 50 yıldır müzik dinleyip dans etmedim. Şeeeyy… Acaba benimle,

yaşlı ve suratsız  Harry ile müzik eşliğinde dans eder misin?

HAYRİYE      : 250 yıl önceki Harry’i tercih ederdim fakat, yine de teklifine hayır

diyemiyeceğim.

(Müzik eşiliğinde dans ederler)

HARRY         : Şimdiki müzikler çok hızlı ve hareketli. Nefes nefese kaldım.

HAYRİYE      : 265 yaşına rağmen hiç de fena sayılmazsın.

HARRY         : İltifatınız için teşekkür ederim. Siz de hiç fena sayılmazsınız küçük

hanım. Şeyyy…  Şimdi benim gitmem gerek.

HAYRİYE      : İyi ama nereye?

HARRY         : Ait olduğum yere. Hayal alemine. Gitmeden önce sana ve tüm

çocuklara bir öğüdüm olacak. Lütfen, yaşadığınız dünyayı yaşanmaz

hale getirmeyin. Yerlere çöp atmayın, ağaçları koparmayın, sigara gibi

zararlı maddelerden uzak durun. Çünkü; bu dünya yaşamaya değer

güzellikte.

(Harry, Hayriye’ye sarılır ve daha sonra ağır adımlarla sahneden

çıkmak  üzereyken..)

Az kalsın unutuyordum. Biliyor musun Hayriye? Dünyanızda olduğu

gibi hayal aleminde de kötü insanlar var. Özellikle cadı Zarkov.. Eğer

bir gün sana musallat olursa, bu asa ile onu durdurabilirsin.

HAYRİYE      : İyi ama nasıl?

HARRY         : Tek yapman gereken, asayı ona tutarak “Astalavista” demen.

(Der ve sahneden çıkar)

HAYRİYE      : Hayal bile olsanız sizleri çok özleyeceğim.

(Bir an elinde ki; ışık saçan asaya bakar.)

Bu ne biçim asa böyle..? Her tarafından ışık saçıyor. Bu arada cadı

Zarkov’u da unutmamak gerek. Dur bakalım, neydi o sihirli

sözcük….Hah tamam hatırladım; “Astalavista”

(Bu arada korkunç kahkahalarla cadı Zarkov sahneye girer)

ZARKOV       : Evet kokusunu alabiliyorum. Yıllardır işlerime burnunu sokan Harry az

önce buradaymış. Bu sefer işlerime taş koyamayacak.

(Bu arada Hayriye kötü kalpli cadı Zarkov’u şaşkınlıkla

izlemektedir.)

HAYRİYE      : Sen de kimsin?

ZARKOV       : Demek sen beni tanımıyorsun?                                              

HAYRİYE      : Hayır tanımıyorum. Eğer dilenciyseniz…

(Elindeki bozuk parayı cadıya uzatır)

Lütfen şu bozukluğu alın ve gidin..

ZARKOV       : (Kahkaha atarak) Dilenci ha.. İyi espiriydi küçük hanım…

(Ciddileşerek) Zarkov’un hiçbir zaman parayla işi olmaz.

(Hayriye Zarkov ismini duyunca dehşetle irkilir.)

HAYRİYE      : Zarkov mu? Yani; şu kötü kalpli cadı Zarkov mu?

ZARKOV       : Tam üstüne bastın küçük hanım, ayağını kaldır.(kahkaha atar)

Bak yavaş yavaş kafan çalışmaya başladı.

HAYRİYE      : Ne istiyorsun benden?

ZARKOV       : Ne mi istiyorum? Tabii ki; seni!…

HAYRİYE      : Beni mi? İyi ama ben ne yaptım ki; sana?

ZARKOV       : Siz çocukların ve iyi kalpli insanların varlığı bile beni rahatsız etmeye

yetiyor. Bu dünyada bir tek iyi yürekli insan kalmayıncaya kadar sizin

kabusunuz olmaya devam edeceğim.

HAYRİYE      : İyi ama çocukların size ne zararı olabilir ki?

ZARKOV       : Çocukların yüreği sevgi ile doludur. Her zaman iyiliğe yönelik hayalleri

ve düşleri vardır. İşte bunlar beni çıldırtmaya yetiyor.

HAYRİYE      : Ne yapacaksın bana? Yoksa beni öldürecek misin?

ZARKOV       : Hayır hayır; seni öldürmeyeceğim. Yüreğindeki sevgini alıp, yerine

kötülük, zalimlik tohumları yerleştireceğim.

HAYRİYE      : Hayır, yapamazsın bunu bana…..

ZARKOV       : Daha önce yaptığım gibi şimdi de yaparım.

HAYRİYE      : Daha önce mi? Yani; sen daha önce bana kötülük mü aşıladın?

ZARKOV       : Elbette.

HAYRİYE      : Hayır! Sana inanmıyorum.                    

ZARKOV       : Öyleyse beni iyi dinle. Hatırlarsan annene babana kızdığın günler

oldu.  Öğretmenin hakkında asılsız suçlamalarda bulundun. Sıra

arkadaşının kalemini aşırdın. “Ders çalışıyorum” diye yalan söyleyerek

Harry’nin kitaplarını okudun. Daha bu sabah komşunun bahçesinde ki

çiçekleri yoldun. Ve; son olarak  zavallı yavru bir köpeği tekmeyle

kovaladın. Bunlar kimin eseri acaba? Tabii ki; benim! Yani kötülüklerin

efendisi Zarkov’un.

(Bu arada Hayriye yaptıklarından utanarak ağlamaya başlar)

Hayır, hayır sakın ağlama. Çocukların zırlamasından nefret ederim.

Ne o yoksa; korktuğun için mi ağlıyorsun?

HAYRİYE      : Hayır, sadece yaptıklarımdan utandığım için ağlıyorum.

ZARKOV       : Anladım; bunlar pişmanlık gözyaşları. Ama şunu da iyi bil ki; son

pişmanlık fayda etmez. Sen de Zarkov’a boyun eğeceksin.

HAYRİYE      : Yanılıyorsun. Hiçbir zaman sana boyun eğmeyeceğim. Aksine

kötülüklerle savaşacağım. Yalnız ben değil tüm çocuklar ve iyi

insanlar seninle savaşacak ve dünyanın iyiliklerle dolu olmasını

sağlayacağız.

ZARKOV       : (Korkmuş görünerek)

Hayır, lütfen yapma bunu acıyın bana.

(Kahkaha atarak dalga geçermiş gibi)

Ho… ho… ho… çok korktum.

(Ciddileşerek)

İyi ama unuttuğun bir şey var. Benim güçlü sihirlerim var. Sen bir fani

olarak bana asla karşı koyamazsın.

HAYRİYE      : İyi ama senin de unuttuğun bir şey var…

ZARKOV       : Nedir unutuğum şey?

HAYRİYE      : (Harry’nin asasını göstererek)

İşte bu!..

(Zarkov asayı görünce irkilir)

ZARKOV       : Hayır, hayır. Bu olamaz. Harry’nin asası…                            

HAYRİYE      : Kutlarım; iyi bildin. Sol ayağını kaldır.

ZARKOV       : O asa ile ne yapmayı düşünüyorsun?

HAYRİYE      : Tabii ki; seni ait olduğun yere göndereceğim…

ZARKOV       : Hayır, bunu yapamazsın bana. Ben geri dönmek istemiyorum.

HAYRİYE      : Artık çok geç…

(Hayriye sihirli asayı Zarkov’a doğru tutar )

Astalavistaaaaaa…

ZARKOV       : Hayır, hayır, hayır………..

(Zarkov kıvranarak acı içinde sahneden çıkar)

HAYRİYE      : İnsanların yüreğinde sevgi olduğu sürece kötülükler dünyaya hakim

olamaz. Kötü kişilerin sonu da Zarkov gibi olacaktır.

(Hayriye sendelemeye başlar ve fenalaşır)

Neler oluyor bana? Sanki bütün gücümü kaybettim. Zarkov’a yaptığım

sihir bütün enerjimi aldı. Kendimi iyi hissetmiyorum.

(Hayriye koltuğa yığılır kalır ve sihirli sözcükleri mırıldamaya

başlar. Bir süre sonra sahneye babası girer.)

BABA                        : Şuraya bak; kitap okurken uyuya kalmış.

(Hayriye’yi uyandırmaya çalışır)

Hayriye uyan kızım. Sana söylüyorum hadi uyan.

(Hayriye gözlerini açar ve kendine gelir)

HAYRİYE      : Ne oldu? Neredeyim ben?

ANNE                        : Nerede olacak; tabii ki; evindesin yavrum.

HAYRİYE      : Zarkov gitti değil mi?

BABA                        : Zarkov mu? O da kim?

HAYRİYE      : Kötülüklerin efendisi. Biraz önce Harry’nin asası ile onu yok ettim.                               

BABA                        : Hoppala! Daha Zarkov’un kim olduğunu öğrenemeden birde Harry

çıktı.

HAYRİYE      : Sen gittikten sonra buraya önce Harry Potter ve sonra da Bilge

sihirbaz geldi. Harry giderken bana sihirli asasını vererek kötülüklerin

efendisi Zarkov gelirse onun sihirlerine karşılık kullanmamı söyledi.

Tam Harry gitti ki; Zarkov denen kötü cadı geldi. Bana kötülük sihiri

yapacaktı. Ben ondan önce davranıp Harry’nin bana verdiği sihirli

asa ile onu geldiği yere geri gönderdim.

BABA                        : Anlaşılan sen kötü bir rüya görmüşsün. Tabii böyle kitaplara kendini

kaptırırsan olacağı da budur.

HAYRİYE      : Hayır, baba rüya değil gerçekten geldiler.

BABA                        : Yavrum gerçekte sihir denen bir şey yoktur. Harry de yoktur. Bunların

hepsi hayal ürünü.

HAYRİYE      : Galiba haklısın. Harry ve Bilge sihirbaz’da kendilerinin hayal ürürnü

olduğunu söyledi.

BABA                        : Hayaller güzeldir ama mutluluk üzerine, yaşam sevincine yönelik olursa

güzeldir. Gerisi hayal değil kabus olur.

HAYRİYE      : Her şey bir yana, Çok şeyler kazandım bu rüya ile. Biliyor musun

babacığım.? Ben artık seni ve babamı üzmeyeceğim, insanlara iyi

davranacağım. Dahası derslerime çok çalışarak iyi bir mevkiye

geleceğim ve iyi bir dünya için var gücümle çalışacağım.

BABA                        : (Hayriye’ye sarılarak)

Seninle gurur duyuyorum yavrum. Yaşadığımız bu dünyanın iyi

insanlara ihtiyacı var. Ve; senin gibi düşünen çocuklar dünyanın

gelecekteki teminatı olacaklar. Evet; bu kadar sohbet yeter. Haydi elini

yüzünü yıka da sofray geçelim.

(Hayriye ve babası sahneden çıkar.)

PERDE

Paylaş.

8 yorum

  1. tahsin aladağ Tarih:

    çoooooooooooooook güzel ama bir kaç kusur var bilge yerine dumbledore zarkov yerine voldemort kullansınlar

  2. Sezar YILDIRIMER Tarih:

    Bu oyunu bir yetiştirme yurdundaki çocuklarla sahnelemek istiyorum. Ahmet EKDİ’ye izin alabilmek için nasıl ulaşabilirim.
    Saygılarımla

  3. ceren okur Tarih:

    Oyunun yazarı Ahmet Ekdi oyunlarının MİMESİS’de yayınlanmasını kabul ederek ücretsiz kullanıma ve izne açmıştır. Kendisini haberdar etmeniz elbette çok hoş olacaktır, ancak buradan e-posta adresini yayınlayamıyoruz. İyi çalışmalar dileriz.

  4. Gül gülsün yıldız Tarih:

    Merhaba, oyunu çok beğendim, sahneye koymak isterim. Yazara ulaşmak mümkün müdür? Oyunu paylaşıma açtığını yazmışsınız ama yanlış bir şey yapmak istemiyorum.

  5. Aslıhan Tarih:

    Merhaba oyunu çok beğendim. Çalıştığım okulda sahneye uyarlamak istiyorum ama yazarın izni olur mu acaba?

Yanıtla