Solcular Ulusalcı Oldu, Onlara Hayretle Bakıyorum

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Masumiyet’in Uğur’u, Şaşıfelek Çıkmazı’nın Aysel’i, Karanlık-takiler’in Umay’ı Derya Alabora en son, Es-Es dizisinde Selmin karakteriyle karşımıza çıktı. Bugünlerde yeni bir tiyatro oyununa hazırlanan Alabora ile oyunculuk, siyaset ve aile hayatı üzerine konuştuk.

Masumiyet’ten sonra bir daha Zeki Demirkubuz’la çalışmadınız… Beraber iş yapalım diye konuşmadınız mı hiç?

Onun kafasında birçok hikâye var. Bütün filmlerini benle çekecek değil ya. (Gülüşmeler) Masumiyet’ten sonra çok iyi filmler yaptı. Bazı yönetmenler aynı oyuncularla çalışmayı sever, Zeki ise farklı kişilerle iş yapmayı seviyor. Başka şeyler anlatıyor… Gayet normal. Ben şuna da karşıyım: Biri dizide oynuyor, ertesi yıl tam zıttı bir şeyle seyirci karşısına çıkıyor. Böyle olunca inandırıcılığı kalmıyor.

Bir yönetmenle en fazla iki film çekiyorsunuz. Yönetmen mi seçiyorsunuz ne?

Türkiye’de bir yönetmen iki senede bir film çekiyor. Yeşilçam’da bir yılda dört-beş film çekiliyordu. Yeşim Ustaoğlu’na bakın, hayatında kaç film çekmiş? Dört-beş film ancak. Şartlar öyle gerektiriyor. Ben seçici davranıyorum. İyi proje olursa aynı yönetmenle çalışırım. Arka arkaya film çekmek çok garip. 2,5-3 senede bir film çekilmeli. Oyuncuyu bul, çalışma al, mekân, ışık derken. Ooo ooo…

Gişe yapan filmlerin içinde olmamanız tesadüf olmasa gerek…

Nasıl olayım? ‘Hangi filmin içinde oynamak istersin?’ diye sor. Gerçekten söylüyorum, istemem. Heyecan duymuyorum çünkü. Bana göre filmler değil. Bizim ticari filmler bomboş. Bir süre sonra unutuluyor, bir şeye yaramıyor. Benim bir komedyen tarafım yok. Komedyen değilim. Şaşıfelek Çıkmazı bir komediydi, hem de en matrağından. Tiyatroda da komedi oynadım ama bana yakın gelmiyor. Karanlık, avangart, çizgi dışı şeyler üzerine çalışmak daha cazip.

Pandora’nın Kutusu festivallerden ödülle döndü, eleştirmenlerden geçer not aldı. Ancak Türkiye’de pek rağbet görmedi. Sorun neredeydi? Seyirci bu kadar çabuk mu yaşlılardan sıkıldı?

Ülkemizde 20-25 yaş sinemaya gidiyor. Onlar neden yaşlı birini görsün ki? Diğerleri evden çıkmıyor. Sinemacılar güzel kadınları zengin bir köşkte bir araya getiriyor. Yapay bir gerçeklik. Söyleyin Allah aşkına, Türkiye’de kaç kişi 500 metrekare evde yaşıyor? Gerçek hayat hikâyelerini gösteren de izleyen de yok. Para kazanmayı birinci amaç haline getirmişiz. Bu parayı nereye götüreceklerse.

Shakespeare’in Fırtınası’nda dev gibi bir Derya Alabora izledik. Seyirci sokakta görünce nasıl tepkiler veriyor?

Bizim seyirci özelle gerçeği karıştırıyor. Ama daha zayıfmışsın diyen oluyor. (Gülüşmeler) Masumiyet’ten sonra Diyarbakır’da bir kadın ‘Osman’ın hayatını çok mu merak ediyoruz?’ diye sordu. Beni filmdeki karakterle aynı sanıyor. Ben oyuncuyum, başörtülü birini de oynarım, katili de. Mesleğin en güzel tarafı bu. Şimdi Belçikalı bir arkadaşımın yönettiği bir oyunda oynayacağım. Dört kişilik bir oyun. Ocak ortasına kadar herşey kesinleşek, bir-iki oyuncu değişikliği var da.

Yıllardır kızıl saçlısınız ve hiç yaşlanmıyorsunuz. Bir yaşla senet mi yaptınız?

Evet, senet yaptım. (Gülüşmeler) 38’de durdurdum. Bizim aile genetik olarak çok yaşıyor. Seyahat ve dans etmekten çok hoşlanıyorum. O yüzden bir saniye bile oturmuyorum. Ama yaşlanıyoruz… Şimdilerde teknolojinin imkânlarından faydalanıyoruz. Yıldız Kenter’e bakıyorum, hayran kalıyorum kadına. İşin sırrı kendine iyi bakmakta.

Peki, yaşlanmaktan korkuyor musunuz?

Kimse yaşlanmaktan hoşlanmaz. Keyifli değil. Hayatın belli sınırları var, her geçen dakika sonuna doğru yaklaşıyoruz. Önemli olan yaşından keyif alabilmek. Hayatı doya doya yaşamak. Yapmak istediğin çok şey varsa çok korkunç olur. Ben estetik yaptırma taraftarı değilim. Dudağımı doldurtsam aynaya bakamam. Bizim toplum, kadını insan olarak görmüyor. Müthiş bir kadın düşmanlığı var. Yaşlanınca kenara atıyor. Macide Tanır’a kaç rol geliyor? Yıldız Kenter bile sinemada oynamıyor, oynayamıyor. Yaşlanınca bana da aynı şekilde davranırlar.

Zor rollerin kadını özel hayatında zor biri mi? Evde Uğur Bey’le nasıl bir rol paylaşımı var? Bulaşık ihalesi kime kalıyor mesela?

Evde yardımcımız var. Bulaşık yıkama sorunumuz pek olmuyor. Uğur yemek yapmaktan çok hoşlanır. Ben ile Can da iyiyizdir. Karnı acıkan mutfağa girer. Makarna da yaparız, Çin mutfağından yemekler de… Normal insanlar gibi sürekli evde değiliz. Bazen iki ay hiç işimiz olmuyor, bazen bir yıl birbirimizin yüzünü görmüyoruz. Ama ben ev kadını değilim. Öylelerinden de hoşlanmam. Misafir severim ve çok iyi ağırlarım. Dağınık biriyim, sabah yatağımı toplamadan dışarı çıkabilirim. Çocuğumun 50 arkadaşı bile eve gelebilir, sorun olmaz. Zor biri olduğum söylenemez.

Elle çamaşır yıkadığınız dönemler oldu mu?

Yıkamadım. (Gülüşmeler) Hayatımda sayılıdır ütü yaptığım. Teyzem, annem hiç iş yaptırmadı bana. Yardımcı olmadığı zaman da sorun olmuyor. Menemene kalmıyor, herkes çok iyi yemek yapar. Bazen beraber bulaşık yıkarız.

Ünlü olduğunuz için doğaüstü bir hayat sürdüğünüzü düşünenler var…

Evet, evet… Herkes nasıl yaşıyorsa biz de öyle yaşıyoruz. Uğur eve ekmek getiriyor. (Gülüşmeler) Şaka bir yana ekmeğin ötesinde rahat bir hayatımız oldu. Parayla pek ilişkim yok. Olmasa da olur. Çok lüks yerlere gitmekten hoşlanmam. Metroya da binerim, burada yalınayak da gezerim. İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Tatillerimi mütevazı yerlerde geçiriyorum.

Kıskançlık oluyor mu arada?

Ben yapı olarak kıskanç biri değilim ama olması gerektiği kadar var. Uğur’la (Yücel) evli olmamın çok büyük avantajları var. Hayatı tırmalamak yerine kendi keyfime göre işler yapıyorum. İstemediğim şeylerde oynamadım. Evli olmasaydım farklı olurdu. Hayatı götürmek zorunda kalırdım bir taraftan.

Cem Özer ile Nurgül Yeşilçay boşandı, oh kurtulduk diyenler oldu. Sizin evliliğinizi mutlu şekilde yürütmenizin sırrı ne?

Birbirimiz üzerine baskı uygulamıyoruz. Hayatlarımıza pek karışmıyoruz. Erkek ya da kadın evlendikten sonra özgürlük alanlarını kısıtlıyor. Buna şiddetle karşıyım. Biri ayrıldıktan sonra kirli çamaşırlar meydana dökülüyor. Böyle şey olur mu? Galiba insan olmayı beceremiyoruz. Sıkılanlar da olabilir, ona da söyleyecek bir sözüm yok. Biz evde neredeyse hiç kavga etmeyiz. Anlayış ön planda.

Masumiyet olmasaydı seyirci sizi hangi filmle tanırdı?

Aklıma ilk olarak Pandora’nın Kutusu geliyor. O da çok iyi bir film. Yeşim’in ilk filmi İz de önemli. Dili çok farklıydı. Ancak, Masumiyet’te çok uç noktada karakterler var. O yüzden akılda kalıcı. Oynama açısından daha tatmin edici bir tarafı var.

Es-Es dizisinden sonra ekranlarda görünmediniz. Tercih şansınız olsa hangi dizide oynamak isterdiniz?

İstediğim işlerin içinde yer almışım. Bir-iki teklif geldi, beğenmedim. Bir teklif bekliyordum, olsaydı iyi gelecekti. Onda da başka biri oldu. Ufak kadrolu bir aile filmi. Zengin aileli, entrika dolu diziler bana göre değil. Ancak Karadağlar dizisi çok hoşuma gidiyor. Öyle bir işin içinde olmak isterim. Karakterler var, oyunculuğa müsait. Film gibi çekiyorlar.

Hangi oyuncularla oynamak size güven verir?

İyi olan her oyuncuya güvenirim. Kötü oyuncudan korkmak lazım. Bazıları ön plana çıkmak için etrafına kötü oyuncular serpiştiriyor. Tam tersi olmalı. İyi oyuncuyla iyi projeler yapılır. 

 

Türkiye’de anlaşacağım insan çok az kaldı

Neden hoşlanmazsınız?

Bencil insanlardan nefret ediyorum. Normal yaşamayı tercih ediyorum. Sınırlarını zorlayanlar oluyor. Bir şey yaptın mı hep senden aynı şekilde davranmanı bekliyorlar. İnsanın yapısından olan bir şey. Ne kadar verirsen o kadar istiyorlar. Ölçülü davranmak lazım. Sevgiyi de sonsuz veririm, cebimdeki parayı da…

Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?

Tarihe ve arkeolojiye karşı çok büyük ilgim var. Arkeolog olmak isterdim. Heyecan duyuyorum. Eski şeylerle uğraşmak çok gizemli geliyor. Eski kaplara, antik yerlere bayılırım. Çanakkale maketleri biriktiriyorum. Şimdi çok pahalılar, alamıyorum. Resmi de seviyorum. Koleksiyonum da kötü sayılmaz.

Aktivist kimliğinizle tanınıyorsunuz. Gösterilere katılmanız evde nasıl karşılanıyor? Uğur Bey’i dışarılarda pek göremiyoruz…

Gayet normal karşılanıyor. Evdekilerle aynı siyasi görüşü paylaşırız. Olan bitene duyarsız kalamayız. İmza vermem gerekiyorsa veririm, mitinglere katılırım. Uğur bu şekilde olaya dâhil olmaktan pek hoşlanmıyor. Öyküler, senaryolar yazar o. Ama garip şeyler olmuyor değil. Bir yere imza veriyorsun, 130 kişi sıraya giriyor. Bize de ver, bize de ver. O zaman ipin ucu kaçıyor. Yapı olarak siyasetten hoşlanan biriyim. Beğendiğim bir partinin içinde bulunup mücadele etmekten keyif alırdım. Ne yazık ki şimdi beğendiğim bir parti yok.

Mahalle baskısı devam ediyor mu?

Mahalle baskısı her zaman devam ediyor. Benim dışındaki birçok insan için söz konusu. Ben farklı bir yerden bakıyorum. Fikirlerinden dolayı dışlananlar var. Marksizm ile büyüdüm, sol görüşten oldum hep. Uğur da öyle. Solcular şimdi ulusalcı oldu. Hayretle bakıyorum, nasıl böyle oldular. Türkiye’de anlaşabildiğim insan sayısı çok az kaldı. Siyaset iyi yapılmıyor. Çok az şey biliyorlar. İyi şeyler yapan herkese destek vermeli. Parti ismi önemli olmamalı. Bu anayasanın değişmesi için üzerime düşen her şeyi yaparım.

Ayhan Hülagü

Zaman

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.