Yarım Asırlık İstanbul Devlet Opera ve Balesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İstanbul Şehir Operası ismiyle Tepebaşı Tiyatrosu’nda ”Tosca” adlı operayı sahnelemek için ”perde” diyen İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), yarım asrı geride bıraktı.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, İDOB’un 50. yılı dolayısıyla bir kitap yayımladı.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Prof. Rengim Gökmen’in görevlendirmesiyle kitabı derleyen İDOB dekoratörü İsmail Hakkı Aksu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ankara’dan sonra operanın kurulduğu ikinci şehrin İstanbul olduğunu söyledi.

Aksu, İDOB’un 50 yıllık macerasını bir kitapta toplama kararı aldıklarını belirterek, ”Kitabı hazırlarken kaynakları araştırdım, arşivlerden yararlandım. Sanatçıların evlerine giderek ellerindeki fotoğrafları taradım ve öykülerini dinledim. Bunları kendi bilgi ve birikimimle birleştirerek, yaklaşık bir yıl içinde bu kitabı oluşturdum” dedi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa ülkelerine gönderilen elçilerin, ülkelerine döndüklerinde padişaha hazırlayıp sundukları sefaretnamelerde opera kelimesinden bahsettiklerinin görüldüğünü aktaran Aksu, elçilerin seyrettikleri operaları anlatmalarının sarayda bu sanata karşı bir ilginin oluşmasına vesile olduğunu anlattı.

Aksu, sarayda ilk müzikli oyunun, Padişah III. Murat döneminde sergilendiğini ifade ederek, kendisi de bir besteci olan III. Selim’in, bu sefaretnamelerden etkilenerek, Topkapı Sarayı’nda 1797 yılında yabancı bir topluluğa opera temsili verdirdiğinin bilindiğini kaydetti.

Cumhuriyet’in ilan edildiği ilk yıllarda, opera alanında önemli gelişmelerin yaşanmadığını dile getiren Aksu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Ziya Gökalp’in müzik konusundaki görüşlerinden etkilenen Atatürk, Cumhuriyet sonrasında devletin müzik politikasını ‘Türk halk müziğini temel alıp Batı’da geliştirilmiş çok sesli teknik ve yöntemleri kullanarak yeni bir müziğin yoğrulması’ biçiminde belirlemiştir. Bu ilke doğrultusunda, yetenekli gençler Avrupa’ya müzik öğrenimine gönderilmiştir. Bu gençler, yurda döndüklerinde, 1930 yılından sonra bu alandaki etkinliklerini göstermeye başlamışlar. Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nin, İstanbul’da da Darülelhan’ın kurulması, dışarıda eğitim gören genç öğretim üyelerinin bu kuruluşlarda öğrenci yetiştirmeye başlaması opera alanında gerek besteci, gerekse yorumcu açısından umutlu bir geleceğe atılan ilk adımlar olmuştur. Cumhuriyetin müzik politikasına uygun ilk operayı Ahmet Adnan Saygun bestelemiştir.”

-GAZETE İLANI İLE SANATÇI ALIMI-

İsmail Hakkı Aksu, Ankara’da opera kurmayı başarabilen ve birçok oyunu da sahneye koyan Aydın Gün’ün, ekibiyle İstanbul’a birçok turne yapması dolayısıyla, bu şehirde de bir opera oluşturulması gerektiğini düşündüğünü anlattı. Aksu, ”İstanbul’da faaliyet gösteren Şehir Tiyatroları bünyesinde bu oluşumu gerçekleştirebileceğini düşünen Gün, dönemin İstanbul Belediye Başkanı Kemal Aygün ve Muhsin Ertuğrul ile görüşüyor ve olumlu sonuç alıyor. 19 Mart 1960 yılında ‘Tosca’ operası ile İstanbul Şehir Operası prömiyerini yapıyor. Böyle başlayan bir serüven ile atılan ilk tohum, bugün 50’inci yılını kutlayan büyük bir kültür sanat kurumuna dönüştü” diye konuştu.

Kuruluşundan bu yana İDOB’un önemli başarılara imza attığını anlatan Aksu, şöyle devam etti:

”İDOB, dar bir bütçeyle, ancak devletin himayesiyle olabilecek bir şekilde, bilet fiyatlarını da ucuz tutmak suretiyle halka kültürü ve sanatı sevdirmek için her türlü çabayı yaptı. İDOB, 50 yılda Avrupa’daki ve dünyadaki operalarla boy ölçüşebilecek düzeyde yapıtlar yaptı ve bu düzeyde sanatçıları var. Uygun şartlar olsa, belki onlardan daha da iyi performans yapabilecek düzeyde. İDOB 50’nci yılına büyük bir aşama kaydederek geldi. Tepebaşı’nda hiçbir şey yoktu. Orkestra, solist, korist hiçbiri yoktu. Aydın bey, İstanbul’da opera kurmaya karar verdiği zaman, kilise korolarından şarkıcılar ve piyasadaki çalgıcılardan orkestra oluşturuldu. Kadrodaki eksik sanatçıları sağlamak için gazetelere ilan verilmiş. Alınan yeni sanatçılar ve İtalya’dan tenor Guiseppe Savio, Ankara’da solist kadrosunda bulunan Leyla Gencer gibi isimlerle yapılan takviyelerle sahne provaları devam etmiştir.”

İsmail Hakkı Aksu, İstanbul Şehir Operasının, ”Tosca” adlı eserle perdelerini açtığını belirterek, ”50 yılda, ‘Türkiye’de hiç oynanamaz’ denilen Richard Wagner’in ‘Uçan Hollandalı’ operası ile Richard Strauss’un ‘Salome’ ve ‘Elektra” operaları sahnelendi. Yurt dışından Rudolf Nureyev ,gelerek ”Uyuyan Güzel” balesini sahneye koydu. Bunlar çok büyük etkinlikler. İDOB’un da yurt dışında turneleri oldu. Yurt dışında büyük başarılar gösteren sanatçılar var” şeklinde konuştu.

-AKM’NİN BOŞALTILMASI-

İDOB’un Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) 2008 yılında tadilat nedeniyle boşaltılmasından sonra sahne çalışmalarını, Kadıköy Belediyesinin tahsis ettiği Sürreya Operası’nda sürdürdüğünü hatırlatan Aksu, bunun yanı sıra geçen yıl Kasım ayında hizmete açılan Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat’da her çarşamba bale gösterileri ve konserler düzenlendiğini kaydetti.

Zaman

Paylaş.