O Eski Tiyatrolardan Eser Yok Şimdi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Yavuz Ulutürk’ün Zaman gazetesindeki yazısını yayınlıyoruz.) İstanbul’da isimleri sadece kitap sayfalarında kalmış, bazısının esamesi bile kalmayan yüzlerce tiyatro mekânı üç ciltlik “Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları” adlı kitapta buluştu. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan kitapta, İstanbul’un kültürel tarihi, tiyatro binaları üzerinden yeniden okunuyor.

Tiyatro söz konusu olunca, kaynakların azlığından yakınmamak mümkün değil. Özdemir Nutku, Metin And, Cevdet Kudret gibi önemli isimlerin dışında tiyatro kütüphanemize kaynak kitap kazandıranların yazarların sayısı maalesef çok az. Faaliyetlerini sona erdirdi diye düşünürken Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan tiyatro adına sevindirici bir haber geldi. Ajansın Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliği projelerinden biri olan üç ciltlik “Geçmişten Günümüze İstanbul Tiyatroları” adlı kitap, ‘Geleceğe Perde Açan Gelenek’ üst başlığıyla yayımlandı.

Prof. Dr. Dikmen Gürün yönetmeliğinde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü tarafından hazırlanan kitap, dün Pera Müzesi’nde tanıtıldı. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan kitapta, , İstanbul’da yapılan ilk tiyatro binası Fransız Tiyatrosu’dan (Palais de Crystal) başlayarak Tanzimat’tan günümüze kadarki tiyatro binalarının izi sürülüyor. Böylece İstanbul’un kültürel tarihi tiyatro binaları üzerinden yeniden okunuyor. Üç ciltlik eserin her birinde İstanbul’un Suriçi, Beyoğlu ve Anadolu Yakası olmak üzere üç ana bölgesi anlatılıyor. İstanbul tiyatrolarının yerleri, fiziksel ve yapısal özellikleri, bugünkü durumları, tiyatro tarihi içinde tuttukları yer, şehrin kültürel tarihine yaptıkları katkının yanında, kültür belleğimizde sadece isimleri kalan mekânları tekrar tiyatroya dönüştürebilmenin olanaklarını da görmek mümkün.

Toplantıda her yazar kendi kitabını anlattı. Dr. Kerem Karaboğa kitabın bir toplumsal bellek çalışması olduğunu, kültürel yağmaya karşı durabilmek için de bu belleğin oluşması ve gelişmesi gerektiğini belirtti. Yrd. Doç. Dr. Yavuz Pekman ise Türk tiyatrosunun bugüne kadar yaşadığı bina sorununa dikkat çekti: “Bu çalışma, bina sorununun dört duvar sorunu olmadığını bize göstermiştir. Eski tiyatrolar yıkılıp en son teknoloji ile yeniden yapılsa bile aynı geleneği ve ruhu yakalaması beklenemez. Sanatsal üretim binalarla, doğrudan bağlantılıdır. Bir tiyatro topluluğunun kendi tiyatro dilini ve sanatsal birikimini oluşturan şey mekânıdır.” Prof. Dr. Metin Balay, kitabı ‘bina merkezli tiyatro tarihi’ olarak nitelerken, Doç. Dr. Fakiye Özsoysal, araştırmaları sırasında tiyatro tarihimizin oluşumuna katkıda bulunan pek çok ‘ilk adım’ın Anadolu yakasında atıldığını öğrendiklerini ifade etti.

AKM yapılırken de ‘istemeyiz’ demişler

Yavuz Pekman’ın yazdığı Beyoğlu ve çevresini anlatan kitabın, ‘Tiyatronun Buhranlı Yılları’ başlıklı ikinci bölümü, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile başlıyor. Günümüzde ‘yıkımı’ tartışılan AKM’nin, o günlerde de ‘yapımı’ çok tartışılmış. Öyle ki karar alındıktan 16 yıl sonra, 1946’da temeli atılabilmiş. Yedi yılda bitirilmesi planlanmış ama AKM’nin 1969’da ‘Kültür Sarayı’ ismiyle açılışına kadar 40 yıl geçmiş ve 8 hükümet, 14 de bakan değişmiş. Kültür Sarayı açılmadan, sol kesimden aydın ve sanatçılar, fakir halkın parasıyla, ‘seçkin seyirci’ için lüks bir bina yapılmasına karşı çıkmışlar. Dönemin tiyatro dergilerinden Tiyatro 70’teki yazısında Günay Akarsu AKM için şöyle diyor: “İstanbul Kültür Sarayı’nın yapımı bütün Anadolu halkını sömüren İstanbulluların, Ankaralıların sömürüsüne bir halka daha eklemekten başka bir şey değildir.” Yapımına karşı çıkanlar, 1970’te çıkan yangında küle dönen AKM’nin yeniden yapılmaması için Tiyatro 70 dergisinde kampanya bile başlatmışlar. 1977’de ikinci kez açılan AKM, şimdilerde aynı zihniyet bu sefer de yıkımına karşı çıktığı için, atıl vaziyette hakkında alınacak kararı bekliyor.

Zaman

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.