Bu Otobüs Kaçmaz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Hüseyin Erdoğdu

Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Mart’ın 08-16 günleri arasında Tiyatroda Kadın Günleri adı altında kadın etkinlikleri düzenledi. Etkinliklerin çerçevesinde çeşitli oyunlar oynandı ve paneller düzenlendi. İş koşullarımdan kaynaklı etkinlikleri takip etme fırsatım olmadı. Bu etkinliklerin kapsamında 13 Mart Pazar günü Otobüs oyununu izleyebildim. Sevilay Saral’ın yazıp rejisini üstlendiği Otobüs oyununu Tiyatro Boğaziçi (TB)’den kadınlar, kolektif çalışma sonucu sahneye taşımışlar. Bu projeyi geçen sene gündemine alan topluluk, oyunun bazı sahnelerini geçen sezon sergilemiş, geri kalanını da bu sezon tamamlayıp tam metni seyirciyle buluşturmuşlar.

Oyunda on kadın aynı yöne doğru yolculuğa çıkar. Farklı renklerden birbirleriyle alakasız on kadın başka başka amaçlarla aynı otobüsle çıktıkları yolculukta aynı yere varırlar: Bir masal ülkesine… Otobüs’te yolculuk asker oğlunu görmeye giden teyze ile hobi olarak dağcılık yapan öğrenci kızın sohbeti ile başlar. İki akademisyenin tartışmasıyla devam eden oyun, ilk diyalogdan itibaren ağlama sesi duyulan beyaz kadın ve onu teselli eden teyzesiyle akıp gider. Bu diyaloglar kadınları yakından tanımak, onların karakterleri hakkında bilgi edinmek için giriş niteliğindedir. Tüm kadınların sırayla akan ikili sahnelerinin en sonuncusu olan beyaz kadının ağlamaları, oyun başlar başlamaz duyulur. Oyun boyunca ara ara duyulan, kendi hikâyesine ağlayan beyaz kadının hıçkırıkları, dünyanın her tarafında ama özellikle bu topraklarda çokça şahit olduğumuz kadın yazgısına bir ağıt gibidir. Beyaz kadının hikâyesi yabancısı olmadığımız ve adına her yıl yüzlerce kadının katledildiği namus meselesidir. Sevilay Saral tam bir kadın duyarlılığıyla tüm kadınları kendi renklerinde, merkezine beyazı koyarak oya gibi işleyip önümüze koymuş. Oyaya işlenen hikâyede acı var, hem de vicdanımızın bam teline değen… ama umut da var, hem de masal tadında…

Kadınlar yol ilerledikçe ve birbirlerini yakından tanıdıkça kendilerini çeşitli tartışmaların içinde bulurlar. Bu tartışmalarla daha da açık edilen kadın kimlikleri gittikçe renklenir ve oyun giderek insani bir merkeze kayar.  Birbirlerine sırlarını açarlarken, biz onların, kendi içindeki farklılıklara olan tahammülsüzlüklerine, insani zaaflarına ve namussuzluklarına(!) da şahit oluruz.  Örneğin bile bile evli bir erkekle birlikte olan kadının hikâyesi veya yanında çalışan bir göçmenin bilimsel projesini kendisininmiş gibi gösteren akademisyenin hikâyesi bize hem kadınların zaaflarını hem de nelerin namus meselesi olabileceğini göstermesi açısından oldukça önemli. Bu örnekler çoğaltılabilir. Metindeki böyle bir yönelimler bir kadın projesi olan Otobüs oyununa özeleştirel bir bakış katmakta ve metni didaktik olmaktan oldukça uzaklaştırmaktadır.

Hikâyelerin çeşitlenmesi karakterleri netleştirip, renkleri daha belirgin kılarken oyun ritmine getirdiği iniş-çıkışlarla oyunun seyir zevkini artırıyor. Hikâyelerle hareketlenen oyun beyaz kadının hikâyesi ile yavaşlarken sona doğru siyah kadının derin bir özlemle beyaz kadına (aslında tüm kadınlara) anlattığı masalla özgürlük için kışkırtıcı ama birbirlerini tanımak ve kucaklamak için dingin bir hava yaratıyor: “En nihayet, bitince bu tartışma faslı, hep beraber başlarız dilediğimiz yönde özgürce koşmaya’’.

Ve tüm kadınlar beyazın arkasında yer alarak özgürlüğe kanat açarlar. Oyun sonunda sahnede alınan tavrı Sayın Melih Anık’ın aksine oldukça olumlu ve anlamlı buldum. Melih hoca, oyun üzerine yazdığı yazısında oyun sonundaki yol ayırımındaki kararın seyirciye bırakılması gerektiğini söylemişti yanılmıyorsam! Bir kadın tarafından kaleme alınan ve baştan sona kadın emeğiyle sahneye taşınan oyunda yine bir kadının gösterdiği yolda yürümek için net tavır gerekliydi bence. Hele yol slogandan uzak, masala davet edasında gösterilmişse…

TB oyuncuları yine çok iyiydiler. Aralarında oyunculuk anlamında deneyim farklılıkları olsa da her oyuncu kendi renginin (rolünün) hakkını vermiş. Oyun bütünüyle otobüste geçmesine rağmen hiç sıkmıyor. Tekerlekli sandalyelerin dinamik kullanımı performanslarını destekler nitelikte. Oyun başlayıp da sahnede on kadın sandalyelerde uzun bir süre enerjik dönünce, mekân oynatıyor sandım. 🙂 Mekân (Maya Sahnesi) fena değil ama sahnedeki enerji tabi ki oyunculardan kaynaklıydı ve oyunu sonuna kadar zevkle izledim. İlk defa bir otobüs yolculuğu benim için bu kadar zevkli ve heyecanlı geçti diyebilirim. Görmeyenler hemen bu otobüse bir bilet[1] edinsinler. Bu otobüs kaçmaz diyorum. Çünkü yolculuk boyunca izleyecekleri o kadar hikâyeden sonra yolculuğun sonunda gidecekleri bir masal ülkesi var. Gökten insanlığa üç elma düşüyor. Umut, dayanışma ve özgürlük…


[1] 17 Nisan Pazar 18:00 Otobüs/Maya Sahnesi (İstiklal Cad. Halep Pasajı (Atlas Pasajı karşısı) Kat: 2 Beyoğlu)

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Hüseyin Erdoğdu

Yanıtla