Türkiye’nin Kadrolu Yıldızları

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bu hafta vizyona giren Siyah Kuğu/Black Swan filmi, gözleri ‘hafif tozlanmış’ imajı olan bir sanat dalına, baleye çevirdi. Filmde, sahnedeki şaşaanın yanı sıra kulislerde yaşanan rekabet ve zorlu mücadele de anlatılıyor. Başroldeki Natalie Portman, Kuğu Gölü eserindeki başrol için büyük bir savaş veriyor. Biz de filmden yola çıkarak, “Bizim bale camiasında neler oluyor?” diye merak ettik ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin kapısı çaldık. 12 Mart’ta, Minyatür isimli eseri sahneye koyacak ekibin Üsküdar Devlet Opera ve Balesi Üsküdar Sahnesi’ndeki provalarına iki gün boyunca konuk olduk. Ekip, bale başöğretmeni Ayfer Alpan eşliğinde sabahın erken saatlerinden akşama kadar sürekli prova yapıyor. İki saatte bir, sadece 15 dakika ara veriyorlar. Provalarda dansçıların sakatlanmalarına da şahit olduk, aynı figürü yüzlerce kez tekrar etmelerine de. Ara verdiklerinde yaptığımız sohbetlerle ise bu mesleğin zorluklarını ve keyifli yönlerini öğrendik. İşte, başrol olarak dans eden bazı isimlerin hikayeleri…

Bale benim için kanser gibi
MELİH MERTEL 1981 doğumlu

“Babam subay, ilk başlarda karşı çıkmış. Ama sonra sahnede görünce gurur duydu. Biz kordo (yan) dansçıyla, solist (başdansçı) ayırt etmiyoruz. Solistin duygusal yükü daha fazla ama. Devlet Balesi’nde çalıştığımız için memuruz fakat memuriyetle sanat pek bağdaşmıyor. Zaten biz de o zihniyette değiliz. Sevmesek yapılacak iş değil. Büyük maaşlar almıyoruz. Artık kanımıza işlemiş. Benim için kanser gibi bir şey bale, yapmadan duramam. Bizde 40 yaşında bile dans eden var. Düzenli çalışmak, kendine dikkat etmek gerek. Ben Siyah Kuğu‘yu beğendim. Biraz abartılı da olsa, dansçının içindeki hırsı anlatıyor.”

Evde aynam yok
TÜLAY YALÇINKAYA 1973 doğumlu

“Türkiye’de dans eden bir kadın olmak çok zor. Eğer bir aile kurmak istiyorsanız, çocuk doğuracaksanız, genç yaşta anne olmak daha mantıklı. Benim çocuğum yok. Eğer olsaydı, genç yaşta olması gerekirdi ya da artık daha ileriki yaşlarda olabilir. Benim çocukluk hayalimdi bale sanatçısı olmak. Sekiz yaşımdan beri bale yapıyorum. Çok seviyorum işimi. Erken bitecek, biliyorum; fiziksel olarak belli bir yaşa kadar yapabilirim, ona rağmen çok seviyorum. Temsil günlerine yaklaştığımızda, uyku düzeni çok önemli, gıdaya dikkat etmek gerekiyor. Zaman zaman rejim yapıyorum. İyi ve düzenli yiyorum. Hiçbir zaman çok ince olamadım ama dünya dansçıları gibi bulimik olma yoluna da girmedim. Diğer dansçılara göre kendimi kilolu gördüğüm dönemlerde hocalarım, ‘Kudretlisin ve yapabiliyorsun, çok ince olup hastalıklı olacağına bu halini tercih ederiz,’ dedikleri için içim rahat. İçki ve sigara kullanmıyorum. Siyah Kuğu‘yu seyrettim ama gerçekçi bulmadım. Yurtdışında kariyer ve rekabet ortamında her şey çok zor olabilir ama hayatım boyunca böyle şeyler yaşamadığımı söyleyebilirim. Boğazıma parmak sokup kusmadım hiç, evimde barım, aynam da yok.”

Solist olmak için fiziğin iyi olması gerek
ZUHAL BALKAN, 1980 doğumlu

“Çocukluk hayalim değildi bale sanatçısı olmak. Gayet bilinçsiz girdim. Her şeye rağmen pişman değilim. Ben şu an sakatım, canım çok yanıyor, buradan gitmek istiyorum ama bir hafta sonra çok özlerim. Çok hareket ediyoruz, sabahtan akşama kadar çalışıyoruz çoğu zaman. Özellikle yeni bir eser çıkaracağımız zaman daha da yoğunuz. Kendime dikkat etmeye çalışıyorum. Gece çok geç yememeye gayret ediyorum. Bizim aramızda bir başrol çekişmesi olmuyor. Çünkü solistler zaten belli. Hep aynı insanlar üzerinde dönüyor sistem. Bizde bir başrol açıklandığında şaşkınlık olmuyor. Solist olmak için fiziğinin çok iyi olması lazım. Benim başrol oynamam tamamen şans eseri gerçekleşti. Benim önümde dört kişi vardı, hepsi teker teker sakatlandı ve hayatımın ilk başrolünü öyle oynadım. Ama sakatlanmalarında benim parmağım yok (gülüyor). Ben çocuk sahibi olmak istiyorum ama o kadar çok seviyorum ki baleyi, bu düşünceden uzak duruyorum. Çünkü çocuk demek baleye ara vermek demek. 40’larımda çocuk sahibi olabileceğim heralde. Bence, Siyah Kuğu‘da, baleye nasıl başlandığı, o aşamalar anlatılsa çok daha iyi olurdu.”

Milli maç hariç salonlarımız dolu
SELİM BORAK 1978 doğumlu

“Benim annem ve babam da bale sanatçısı. Bebekliğim, çocukluğum AKM’de geçti. Hayat bir şekilde bu yöne aktı, dansçı oldum. Solist olmak için şans önemli bir faktör. Az sakatlanmak, iyi hocalarla çalışmak gerekiyor. Benim ilk başrolüm, AKM’ye girdikten iki sene sonra oldu. Bana verilen eseri çok iyi çalıştım, önümdeki kişi sakatlanınca solist oldum ve çok çabuk kadro aldım. Başrole çıkmak duruşunla, fiziğinle, performansınla ilgili. Bütçelerimize rağmen çok iyi eserler sahneye koyduk. Milli maç hariç, bizim salonlarımız hep doludur. Sadece biraz daha tanıtıma ihtiyacımız var. Bale izlemeye başlamak için doğru eseri seçmek önemli. Çok ağır eserle başlarsa nefret edebilir izleyici. Dans yarışmaları çok revaçta, bence dansa karşı önyargıyı kırdıkları için desteklenmeli. İlla çok başarılı olmaları gerekmiyor ki. Bu yarışmalarda beğendiğim insanlar da çıktı.”

Hırs var ama rekabet çok yok
DENİZ ZİREK, 1981 doğumlu

“Bale, disiplinli olmazsan yapılacak bir iş değil. Okulda lisans dönemimde bayağı çelişkiye düştüm, dönem geldi ‘İstemiyorum,’ dedim. Sonra ‘Devam edeceğim,’ dedim. Böyle bir süreçten geçtim. Devamlı beden çalıştırıyor olmak çok zor. Erken yaşta da bitiyor kariyer. Tabii bu kendine bakmakla ilgili, ne kadar iyi bakarsanız, kariyeriniz o kadar uzun sürer. Hayatınızdan ödün veriyorsunuz ki, başarı gelsin. Gerçekten hayatını baleye adayan arkadaşlarımız var, inanılmaz bir disiplinde yaşıyorlar. Belki öyle olmak lazım ama ben öyle biri değilim. Çünkü hayatta ne olacağı belli değil; bir tek sakatlığa bakıyor her şeyin bitmesi. Çoğumuzun sakatlıkları var. Benim iki sene önce kaval kemiğimde kırık oluştu. Tedavisi için altı ay kadar dinlenmem gerekiyor ama o kadar güzel eserler var ki, vakit kaybetmek istemiyorum. Aslında ben hırslı biri değilim. Bizim toplulukta herkesin kendine göre hırsları var ama çok rekabetimiz yok.”

İlkbaşrolüme 33 yaşında çıktım
EGEMEN KEMENT 1977 doğumlu

“Türkiye şartları altında herhangi bir erkeğin bale sanatçısı olmayı çocukken hayal etmesi mümkün değil sanırım. Bu nedenle benim de çocukluk hayalim değildi balet olmak. Çünkü Türkiye’de, baleyi kızların yaptığı anlayışı var. Benim durumumda, ailem istedi, yengem aracı oldu, bale sanatçısı oldum. Sahne, alkışlar… O coşku insanı etkiliyor. Çok disiplin isteyen bir meslek. Klasik bale inanılmaz derecede kalıplar içinde. O kalıplardan çıkınca hiçbir şey yapamaz hale geliyorsunuz. Yediğinize, içtiğinize, özel hayatınıza dikkat etmek zorundasınız. Tüm bunlar bir bütün. Ama ülkemizde insanlar bale sanatçılarına saygıyla yaklaşmıyor. Avrupa’da böyle değil. Orada daha iyi yetiştirilip, daha iyi şartlar altında yaşayabiliyorsunuz. İnsan kendisinin sanatçı olduğunu hissediyor orda. Bale sanatçısının ömrü kendine bağlı, mesela Oktay Keresteci hâlâ dans eder. Kendine baktığın sürece 45 yaşına kadar dan edebilirsin. Ben 33 yaşındayım ve ilk başrolümü bu sene, Othello ile aldım. Çok heyecanlandım. Başrole çıkmak için beklemedim ama bunun hayalini kuruyordum tabii.”

Yurtdışında kontratlar maksimum 45 yaşında bitiyor
AYFER ALPAN , Bale başöğretmeni

“Ruh, düşünce ve beden disiplini olmayınca bale sanatçısı olmak zor. Çocukken çıkıyorsunuz bu yola ve elene elene geliyorsunuz belli bir noktaya. Eğitim çok zordur balede. Her beden bale yapamaz. Bir de müthiş bir sevgi lazım. Mesleğe âşık olmayınca, bir noktada tıkanırsın. Başrol teknik, fiziki, artistik özelliklerine göre seçilir. Herkes illa da solist olacak diye bakmıyorum, biri çok iyi bir kordo dansçısı (yanrol) da olabilir. Bir esere gidiyorsunuz, ‘Başrol dansçısı çok iyi ama arkadaki beş kız dökülüyordu,’ demek de iyi değil. Türkiye’de 65 yaşına kadar dans etmek gerekiyor. Kontratlar öyle. Dünyanın hiçbir yerinde yok böyle bir şey. Maksimum 45 yaşında bitiyor kontratlar. O yüzden yurtdışında rekabete dayalı kalite var. Her sene seçimler yapılır… Memuriyet nedeniyle bazen ‘Nasılsa paramı alıyorum,’ düşüncesi yerleşiyor.”

Sabah

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.