Dünya çapında her geçen gün, emekçilerin yaşamına, örgütlerine, işine, ekmeğine ve örgütlü mücadelesine karşı giderek şiddetlenen saldırıların yaşandığı bir dönemde 1 Mayıs’ı kutluyoruz.
Esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştığı, sendikalaşmanın fiilen engellendiği, güvenceli çalışma başta olmak üzere grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı için direnen kamu emekçilerinin taleplerinin görmezden gelindiği bir süreçten geçiyoruz.
1 Mayıs 2011, gerek dünyanın, gerekse Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönemin koşulları açısından bakıldığında çok daha önemli hale gelmiştir. Çalışma ve yaşam koşullarının giderek çekilmez hale geldiği, işten atmaların, yoksulluğun ve açlığın hızla arttığı, emekçilerin 4-b, 4-c, 50/d, 4924 vb gibi iş güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerine mahkûm edildiği bir dönemde 1 Mayıs’ın tarihsel özüne ve anlamına uygun olarak kutlanması önemlidir.
Bugün dünyayı ve ülkemizi sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek isteyenlerin gündemlerinde emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek, işten atmaları yasaklamak, sendikasızlaşmayı önlemek, yoksulluğun ve açlığın son bulması için politika geliştirmek gibi talepler yoktur. Bu talepler yıllardır emek örgütlerinin,
1 Mayıs’ı diğer günlerden farklı kılan, işçi sınıfının kapitalizme, emperyalizme, sermayenin sınır tanımayan saldırganlığına ve sömürüye karşı sınıf dayanışmasının güçlenmesi ve mücadelenin ilerletilmesinin önemli simgelerinden birisi olmasıdır.
Dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında er milliyetten işçilerin, emekçilerin; kapitalist sömürü ve baskıya, emperyalist saldırganlığa, her türlü ayrımcılığa karşı kol kola, omuz omuza vererek alanlara çıktığı 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü coşkuyla selamlıyor, tüm kültür, sanat ve turizm emekçilerinin 1 Mayıs’ını kutluyoruz.