Ailenin Kutsal ve Lanetli Sularında

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Asu Amro’nun Sıfırnoktaiki′nin oyunu “Limonata” hakkındaki yazısını yayınlıyoruz.)

En derin mutsuzlukların ev içlerine gizlendiğini, cehennemin dışarılarda aranmaması gerektiğini anlatan kim bilir kaç film çekilmiş, kaç kitap yazılmıştır… Aileler kırgınlıklardan, kızgınlıklardan, haksızlıklardan oluşan bir ‘kırık kollar’ yığını taşırlar yenlerinin içinde.

Kimselere göstermeden, yıldan yıla büyüterek…

Bu yıl buna dair izlediğimiz en çarpıcı oyun Dot’un ‘Festen’iydi kuşkusuz. Şimdi de, İstiklal Caddesi’nde bir apartman katında yılmadan tiyatro yapan genç topluluk Sıfırnoktaiki,

‘Limonata’ adlı yeni oyunuyla giriyor o ‘kutsal ve lanetli’ sulara…

Oyun, tiyatronun da kurucularından Sami Berat Marçalı’nın kaleminden çıkma. Marçalı henüz 23 yaşında ve yaptıklarını yapacaklarının teminatı kabul edersek, tiyatromuz için taze bir kan olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Yönetmen ise, tiyatronun diğer işlerinde iyi bir oyuncu olarak izlediğimiz Murat Mahmutyazıcıoğlu.

Bir televizyon programıyla başlıyor oyun. İlk kitabıyla çok satanlar listesinin başına yerleşen Müge, konuk olduğu programın, örneklerine çok rastladığımız küstah sunucusu karşısında ter dökmekte. Babaları bir süre önce çekip gitmiş üç kardeşin en büyüğü Müge. Erkek kardeşlerinden biri sevdiği kadının peşinden Paris’e kaçmış (Anlıyoruz ki erkekler ‘gider’ Müge’nin hayatında), öbürü askerde mayına basarak bacağını kaybetmiş, belki o yüzden bir yerlere ‘gidemiyor’. Aklı gidip gelmeye başlayan anneyle ilgilenmek Müge’ye kalmış. Ama o zaten sürekli bütün sorumluluğu üstlenip, sonra “Saçımı süpürge ettim” diye kafaya kakan cinsten.

Bir gün küçük kardeş dönüyor aile yuvasına… Sanıyor ki, her şey bıraktığı gibi… Annesi de, kardeşleri de… Çocuklukta içtikleri limonatanın tadı gibi… Ama pek öyle değil…

Çok sahici diyaloglar

‘Limonata’nın en başarılı yanı, hepsi yaşayan karakterleri ve birbirinden başarılı oyuncuları. Annede dünya tatlısı bir Deniz Türkali var ki, kaçıran sahiden üzülür. Ben yıllardır onu bu kadar yakıştığı ve iyi olduğu bir rolde görmemiştim. Türkali’yi ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’deki Perihan olarak tanıyan genç kuşağı ve yolu Tiyatro Kedi’den geçmiş tiyatro izleyicisini acilen gerçek Deniz Türkali’yi keşfetmeye, Sıfırnoktaiki’ye davet ediyorum.

Ailenin hayırsız küçük oğlunda yine bir dizi yıldızı, Sezgi Mengi var. ‘Canım Ailem’in Yiğit’i, evet. Onu daha önce Özen Yula’nın ‘Stop the Tempo’sunda izleyip, “Demek bazı insandaki cevher daha çok sahnede çıkıyor” diye düşünmüştüm, artık eminim.

Bacaklarını kaybeden Ege’de Tevfik Şahin, onun askere gitmek üzere olan sevgilisinde Barış Gönenen var. İkisi de yolu Dot’un proje ekiplerinden geçmiş, yetenekli gençler. Heves Duygu Tüzün, iki dakika sunucu olarak görünüyor ama akılda kalıyor doğrusu. Kutlamak lazım.

Sonra Müge rolündeki Banu Çiçek Barutçugil… Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde başlayıp muhtelif topluluklarda ve Bilgi Üniversitesi’nde devam eden bir kariyeri var Barutçugil’in. Etkileyici bir sesi ve büyük patlamalar yapmadığı sürece ölçülü ve başarılı bir oyunculuğu…

Fakat bu ‘patlamalar’ oyunun genel sorunu zaten. Yerli yersiz, metin hiç de gerektirmemişken ölçüsüz öfke patlamaları geçirip avaz avaz bağırmaya başlıyor ailenin tüm bireyleri. “Bu kadar öfke biriktirdiklerine göre altından çok korkunç aile sırları çıkacak herhalde” diye düşünüyorsunuz, o da olmuyor. Ortada tam bir hikayeye oturtamamış ama hepsi kendi başına son derece hoş karakterler var oyunu kurtaran, bir de çok sahici diyaloglar. Her zaman yetmese de, sonunda bir ferahlık hissiyle çıkmanızı sağlıyor. Gencecik, çalışkan bir topluluk, yetişmekte olan yetenekli bir yazar görüyorsunuz, az şey değil…
‘Limonata’, haziran boyunca her pazartesi Sıfırnoktaiki’de. Bir kere ayağınız alışırsa, diğer günlerdeki oyunları da görmeden edemeyeceksiniz, eminim…

Milliyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.