Çok İddialı Vahşi Batı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Tiyatrobaykuş’un sahneye koyduğu ‘Vahşi Batı’ enerjisi ve sürprizleriyle  sezona bomba gibi düştü!..

Nil Özer (Stargazete)- Sam Shepard’ın yazdığı, Burak Sergen, Kerem Atabeyoğlu, Tülin Oral ve Levent Ulukut’un yer aldığı Vahşi Batı’nın yönetmeni Levent Sumer. İki kardeş arasında geçen dönüşememe öyküsünün anlatıldığı oyun tiyatroseverlerden büyük övgüler alıyor. Vahşi Batı’nın usta oyuncularından Burak Sergen ve Kerem Atabeyoğlu ile sizler için konuştuk.

SEN, BEN, VAHŞİ BATI…

– 15 saniyede karar verilen Vahşi Batı oyunun öyküsünü sizden öğrenebilirmiyiz?

Evet her şey bir anda oldu. Aslında proje hepimize dahil oldu. Erkan’la (Bektaş) Aşk ve Ceza’nın setindeydik. Erkan birara Vahşi Batı lafı edince suratına ters ters baktım, ben oynarım dedim Erkan şok geçirdi dondu, ”Sen yönet, Burak oynasın” dedim. Burak’ı aradım 15 sn. içinde ”Sen, ben, Vahşi Batı” dedim.  O da kabul etti ve ertesi sabah provada buluştuk. Bazı ülkelerde bugün olmayan hiç birgün olmaz derler bizde bunu göz önüne alarak hemen başladık. Biz sezona geç başladık şu ana kadar ciddi iltifatlara mazhal olduk, ciddi bir seyirciye ulaştık. Tiyatronun en büyük yayın organı ‘fısıltı gazetesi’dir. Oyunun kulak yapması diye bir tabir vardır. 2- 3 kere gelen seyircilerimiz, bile var. Bu da bizim koltuklarımızı kabartıyor.

– Austin nasıl bir karekter?

Sakin yaşamanın şehirli uzlaşmanın getirdiği biraz daha uzlaşmacı, tehlike karşısında tetikte ve tedirgin, şehir kurallarına razı olmuş bir adamken zaten dramanın söz konusu olabilmesi için karakterin değişimi gerekir. Hayatımızda da çok sık rastladığımız bir durum değil mi? Türk karasularına da çok uyuyor bu oyun. Şöhret en doğal hakkımız söke söke alırız. Şöhret olan şarkıcı olmak istiyor, şarkıcı olan türkücü olmak istiyor, türkücü olan dizi çevirmek istiyor, dizi çeviren albüm yapmak istiyor, albüm yapan film yapmak istiyor, film yapan yapımcı olmak, yapımcı olanda milletvekili olmak istiyor.

– Seyirci Vahşi Batı’ya neden gelmeli?

Keşke bunu siz söyleseniz. Her akşam çıkıp klasik anlamıyla bir tiyatro yapıyoruz, iyi aktörler tarafından oynanan, özel tiyatroların haklı sebeplerden dolayı göze alamayacağı herkesin kendi kepçesinin büyüklüğüne göre bir soruyla çıkacağı gerçek bir tiyatro oynuyoruz. İyi bir tiyatro oyunu seyretmek için gelinebilir. Sahne de canını dişine takıp hakikaten terinin son damlasına kadar oynayan bu aktörleri seyretmek için gelinebilir. Müthiş bir performans var. Burak’la benim, hala birinci perdenin nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamıyorum. Hakikaten bu oyun için ağzımın suyu akıyor diyebilirim.

– Uzun yıllar sahnelerdesiniz. O günlerden bugünlere neler değişti?

Bizim zamanımızda dört seyircisi varsa ne yapalım oynayacağız derdik. Şimdi en belirgin özelliği salonların küçülmesi, ekiplerin ve oyunların artması oldu. Her geçen gün yetenekli adamlar oyuncu olarak sahnelere çıkıyor. Bu soruyu çok sevdiğim bir anektodla cevap vermek istiyorum. Kavuklardan birine, konservatuarlar kurulduğu zaman ”Beyim, oyuncular artık konservatuardan yetişecekmiş ayvayı yedik” diyorlar. O da hiç birşey olmaz. Eğer seyirci konservatuardan yetişirse biz o zaman ayvayı yeriz” diyor.

– Sahne ışıkları mı? Set ışıkları mı?

Asli olan roldür. O rolü ister sokak tiyatrosu olarak sokakta, ister dizi setinde, ister açık hava, ister 3 bin kişilik, ister 20 kişilik sahelerde oynasın. Asli olan roldür, gerisi faso fisodur. Tabii kutsal tahtanın üzerinde yürümeyi bildiğimiz eğitimini aldığımız, ömrümüz vefa ettikçe üzerinde kalmaya ant ettiğimiz, bildiğimiz iş. Onun yeri başka. Biri daha önde diğeri arkada diye bir şey yoktur.

DÖNÜŞEMEME ÖYKÜSÜ

Oynadığınız Lee karekterini biraz anlatabilir misiniz?

Anlatması çok zor bir karekter. Bütün kaseti doldurabilirim. Doğal yaşamla, kentsel yaşamın iki simgesidir, Lee ve Austin. Bir doğal yaşamın yani çöl hayatının, zamanın vahşi batı olarak nitelendirilen özgür mekanın bir elemanı. Lee, kırsal bir yeri mekanı olarak tutmuş bütün kanunlarını kendi karekteri ile birlikte yansıtıyor. Karşısında kentsel yaşamın karekteri var. Birbirlerine dönüşememe öyküsü aslında, deniyorlar ama olmuyor.

İki kardeşin birbirinin yerinde olma duygusu…

Herkes de böyle değilmidir, zaman zaman başka birilerinin yerinde olmak isteriz.

Bu bir kıskançlık mı sizce?

Kıskaçlık demeyelim de… Bir kaç duygunun birleşmesinden hatta çok çok çok duyguların birleşmesinden doğan bir karekter Lee. Kıskançlık görselliğinde olabilir,  Austin’in her şeyi var arabası, evi, çocuğu, karısı… İçine girmeye çalışıyor, öykünme olarak başlıyor, özüne dönmek olarak noktalanıyor.

TİYATROCULAR MEŞHUR OLMAK ZORUNDA DEĞİL

Tiyatro salonlarına seyirci çekmek için güzel bir kadın, argo ve küfür kullanıldığı bir durum var. Vahşi Batı oyununda bunların hiçbirini göremiyoruz.

Arkada çok doğru bir yönetim, doğru bir tekst seçimi, çok doğru bildiği tiyatroyu uygulaması oradan başlıyor. Tiyatrobaykuş’a, Erkan’a (Bektaş) inanmanın ötesinde bir iş. İnanırsınız ama bir yere kadardır, bizde aklın yolu bir diyebiliriz aynı şeyleri düşündük ve uyguladık.Tiyatrobaykuş’u sanatsal adına kimse yakalayamayacak diyorum çok iddaliyız, iyi iş yaptık ve devamı gelecek.

Uzun zamandır sahnelerde göremiyoruz sizi…

Popüler kültür bizi buraya getiriyor. Sinema yapmadığımızda, televizyon olmayınca unutulmuş gözüyle bakılıyor. Tiyatrocu meşhur olmak zorunda değil, bizim mabedimiz tiyatrodur. Dünyanın hiçbir yerinde tiyatrocu meşhur değildir. Nedense bizde tam tersidir meşhurlar tiyatro yapar gibi garip bir kural vardır, bize özgü bir kuraldır, çok sinirleniyorum buna.

SALONU TERK EDENLER BİLE VAR

Vahşi Batı süprizlerle dolu bir oyun değil mi?

Tamamen. Dokuz tablonun tamamı sürprizlerle dolu. Tablonun geçişleri değil sadece içinde de kendi arasında da şıklara ayrılıyor, uçlarında sürpriz gizli bazı repliklerin bazı durumların bazı anların. Her tarafına ustaca serpiştirmiş o kadar ustaca yapmış ki zaten dramatik yapıyı sağlam tekstlerde hep böyle şeyler vardır. Bir anda çarpar, bir anda güldürür, bir anda ağlatır.

Seyircilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Muhteşem. Benim karekterim çok iğriti ediyor insanları, salonu terk edenler bile oluyor. Gülmeleri, ağlamaları çok hoşuma gidiyor ama iğriti olmaları başka bir duygu.

‘Burak Sergen Atölye’deki çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Küçük bir konservatuar olarak düşünebilirsiniz. Konservatuara hazırlık döneminde çok kaliteli özellikle kurumsal alanlarda derdi konuşmayla olan herkesi atölyeye bekliyoruz. Çok doğru bir ekibimiz var, bu yüzden çok iyi gidiyor.

Stargazete

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.