+ 18

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu ‘çocuklara sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle 2 dergiyi daha poşete koyma kararı almış. ‘Size’ adlı magazin dergisi ile ‘Harakiri’ mizah dergisinin içindeki yazı, fotoğraf ve karikatürlerin çocukların ahlakına olumsuz etki edeceğini düşünerek bu dergilerin okullara sokulmasını, açık sergilerde bulundurulmasını, vitrinlerde satılmasını yasaklayarak poşetle satılmasını bir rapor ile kamuoyuna bildirmişler.

Bu dergilerde artık diğer ‘sakıncalı’lar gibi +18 logosu ile vitrinlerde olacak. Buna benzer yasaklama ve sansür kararlarını Özal hükümeti zamanından hatırlıyoruz. Adı geçen kurul da zaten Özal hükümeti zamanında kurumuştu. Her iki iktidarın da sanatla, bilimle, edebiyatla ve mizahla hep sorunu oldu. Önce dava açıyorlar, ardından yasaklamaya çalışıyorlar olmadı mı sansür uyguluyorlar, hâlâ susturamıyorlarsa okuyucudan ve kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için poşete koyuyorlar.

Bu türlü uygulamaları, demokrasi ve özgürlükler gibi kavramları en çok duyduğumuz iktidarlar zamanında görmemiz aslında hiç şaşırtıcı değil. Bu yasaklama, sansür ve poşet uygulaması aslında iktidarın bu kavramları nasıl kendi hükümetinin bekası için kullandığını bir kez daha kanıtlaması bakımından önemli bir ayrıntıdır. Muzur Kurulunun nasıl bir ahlak anlayışı var o bilinmez ama onlara sorulması gereken sorular var…

Amaç çocukları korumaksa onları öncelikle siyasilerin kirli ve edepsiz dilinden korumakla işe başlayabilirler. Siyasilerin miting alanlarında ve basın karşısında birbirlerine karşı pervasızca kullandıkları kelimeler her halde bir mizah dergisinde ya da magazin gazetesinde veya karikatürde kullanılsa her halde ömür boyu süresiz yasaklanırdı.

Seçim sürecinde Başbakan’ın öfkeli, hırçın ve dizginlenemez hırsı ile kullandığı kavram ve kelimelere dikkat edilirse eğer siyaset dilinin ne kadar düzeysiz ve insani ölçülerden uzak olduğu görülür. Başbakan her gittiği yerde (şehrine göre) ana muhalefet liderinin Alevi olduğunu bir vesile ile vurgulayarak ayrımcılık yapmakta bir beis görmüyor. Başbakan aynı lidere ‘alçak’, ‘şerefsiz’ ve ‘ahlaksız’ diyebiliyor.

Kendi siyasal söylemini ve projelerini eleştiren, kendi gibi düşünmeyen her kesime bir düşman gibi yaklaşıyor. Üç bin parti üyesi cezaevinde olan, legal siyaset yapan BDP’lilere açıktan ‘terörist’ diyor. Hopa’da kendisini eleştiren, doğa katliamını istemeyen ve buna muhalefet eden halka ‘eşkıya’ diyor, oto yol projesini eleştirdi diye Gazeteci Nuray Mert’e ‘namert’ diyerek miting alanında hedef gösteriyor. Son bir sözü daha var Başbakan’ın, Ankara’da Hopa’daki olaylarda polisin saldırısını protesto eyleminde panzerin üzerine çıkan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Dilşat Aktaş’tan söz ederken “O kadın, kadın mıdır kız mıdır” nitelemesi sadece ayıp değil aynı zamanda Başbakan’ın ruh halini yansıtması bakımından da ibretle üzerinde düşünülmesi gereken bir yaklaşım.

Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu öncelikle bu kavramların sakıncalı olup olmadığına bir baksın da sonra dergi ve gazetelerin kullandıkları karikatür ve mizah yazılarını incelesin. Özgürlük ve demokrasi insanlığın ortak mücadelesiyle bir kültür birikimi olarak uygarlığa teslim edildi. Her önüne gelen bu kavramları kullanmamalı, kullanıyorsanız bunun için gerçekten mücadele edeceksiniz. Yoksa salt yanılsama yaratmak adına özgürlük ve demokrasiden söz ederseniz foyanız ortaya çıkar kısa zamanda.

Mizah, sanat ve düşünceyi açıklama özgürlüğü demokrasinin turnusol kağıdıdır. Demokratsanız sizi eleştirenlere tahammül edeceksiniz, ya da bir zorba olarak tarihin diktatör heveslileri sayfasında yer alacaksınız. Bağımsızları destekliyoruz, sosyalistler Mecliste olsun.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla