Deniz Türkali ile "Limonata"

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Pınar Tarcan’ın oyuncu Deniz Türkali ile yaptığı söyleşisini yayınlıyoruz.)

“Limonata” ekibiyle yolunuz nasıl kesişti bu yoğun temponun içinde?

“Arkadaşım İpek Bilgin ilk olarak söz etti bana Tiyatro 0.2’den. Zaten internetten takip ediyordum genç tiyatrocular neler yapıyor Beyoğlu’nda diye. Bir sürü çok güzel iş yapan genç tiyatro var. Tanışmaya gittim, elime teksti verdiler ve böylece başlamış olduk. Oyunu çok beğendim, yazarı Sami Berat Marçalı 23 yaşında çok genç bir yazar. Sahneye koyan arkadaşımız Murat Mahmutyazıcıoğlu 30 yaşında. Bütün ekip tam benim yapmak istediğim şeyleri yapmayı hedefleyen arkadaşlar.

“Limonata” bir aile dramı gibi ve bunu limonatayla özdeşleştiriyor gibi…

Aile dramı demeyelim. Aile, gerçekten berbat bir hücredir, insanları içine tıkıştıran. Kan bağı nedeniyle herkesin birbirine yapışmak zorunda hissettiği… Ve ikiyüzlülük üzerine kurulmuştur. Kimse gerçekleri dile getiremez. Genel geçer kurallara uygun, özellikle kadının ezilmesi ve yok edilmesi üzerine kurulmuş bir yapıdır. Bu ailelerin içine girdiğiniz zaman hiçbir şeyin dışarıda reklam filmlerinde olduğu gibi süt liman olmadığını görürsünüz. Bunu deşifre eden, bunu ortaya koyan, aile meselesini sorgulayan bir oyun. Sadece çocuklar için değil, anneler, çocuklar ve hatta babalar için. Erkekler için de bir hücre. Çünkü bir hücreye hapsedildiğinizde kadınlı erkekli mutlu olmanıza imkân yok. O hapis ve o sıkıştırılmışlık hiç kimseye iyi gelecek bir şey değildir. Ama yapılanmanın içinde en çok zarar gören kuşkusuz kadın ve çocuklarıdır.

Eşcinselliği içeren oyunlar için hâlâ bazen “fazla cesur” gibi yorumlar yapılabiliyor. Hikâyenin eşcinsel oğul ile kesişen noktası size ne anlatıyor?

Oyun çok güzel bir oyun. Eşcinsellik meselesine gelince, burada da aynı şey var. Bir körlük durumu var. Anne, oğlunun eşcinsel olduğunu görmezden geliyor. Bu ailelerin yüzde 99’unda olan bir şey. Eğer çocuklar, özellikle erkek çocuklar eşcinselse bunu yok sayar aileler. Ya da çocukları çoğu kez reddederler. Bu hareketi sapıkça buluyorum. İnsanın cinsel eğilimi yüzünden ötekileştirilmesini ben anlamıyorum, hiç kimsenin de anlamaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, cinsel eğilimi ne olursa olsun, heteroseksüel olmasının, eşcinsel olmasının benim için hiçbir farkı yok. Ancak, heteroseksüelliği eleştiriyorum. Çünkü heteroseksüelizm baskıcı bir yapı, dolayısıyla bunu reddediyorum. Keskin hetero olmama rağmen.

“Fatmagül’ün Suçu Ne?” devam ediyor bir yandan. Bazı oyuncular sınıflandırır, bazı oyuncular yapmaz. Sizin için dizi oyunculuğu, tiyatro oyunculuğu farklı mı?

Şimdi bir kere oyunculuk oyunculuktur. Dizi oyunculuğu, televizyon oyunculuğu, sinema oyunculuğu diye ben kendi payıma bir tercih yapmam. Hepsini çok severim. Tabii ki itiraf ederim ki, tiyatro oyunculuğunun benim için özel bir yeri var. Yıllarca sinema oyunculuğuna, kamera oyunculuğuna biraz uzak durdum ve şimdi çok pişmanım öyle yaptığım için. Çünkü kamera önünde oynamak da ayrı bir keyif, ayrı zevk… Dizi oyunculuğu, sinema oyunculuğu ve tiyatro oyunculuğunun birbirinden farklı yanları var. Çalışırken, siz oyunculuk eğitimi alırken bu oyunculukların her birinin, farklı, küçük ayrıntıları ve dikkat edilmesi gereken şeyleri vardır. Bu da olsa olsa bir oyuncuya çok şey katar.

“Türkiye’de oyuncu yok” diyenler de çıkıyor. Ama 20’li yaşlarının başında yeni kuşak çok başarılı bir nesil de geliyor sanki… Siz ne düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye’de oyuncu yok diyenin alnını karışlarım açıkçası. Türkiye’de çok oyuncu var, çok iyi çok oyuncu var. Özellikle gençler içinde. Hakikaten inanılmaz heyecan verici oyuncu arkadaşlarım var ve onların varlıklarıyla ben gurur duyuyorum. Sadece 3 kişi, 5 kişi değil. Onlarcası geliyor. Her an, yeni birtakım heyecan verici oyuncu arkadaşlarımla tanışıyorum, görüyorum, seyrediyorum ve ben uçuyorum sevincimden. Bir de “Gençler apolitik” lafı var. Bunu da çok yanlış buluyorum. Bu kadar saçma, abuk subuk lafları. İhtiyar insanların, yaşları kaç olursa olsun ihtiyarlamış insanların lafları bunlar.

Yeni yeni soluklanan özel tiyatrolarla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ben bu tür şeylerin içinde olmak istiyorum. Gençlerle birlikte olmak istiyorum. DOT çıktığı zaman yeni yeni vardı bu tiyatrolar ve bir güç değildi. 1960’lı yıllarda “Arena” olarak başlayan Ankara Sanat Tiyatrosu Türkiye’de tiyatroda bir devrim yaptı, bir dönemeçti. DOT da aynı dönemeç. DOT’un başarısı bir sürü genç arkadaşa güç verdi, heyecan verdi. Şimdi onlar, diğer tiyatrolar, gerçekten Türkiye’de tiyatronun yeni bir dönemeci. Hep onlarla birlikte olacağım. Bugün 0.2 ile yarın başka genç arkadaşlarımla… Kendileri şöyle diyorlar: “Senin yanında kendimizi yaşlı hissediyoruz” Şöyle bir şey var. Ben onlardan, onlar benden karşılıklı çok şey öğreniyoruz.

Önümüzdeki dönem sizi nerelerde izleyeceğiz?

“Fatmagül’ün Suçu Ne?” önümüzdeki sezon da devam edecek. Bu oyun da devam edecek. Atıf Yılmaz Stüdyosu’nda da çalışmalarımız sürüyor. Bunun dışında bir şey şu anda yok ama benim bu bitmez enerjimle yeni bir şey de olabilir.

Gerçek Gündem

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.