Mülteci Kampının Tiyatrosu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Cenin mülteci kampındaki Özgürlük Tiyatrosu, “Filistin’in içinden, Filistin’e dair” söz üretmeyi amaçlıyor

Hayatında ilk defa bir aylığına giriş izni alabildiği İsrail’e, Yahudi vicdani retçi arkadaşımız Noam’ı ziyaret etmeye giden Batı Şerialı Enes, hayatı boyunca hasretini çektiği denizin kenarında arkadaşlarıyla geçirdiği güzel bir günün ertesinde, bindiği otobüsün yaptığı kazada öldü. Arkadaşım Enes, daha 25 yaşındaydı. Ölümü, başka hayatlarla tanışmamıza sebep oldu. Filistin’in Batı Şeria bölgesinde, Cenin Mülteci Kampı’ndaki Özgürlük Tiyatrosu’nun sakinleriyle.

Enes’in ailesini ziyarete gittiğimiz, Nablus ve Cenin arasında kalan Selat-el Dehr köyünde geçirdiğimiz birkaç saatten sonra, Cenin Mülteci Kampı’na yol alıyoruz. Bize eşlik eden ve üç gün boyunca yorulmadan işgalin tarihi-toplumsal haritasını hafızamıza kazıyan rehberimiz Matan Cohen, İsrail’de işgale karşı muhalefetin bilinen isimlerinden. “Duvara Karşı Anarşistler”in kurucularından. 17 yaşında Batı Şeria’da katıldığı bir eylemde bir İsrail askeri tarafından plastik kurşunla vurularak gözünden yaralanmış. Bindiğimiz her taksiciyle Arapça muhabbet ediyor ve her birine Türkiye’den geldiğimizi söylemeden duramıyor. Türkiye lafını duyar duymaz Batı Şeria’da herkesin ağzı kulaklarına varıyor, başlar sallanıyor, içten bir saygı ve sevgiyle selamlanıyorsunuz. Son bindiğimiz taksinin şoförününse şaşırmak için birden fazla nedeni var: Zira bizim gibi bir arada ne yaptıkları belirsiz üç tipi (su gibi Arapça konuşan bir İsrailli, Türkiyeli bir kadın ve Amerikalı bir adam) Fetih’in İkinci İntifada sırasında efsane olmuş silahlı kanadı El-Aksa Şehitleri Tugayı’nın lideri, Cenin Muharebesi’nde sağ kalan tek insan Zekeriya Zübeydi’nin evinin önünde bırakıyor.

Kültürel intifada

Documentarist Film Festivalini takip edenlerin geçen hafta gösterilen ‘Arna’nın Çocukları’ filminden çocukluğu ve gençliğine aşina oldukları Zekeriya, 2006’da silahı bırakarak İsrailli-Filistinli oyuncu Juliano Mer-Khamis’le beraber Cenin Özgürlük Tiyatrosu’nu kurmuş. Arap Hıristiyan bir baba ve Yahudi bir annenin çocuğu. Mer-Khamis, İsrail’in Filistin’i işgalinin fiziksel-coğrafi bir işgalden ibaret olmadığını, esasında “zihinlerin işgali” olduğunu ve buna da ancak bir “kültürel intifada” ile direnilebileceğini savunuyordu. Bu “kültürel intifada”nın halihazırdaki direniş biçimlerinin yerine geçmeyi amaçlamadığını da vurguluyordu ama! Mer-Khamis, tiyatronun işgalin çocuklarda ve gençlerde yarattığı travmalarla yüzleşebilmeleri için güvenli bir yer sağlamasını istiyordu. Batı Şeria’nın kuzeyindeki tek profesyonel tiyatro Özgürlük Tiyatrosu. Tiyatroda genç oyuncular tarafından yaratılan ve sahneye konulan oyunlar, “Filistin’in içinden, Filistin’e dair” söz üretmeyi amaçlıyor. ‘Hayvan Çiftliği’ (George Orwell) ve ‘Alis Harikalar Diyarı’nda gibi klasikleri yeniden yorumluyorlar. Böylece hem İsrail’in bölgede yarattığı şiddete dikkat çekiyor hem de Filistin toplumunu içerden eleştirebiliyorlar. Tiyatro, Cenin sınırları içinde gittiğimiz her yerde korkuyla karışık bir saygıyla karşılanan Zekeriya’nın himayesi altında olmasına rağmen tehdit ve eleştirilere maruz kalıyor.

Türkiye ve ‘Kurtlar Vadisi’

Nitekim bu tehditlerden biri gerçek oldu ve Juliano Mer-Khamis, Nisan’da arabasında vurularak öldürüldü. Bu yüzden aslında aynı gün içinde ikinci taziye ziyaretimizi yapmış oluyoruz. Ortalığa hakim olan burukluğa rağmen, geride kalanlar gece-gündüz harıl harıl çalışıyor. Tiyatronun geride kalan çekirdek ekibi Micaela, Nabil, Jacob ve Zoe ile naneli bol şekerli çay ve acı kahve eşliğinde tiyatronun durumunu, bütçe kısıtlamalarını, Juliano’nun ölümüyle yarıda kalan Udi Aloni ortaklığındaki film projesinin akıbetini, günden güne azalan öğrenci sayısını konuşuyoruz. Bütün bu zorluklara rağmen ekibin iki yeni oyun üzerinde çalıştığını ve önümüzdeki altı ay içinde Fransa ve Almanya’da turneye çıkacağını öğreniyoruz. 18-25 yaşları arasında toplam 16 kişilik bir öğrenci grubundan oluşan tiyatro kadrosu bugünlerde Samuel Beckett’in ‘Godot’yu Beklerken’ oyununu sahneye uyarlıyor. “Size fon bulursak, Türkiye’ye de gelmeyi düşünür müsünüz?” sorusu ortamda heyecan yaratıyor. Sonrasında Kurtlar Vadisi oyuncularının Cenin’i ziyaret etmelerinin mümkün olup olmadığı sorusu geliyor. Meğer Zekeriya dahil tüm mülteci kampı sakinleri, Kurtlar Vadisi müptelasıymış! “Kurtlar Vadisi oyuncuları buraya gelse, üçüncü intifada bile olur!” derken pek de abartmadıklarını tiyatroda geçirdiğimiz vakitten sonra anlıyoruz. Drama dersinden teneffüse çıkmış ergen bir erkek grubu, önlerindeki bilgisayardan Türk dizi oyuncularını gösterip gösterip “Abla bunu tanıyor musun?” diye soruyor. Dizi ve Türkiye muhabbetinden sonra çocuklardan biri facebook’tan kendi rap klibini izletiyor bize, Arapça olduğundan sözleri anlamıyoruz ama genç sanatçı gururla eserinin kadın haklarına dair olduğunu söylüyor. Çünkü tiyatronun misyonlarından biri gençleri ve kadınları güçlendirmek. Tiyatro çalışanlarından Jacob’ın aktardığına göre, baş aktrislerden biri olan Batul, Alis rolüyle ilk intifadadan sonra, Cenin’de sahneye çıkan ilk kız olmuş. Tiyatronun yarı boşaltılmış odalarını gezerken rastladığımız Meryem, ünü Cenin’i çoktan aşmış efsanevi bir isim. Sahnedeki performasından herkesin hayranlıkla bahsettiği Meryem’in Alis oyunundaki Kırmızı Kraliçe rolünde çekilen çarpıcı fotoğrafı, şimdi tiyatronun broşürlerinin kapaklarını süslüyor.

İsrail tarafına dönerken karanlığa kalmamamız tavsiye edildiği için öğleden sonra tiyatrodan ayrılıyor ve yola çıkıyoruz. Taksici Türkiye’den geldiğimizi öğrendiği zaman Cenin sakinlerinden Türkiyeli bir kadın arkadaşını arıyor ve kısa bir konuşmadan sonra telefonu bana veriyor. Telefondaki dostça ses tabii ki bana kalacak yerim, bir ihtiyacım olup olmadığını soruyor. “Bir dahaki sefere” deyip vedalaşıyoruz. Şimdi hayalim, biz Cenin’e tekrar gitmeden Cenin’i buraya getirmek: Özgürlük Tiyatrosu ekibiyle Türkiye’de buluşabilmek.

Cihan Tekay

Radikal

Paylaş.

Yanıtla