Oyunculuk Hayatını Verebileceğin Bir Meslek Değil

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İpek İzci’nin Doğa Rutkay ve Yosi Mizrahi ile yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz.

Doğa Rutkay ve Yosi Mizrahi ‘Yıldızın Parlasın’ ile yeni bir kısa dizi formatının popülaritesini artırdı. İkiliyle taze mecranın heyecanını konuştuk

Yıldızın Parlasın’ 4-6 dakikalık bir Facebook dizisi ve Türkiye’de ilk kez yapılıyor. Nereden çıktı bu fikir ve size teklif geldiğinde nasıl değerlendirdiniz?

Doğa Rutkay: İsmail Baydar bizim yapımcımız. Head&Shoulders ile Procter & Gamble ile anlaşıyor. Şampuan markası aslında viral reklam yapıyor ki bu artık çok yaygınlaşacak gelecek senelerde. İnternet üzerinden reklam gibi dizi yapma teklifi. 180 bölüm anlaştık. 60 bölümünü çektik, günde 10 bölüm çekiyoruz. 7 günde 60 bölüm bitirmiş oluyoruz. Bizim için çok rahat ve çok pratik bir çalışma. Hatta diyoruz ki keşke bütün oyuncu arkadaşlarımız böyle çalışmalarda bulunabilse çünkü artık dizilerin yedi günde çekildiği bir dönemdeyiz, 90 dakikalık dizilerde herkes perişan, oyuncu kendinden memnun değil, yorgun, hayatını ıskalıyor. Benim bu projeyi kabul etmemin sebebi web-dizi olması, bunun bir ilk olması onun yanı sıra çok kısa sürmesi ve zamanımı almaması.

Yosi Mizrahi: Doğa’nın söylediğine ek olarak, Türkiye’de bir ilk olması benim için çok cezbedici oldu ki dünyada buna benzer çok fazla örnek var. Geleceğin reklam mecrası sosyal medya olduğu için bunun bir ilk olmasından kaynaklı, mevzunun başka bir yere gideceğini düşünüyorum. Bir de Doğa ile çalışmanın keyifli olduğunu bildiğim için çünkü 10 yıldır aynı tiyatro ekibinde beraber çalışıyoruz. Dışarıdan bakıldığı zaman günde 10 bölüm hemen tık tık atıyorsunuz gibi gözükse de esasında çok zor bir şey yapıyoruz. Oyuncu olmayan birinin böyle bir şey yapması çok zor. Gün içinde 10 farklı karaktere bürünüyoruz. Ve kafaların bulanması çok mümkün.

TV dizilerinin 90 dakika olduğu bir dönemde, marjinal bir iş yaptığınız söylenebilir. Hem tiyatro oyununda yer almış, sinema filmi çekmiş, dizilerde rol almış biri olarak bu proje sizin kariyeriniz için nasıl bir adım sizce?

D.R: Çok samimi söylüyorum, hayatımı ıskalamamama sebeb oluyor bu. Çünkü hayat çok hızlı geçiyor. En güzel yaşımdayım. 30’lu yaşlardayız ve oyunculuk dediğin şey de o kadar hayatını verebileceğin bir meslek değil. Hiçbir meslek öyle değil. Bence önemli olan senin hayatındaki yaşadıkların, tecrübelerindir, biriktirdiklerindir… Mesela tatil yapamamak ne demek? Herkesin tatil yapması gerekiyor. Sadece vücudun, bedenin ve zihnin için dinlenmen gerekiyor. Dolayısıyla bu iş bize hayatımızı yaşarken keyifli oyunculuk yapma şansı tanıdı. İki gün önce bir görüşmedeydim bana 90 dakikalık bir drama teklif ettiler. Ağustos ayında başlayacak. Çok teşekkür ederek nasıl altından kalkacağımı bilemedim çünkü haftanın altı gününü bir işe vermek zor. Evet daha fazla para kazanırsın, daha fazla ünlenirsin belki ama bütün günlerini, sinemaya gitmeyi, arkadaşlarını görmeyi, ailenle olmayı, kendine vakit harcamayı çöpe atmış oluyorsun. Normal bir memur işi de değil. Memur sabah 09.00’da gidiyor işe, akşam 17.00’de çıkıyor. Bizim öyle bir şansımız da yok. Sabahlara kadar yıllarca çalıştım ben. Artık böyle çalışmak istemiyorum.

Y.M: Çok paket bir iş bu, içeriği dolu güzel bir iş. Türkiye internet üzerinde video izleme oranlarında dünya ikincisi ve bence bu durum şunu getiriyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde herkesin kendi televizyonu olacak web üzerinden.

D.R: Dediğin o kadar doğru ki… Twitter’da kendi gazetemiz var…

Peki biraz karakterlerden bahsedelim. İki astroloğun hikâyesini anlatan tek dizi bu,bildiğim kadarıyla.

Y.M: Ben Feza Güneş diye bir astrolog karakteri canlandırıyorum. Doğa’ya göre sevimsiz itici. Tipik bir Başak erkeği Feza. Fazlasıyla titiz. Esasında obsesif kompulsif. Ciddi problemleri var ama problemin kendisinde değil başkalarında olduğunu düşünüyor. Biz bir psikolog sahnesi çektik yani psikoloğa bile çemkirebiliyor. Siz pis değilsiniz, ben takıntılıyım öyle mi? Onu tedavi etmeye çalışan psikoloğu bile delirtebilecek potansiyele sahip bir karakter Feza Güneş. Sema Yavuz da tipik bir İkizler burcu, çift karakterli.

D.R: Deli dolu, çok neşeli, havai. Ama bazen yerlerde sürünüyor bazen çok mutlu. Benim de yükselenim İkizler olduğu için hiç zorlanmadım bu rolü oynarken.

Takip ettiğim kadarıyla dizinin müptelaları var. Daha da bu sayı artar ileride. Belki TV’ye geçirmek isterler bu projeyi, o zaman ne dersiniz?

D.R: Fikir o zaten. Ama tabii o zaman 4 dakika, 7 dakika olmayacaktır.

Ama belki 4 dakika 1 saate çıkar yurtdışındaki diziler gibi?

Y.M: 1 saat de fazla. Eğer sit-com yapıyorsanız ön jenerik, arka jenerik dahil bu işin süresi 23 dakikadır. Çünkü seyircinin ister istemez bir süre sonra dikkati dağılır ve gülmekten çabuk sıkılır.

D.R: Bir saat ne kadar komik olabilirsin ki? Friends’e filan bir bak, bir vuruyor sen daha kendine gelemeden bitiyor. Biz onu artık uzattıkça uzatıyoruz, gerek yok ki buna. Durum komedisi, söz komedisi zaten zor bir şey. Tiyatroda bile, iki saat oyun oynuyoruz. Ama birinci perdenin sonunda insan bir rahatlıyor. İkinci perde daha farklı bir şey yapıyoruz.

Y.M: Tiyatro ve sinemada şöyle bir durum var… Kapalı bir mekandasın. Televizyonda durum öyle değil. O anda telefon çalıyor, dikkatinin dağılması çok kolay. Tiyatro başlıyor ve sonra ara var. Onun için TV dizileri yurtdışında 40, sit-comlar 23 dakika.

Yaz çalışmakla geçecek

Sizi (Yosi Mizrahi) en son Konuk Sırlar’da konuk oyuncu olarak izledik televizyonda.

Y.M: Evet, şu an TV’de bir şey yapmıyorum ben. Konuştuğumuz, görüştüğümüz projeler var ama bizim sektörde işler pek belli olmuyor. Bakacağız… Ben kendimi ekranda görmeden bu iş oldu demiyorum, bizim işlerin zemini biraz oynak olduğu için el sıkışmakla işlerin netlik kazandığına inanmıyorum. Bir TV dizisi için görüşüyoruz bir de benim aklımda olan bir yarışma programı var.

D.R: Benim zaten TRT’de 4 senedir devam eden Metin Şentürk’le engelliler ile ilgili bir sosyal sorumluluk programımız var, o devam ediyor. Onun dışında 1 Ağustos’ta bir çocuk filminin çekimine başlıyoruz. Anneyi oynuyorum (gülüyor) çok mitolojik bir hikâye bu, turizm bakanlığının desteklediği. Üç boyutlu animasyonların da içinde olacağı, Türkiye’nin ilk çocuk filmi. O yüzden de çok heyecanlıyım aslında. Ağustosta başlıyor. Bodrum ve Mersin’de çekilecek.

Benim yazım yine çalışmayla geçiyor. Bir de bir sağlık programı yapmaya başlıyorum yazın özel bir kanala. Doğa’dan Sağlık diye. Bir de yazmaya başladım. Haberkonseyi.com’da her pazartesi yazı yazıyorum. Orada da daha şimdiden kemik bir okur kitlem oldu, onun için de memnunum. E daha ne yapayım?

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.