Özgürleştirici mi Yoksa Salt Bayağı Müstehcenlik mi?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dave St-Pierre, Sadler’s Wells Sahnesi’nde: Koreografinin korkunç yaramaz çocuğu yeni gösterisinin galasını yaparken, çıplaklık ve mastürbasyon taklidi, eleştirmenleri ve seyirciyi ikiye bölüyor.

Guardian, 3 Haziran 2011, Çeviri: Şuayb Aydın

Mimesis Çeviri – Bir eleştirmene göre gösteri etkileyici ve incelikliydi, “hakikaten dikkat çekici ve kaçırılmaması gereken bir performanstı”; bir diğeri, “öylesine verimli bir gübre yığınıydı ki, içinde petunya yetiştirebilirdiniz” dedi.

Bu performans, Kanadalı koreograf Dave St-Pierre’in gösterisi Un Peu de Tendresse Bordel de Merde! olduğu ve sahnede çoğu anadan doğma, kah yuvarlanan ve kıvıran, kah kafalarında sarı peruklarla, seyirciye doğru kucağına oturmak için tırmanan, seyircinin tam karşısında tüküren, mastürbasyon taklidi yapan ya da cinsel organlarını sallayan 20 dansçı rol aldığı için, kesinlikle unutulmayacak bir performanstı.

Bazıları tarafından kuşağının ‘korkunç yaramaz çocuğu’ olarak değerlendirilen koreograf, amacının modern dansın sınırlarını zorlamak olduğunu, ancak bu hafta Londra Sadler’s Wells’te Britanya galasını yapan gösterinin, eleştirel görüşleri bu derece kutuplaştırması ve bir eleştirmenin “çok fazla sayıda” dediği seyirciyi salonu terk etmeye itmesi karşısında kendisinin bile şaşırdığını açıkladı.

Mark Monahan Daily Telegraph’ta şöyle yazdı: “Tiksindirici, iç karartıcı derecede nefsine düşkün… affedilemez bir 100 dakika”. Perşembe günü açılış gösteriminin hemen ardından Tweeter’da “Gülünç derecede kötü bir koreografi, gösterişçi bir metin, kaba, sözde ‘sınırları yıkan’ cinsel maskaralıklar, yeteneksiz oyuncular” yazan the Observer’ın dans eleştirmeni Luke Jennings de, “bayağı, aptalca, itici,” diyerek Monahan’la aynı fikirde olduğunu gösterdi.

Ancak, the Guardian’dan Judith Mackrell gösterinin kusurlarını kabul ederken finali, tüm gösteriyi “kurtarıcı ve hayret verici, beklenmedik bir kırılma” olarak gördüğünü söyledi.

theartdesk.com’dan Judith Flander, “büyüleyici bir tiyatro akşamı” diyerek daha da öteye gitti.

Adı “Bir parça şefkat, Tanrı aşkına!” olarak çevrilebilecek dans parçası, program dergisinde yazılana göre “aşkın ve insan biçiminin arayışı” üzerine. En zorlu bölümü ise çıplak erkek dansçıların seyircinin arasına girmek için sahneden indikleri zaman geliyor.

Jennings kendi deneyimini şöyle tarif etti: “Oturduğum sıranın sonunda bir adam, karşısında paniğe kapılmış bir kadına anüsünü göstermek için poposunun yanaklarını ayırıyor. Sonra beni gözüne kestiriyor, kalemimi ve not defterimi kapmaya çalışıyor. Karşı koyuyorum; gözlüklerimi yüzümden çekiyor. Daha sonra kasıtlı olarak, boğazını temizliyor, gözlük camlarına balgam tükürüyor ve alaycı bir tavırla bana geri veriyor.”

“Her neyse. O adam, ve St-Pierre, muhtemelen bu tarz bir davranışın bir şekilde özgürleştirici olduğunu düşünüyor. Ya da öyle olmadığını. Belki de sadece, yapmaktan mutlu olduğu herhangi bir şeyi yapma ve kendisine karşıt olan herhangi birini dert etmediğini gösterme hakkına sahip olduğunu hissediyor.” Jennigns, her durumda, bu deneyimin “tiyatroda yaşamış olduğu en nahoş” deneyim olduğunu yazdı.

Monahan da, salonu terk etme dürtüsüne karşı direnmesi karşılığında, “bir düzine çıplak, sarı peruklu erkek dansçının, pörsümüş küçük penisini sol kulağına sokması” ile ödüllendirildiğini söyledi ve şöyle yazdı: “yemek artığı bir kokteyl sosisiyle saldırıya maruz kalmaya çok benzeyen bu nahoş olaydan her şeye rağmen ucuz kurtuldum: sandalyelerde oturan pek çok kişi (arkadaşım olan eleştirmenler de dahil), açılışın hemen ardından yüzlerini sevimsiz hallere sokarak yaygara koparan moronlar bize doğru sürünürken, bu yaşadığımdan çok daha fazlasına maruz kaldılar, ve çok daha uzununa”.

St-Pierre yaptığı işlerde genellikle çıplak dansçılar kullanıyor ve şöyle diyor: “Bunu sahnede kullanan ilk koreograf değilim elbette ama buna rağmen insanların çıplaklığa gösterdiği bu ilgi beni şaşırtıyor. Koreograflar bunu 40 yıldan fazla süredir yapıyorlar. Bunun neden hala bu kadar şoke edici olduğunu bilmiyorum”.

Sadler’s Wells sanat yönetmeni Alistair Spalding’in açıklaması ise şöyle: “Açılış gecesinde çoğu insanın gösterinin ruhuna girdiğini görmekten mutlu oldum. Bugün gösteriyi erken terk eden insanların sayısı nispeten daha azdı ve sadece bir tane şikayet aldık”. Bir sözcünün açıklamasına göre, cuma gecesi itibariyle son iki gösteri için çok az sayıda bilet kalmıştı ama bilet satış döngüleri değişkenlik gösterebilirdi.

“Bu gösteri çoğunlukla ön sıralardan sattı. Genelde satılan biletler karma olur; ilk satılanlar arasında arka sıralardan en düşük fiyatlı biletler de olur. Fakat, bu gösteri ön sıralardan arkaya doğru doldu”. Neden böyle diye sorduğumuzda şöyle açıklıyor: “Bu, gösterinin doğasından kaynaklanıyor. Sanırım insanlar gösteriye dahil olduklarını hissetmek istiyor”.

Paylaş.

Yanıtla