Adım Adım Dans Rehberi: Paul Taylor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri – Modern koreografinin önemli isimlerinden Amerikalı seksenlik Taylor, George W. Bush’un yürüyüşünü dansa dönüştürmüştü.

Guardian. 24 Mayıs 2011, Çeviren: Mustafa Yıldız

Yükselen güller… Rambert Dans Topluluğu, Paul Taylor’ın “Roses at Sadler’s Wells” adlı gösterisini sergiliyor. Fotoğraf: Tony Nandi/LNP

Sözün Kısası

Amerikan modern dansın öncüsü yada radikal bir figürü olmasa da, Paul Taylor, halen dansın önemli isimlerinden biri olmaya devam ediyor, insan doğasının karanlık ve aydınlık yönlerine keskin gözlerle bakıyor.

Arka Plan

1930 Pennsylvania doğumlu olan Taylor, sanat yaşamına ressam olarak başladı. Syracuse Üniversitesi’ne sanat okumak amacıyla kayıt oldu ancak boyaların kurumasını beklemek onu canından bezdirmişti bile. “Başka bir rengi sürmeden diğerinin kurumasını bekliyorsunuz” diye şikayet ediyordu. Daha sonra ilgisi yüzmeye kaydı, hatta bu dalda bir burs bile kazandı. Ardından, sarıldığı dansta da New York’taki Juilliard Okulu’ndan bir burs kazanmayı başardı. Bale ayakkabıları içinde bir balet mi yoksa yalınayak dans eden bir modern dansçı mı olacağına bir türlü karar veremeyip kendini garantiye almak için seçmelere çorapla katıldı.

Dans yaşamına 20 gibi geç bir yaşta başlayan Taylor heves, enerji ve yetenek doluydu. Martha Graham, José Limón, Doris Humphrey ve Merce Cunningham ile modern dans ve Antony Tudor ile bale alanında yapılan yoğun çalışmaların hemen ardından kısa sürede profesyonel olarak dans etmeye başladı. 1954’te kısa süreliğine Cunningham ile, zaman zaman Broadway’de Jerome Robbins için, bir kereliğine George Balanchine için ve en önemlisi de 1955-62 yılları arasında çalıştığı Graham kumpanyası için dans etti. Graham’in kumpanyasındaki baş dansçılardan biriydi.

Taylor’ın ilk koreografik denemesi Jack ve Beanstalk (1954) başarılı olamadı. “İzleyenler öylece oturdular. Ne bir yuhalama, ne bir alkış, hiçbir şey.” diyerek hatırlıyor o günleri. Dört Mezar Kitabesi (1956) adlı çalışmasıyla dikkat çekmeye başladı. (Kısa versiyonu Üç Mezar Kitabesi ise en çok tanınan eseri haline geldi.) 1957’deki gösterisi dillere düştü. Gösteride konuşan bir saate yapılan minimalist bir solo, Taylor’ın “sahne tasarımı” olan, yandan yandan sıvışmaya çalışan Düşes adlı asabi bir köpek ve hiçbir hareket içermeyen dört dakikalık bir düet vardı. Seyircinin çoğu gösteriyi terk etti, Martha Graham ise Taylor’ı münasebetsizlikle itham etti. Gece, Louis Horst’un Dance Observer’da çıkan on santimetrekarelik bir boş sayfadan oluşan eleştirisiyle meşhur oldu.

Bu kavramsalcı denemeler 60’ların Judson Dans Tiyatrosu’nun öncülü niteliğinde olsa da Taylor bu sevdadan vazgeçti. Gerçekten de 1962’de kendi kumpanyasını kurmak için Graham’dan ayrıldığında yaptığı ilk çalışması aksi yönde “münasebetsiz” olmuştu. Hoş kostümleri ve cıvıl cıvıl Handel tarzıyla Aureole (Hale) adlı gösterisinin alicenap modern dans güruhunu hayal kırıklığına uğratması beklenirken, özellikle bale kumpanyaları nazarında Taylor’ı hüsrana boğarak kalıcı bir başarı yakaladı.

Taylor, Amerikan modern dansının en önde gelen isimlerinden biri olmayı başardı. Ne bir öncüydü ne de bir devrim yaratmıştı ama övgüler toplayan, çok sevilen ve kendine has bir koreograf olduğu kesindi. 1974’te sahne üstünde yaşadığı trajik bir kazanın ardından dans etmeyi bıraktı. Ancak bugün seksen yaşında ve aynı azim ve hevesle koreografi yapmaya devam ediyor.

Dans dışında Taylor’ın hayatı boyunca yanında olmuş iki yoldaşı daha var: 1950’de bir bar kavgasında kurtardığı sağır ve dilsiz George ile sigarası.

Paul Taylor’ı İzlemek

Taylor’ın ilk denemelerinin onun esas eserleriyle uyuştuğunu pek söyleyemeyiz. Eserlerinin asıl kuvvetiyse şu üç temel özellikten geliyor: ilki adımlar, kinetik ve hareket halindeki bedenle olan ilişki; ikincisi biçim ve ifade şekliyle olduğu kadar temayla da ilgili olması; üçüncüsüyse beklenmedik bir biçimde, bazen aynı eserin içinde bile, ikilikler arasında gezinmesi: komedi ve trajedi, lirizm ve şiddet, öfke ve neşe. Taylor’ın kendi kumpanyasını görmeyenler için bu sonuncusunu akılda tutmak gerekiyor. Diğer gruplar onun daha ziyade lirik ve tatlı sert yönünü sahiplense de Taylor’ın  bir o kadar karanlık ve hiddetli bir tarafının da olduğu hatırlanmaya değer.

Taylor insanları gözlemlemeyi seviyor, kendini insan davranışlarını aktaran bir muhabir olarak tanımlıyor. İnsanların nasıl olduklarını ortaya çıkarmayı kendi hislerini anlatmaya ya da yeni dünyalar yaratmaya yeğliyor. Kumpanya seçmelerinde her zaman adayların yürüyüşüne dikkat etmesi meşhur. Banquet of Vultures (Akbabaların Şöleni, 2005) adlı eserdeki George W. Bush tasviri, aynı sezginin ürünü. (Taylor’a göre Bush’un yürüyüşü onun “sahtekar” yüzünü ortaya seriyor.)

İşlediği konuların ve ruh hallerinin çeşitliliği muazzam: Kozmik tasavvurlardan (Orbs “Küreler”, 1966, Syzygy “Karşı Konum”, 1987) dönem eserlerine (Company B “B Bölüğü”, 1991, İkinci Dünya Savaşı’nda geçer; Black Tuesday “Kara Salı”, 2001, Büyük Buhran döneminde geçer), lirik müzikal canlandırmalardan (Aureole “Hale”, 1962; Arden Court, 1981) dini bağnazlığın yıkıcı tasvirlerine (Speaking in Tongues “Dille Konuşmak”, 1988) ya da fiziksel ve psikolojik şiddete (Big Bertha, 1970; Last Look “Son Bir Bakış”, 1985) kadar uzanıyor.

Taylor’ın kariyerindeki kilit eserlerden biri de usta işi Esplanade (Kordon, 1975). Eserinde otobüs yakalamak için koşan bir kadından esinlendi. Taylor, yürümek, koşmak, düşmek ve zıplamak gibi tamamen sıradan hareketlerden yola çıkarak insana has durumları ustalıkla gösteren, dudak uçuklatıcı güzellikte bir dans yarattı.

Kim kimdir

Taylor’ın, birlikte Tiffany’s mağazasında vitrin dekoratörü olarak çalışırlarken tanıştığı Robert Rauschenberg 1950’ler ve 60’larda Taylor’ın çoğu eserinin tasarımına imzasını attı. Kostüm tasarımcısı Santo Loquasto ve ışık tasarımcısı Jennifer Tipton ile uzun süre birlikte çalıştı.

İtiraf

Taylor, bir zamanlar New Yorklu beş dans eleştirmenine gazete kupürlerini bir araya getirerek yazdığı isimsiz tehdit mektupları göndermiş.

Kendi cümleleriyle

“Bence dans, bilinçli ya da bilinçsiz olarak yaşamı sembolize eder. İnsani koşulları yansıtır ya da yansıtabilir. Bize hayattaki mutlulukları, acıları, yanılgıları, saçmalıkları, mucizeleri yani insani olan her şeyi anlatır.”

Jeffrey Brown röportajı, PBS News 2007

“Kendimi bir muhabir gibi hissediyorum… Otobiyografik danslar yapmıyorum.”

Robert Greskovic röportajı, Wall Street Journal, 2010

“Bir eserle işim bittiğinde onu unutup gitmek istiyorum ki yepyeni bir tanesine başlayabileyim. Kendimi daha önce yapmadığım şeyler yaratmaya zorluyorum. Tabi ki her yeni eserde eskilerinden kalan bazı tınılar vardır.”

Paula Citron röportajı, Globe and Mail 2011

Diğer Yorumlar

“Taylor’ın en büyük çalışmaları korku, neşe, üreme gibi temel kuvvetleri baş tacı eder. Ama siz bunların gelişini göremezsiniz. Enfes motifler içine yedirilmiş sıradan insan hareketleriyle sizi afallatıp rahatlatıcı bir şekilde sunduğu biçim ve düzenle transa sokar, sonra vay! Bir aşk seli. Seks. Yaşam. İnsan yüreğine açılan bir kapı.”

Sarah Kaufman, Washington Post 2010

“Taylor ne söylemek istiyorsa bunu belli eder. Evvela hayat bir gizemdir; her şeyin tuhaf bir iç yüzü vardır. Sonra, hayat başkalarıyla beraberken daha büyük bir gizem halini alır… Bireysel dramlar ortaya çıkar ancak hepsi çabucak kolektif bir eyleme yoğrulur. Hepimiz büyük bir bütünün parçalarıyız ve bir türlü anlamasak da bu bütünü biz oluşturuyoruz.”

Joan Acocella, New Yorker 2003

“Dört farklı Paul Taylor var. İlki, karanlık eserler yaratır, diğeri hafif ve komik eserler çıkarır ortaya, üçüncüsü evde ayinler yapmayı sever, sonuncuysa müziğin verdiği ilhamla saf dans icraları yaratır… Bu özelliklerden herhangi birinin diğerlerine karışması onun her zaman yaptığı bir şey. Apaçık komik olan bir Taylor çalışmasının kasvetli yanını ortaya çıkarması da, iç karartan dansların istenilen etkiye, bir başka bağlamda kullanıldığında genelde kahkahalar koparması beklenecek grotesk beden şekilleriyle ulaşması da sıkça yaşanan  durumlar.”

Anna Kisselgoff, New York Times 1989

Paylaş.

Yanıtla