'Hayat Sana Güzel' İnsanları…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

BETÜL MEMİŞ- Myth Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Korku İmparatorluğu’, ABD’de yaşanan 11 Eylül’ün bildiğimiz yahut bildiğimizi sandığımız örgüsüne ışık tutuyor.

“Her nerede değilsem, orada iyi olacakmışım gibi geliyor” diyen Baudelaire kıvamındayım. Hoş, şair-imiz bu sözü 1800’lerin ortasında sarfetmişken, şimdi yamacımdaki bünye; “… Bazı hayatlar bize gelmez!” diyor. Tam da bulunduğumuz mekânın arka fonunda; “Şu sahte yaşamından sıyrıl bir daha / Ne olursun, bırak tüm alışkanlıklarını / Göreceksin, yaşanıyor ihtiyaç olmadan yardıma… / Biliyorsun bizim gibiler için bir yer var hâlâ / Her damarda dolanır aynı kandan / Seni melek yapanın kanatlar olmadığını anlarsın…” diye fısıldarken Aaron… (Bu arada bilahare dinlersiniz belki, bi vakitler Fransız yapımı, “Benim İçin Üzülme” adlı filme de adını vermiş şarkının kahramanları, Simon Buret ve Olivier Coursier. Şarkıda Aaron, Lili’ye sesleniyor ama bugün benim de biraz Lili olasım var!? ‘Bana da uyar’ derseniz, usuldan kıvrılıverin yamacıma!)

Dünyayı kurtarır hallenmelerimizin-tavırlarımızın arkasında, hayatlarımızın ne kadar da b.ktan olduğunu unutmak için mi debeleniyoruz; çalışıyoruz daha çok, susuyoruz daha çok, konuşuyoruz daha çok, her şeyden daha da çok. (Dellenmeden düşününüz, en standart ve en normal gününde olan, pek kıymetli okur; bir gün içinde ne kadar çok beylik tümceler sıralıyoruz! İtiraf edelim bazı zamanlar, biraz saçma ve biraz da komiğiz! Tabii ki bulunduğum cepheden bakınca ben, ortaya toplayınca çıkan malzeme bu! Oraları bilmem ama haddimi bilirim. Bu arada “ay”ın “dünya”dan her yıl 3,8 cm. uzaklaştığını da es geçmeyelim.) Üstüne bir de para veriyorlar. Sonra tükettiğimiz gün aşırı mesailerin acısını dindirmek için, kimimiz ruhani ritüellere, kimimiz de kendini unutma yollarına başvuruyor. Ben bu ikinci seçimin yamacındayım. O yüzden mümkünse sek, mümkünse biraz daha zubrowka… Sehl-i mümteni gibi görünse de, şimdilik oyuna devam! (Ne diyordu Dövüş Klübü’nde, Tyler Durden; “Sahip olduğun her şey, en sonunda gün gelir sana sahip olur!”)

MYTH’TEN ‘KORKU İMPARATORLUĞU’

Gelelim dünya seyirliğine… Nerede kalmıştık; tiyatro sezonunun merhaba demesine çok az kaldı… Yeni sezonda, biz tiyatro izleklerini yine birçok kafa açan, enseyi karartmayan oyunlar bekliyor, takipte kalmaya devam! Ama öncesinde geçtiğimiz hafta, Kumbaracı 50’de provalarına iliştiğim, Myth’in yeni seyirliği “Korku İmparatorluğu” ile kelâm etmek istiyorum. Gökhan Erarslan ve Neslihan İpek’in 2010 yılında kurduğu Myth, ilk oyunları Porno Club ile beyin lobları-mızı sarsmıştı. (‘Porno’ ve ‘club’ kelimeleri, yan yana gelince hafıza kadrajında şenlik yarattığı kesin, lakin oyun, bu şenliğin “bu mudur” cephesindeydi ve metni yazan bir erkekti (Gökhan Erarslan) ya o yüzden mütemadiyen saygılar kategorisinden alkışları hak etti. Hoş erkeksi jargonun torpilenmiş haliyle tadından yenmezdi oyun ama… Böyle de kabulümüz.) Bu sezon, sahneye koyacakları “Korku İmparatorluğu” da bizlere hafızanın kara deliklerinde küçük çapta bir şiddet yaşatacak türden… Ekip, hem genç, hem de tiyatro iştahlısı olunca, ortaya mevzusu ince ayarda bir muhabbet çıktı; işte söyleşiden bana kalıp, yazıya dökülenler…

Irak Savaşı’na odaklanan oyun, 11 Eylül’ün 10. yılında balık hafızalığımızı yüzümüze vuruyor sanki. Buna paralel hemen es geçmeden ajandalara not düşelim; “Korku İmparatorluğu”, 11 Eylül Pazar, saat 15.00’te, Kumbaracı 50 sahnesinde yapacak prömiyerini. (Şimdi bu söyleşiyi döşüyorken bu sayfaya, arka fonda haberlerde savaşa dair notlar düşüyor alt yazıyla ve insanoğlunun varlığının ispatından bu yana savaş hep devam etmekte… Hoş artık benim de bir şey söyleyesim gel-e-miyor… Hegel ve ‘zeitgeist-zamanın ruhu’ diyorum.)

Bu korku imparatorluğunun, korkusuz kahramanları kimler derseniz de; Zeynep Kaçar’ın dramaturgluğunu üstlendiği, Barış Çakmak, Coşku Cem Akkaya, Özlem Menligil, Ufuk Erden, Can Kurşunlu, Serkan Kavurt, Berk Çalık, Ersin Uzun ve Kadir İlter’in rol adlığı oyunun seslendirmesi Hüseyin Avni Danyal’a, ışık-efekt tasarımı Teoman Kumbaracıbaşı ve Alp Avcı’ya, proje asistanlığı Can Kurşunlu’ya, dekor-kostüm tasarımı ise Derya Altun ve Nilhan Değirmenci’ye emanet.

11 EYLÜL’DE ÇAMUR DAHA DA ISLANACAK!

“Korku İmparatorluğu’nda herkes aynı soruyu soruyor kendine. Onlarla mı, yoksa direnişçilerle mi işbirliği yapmanın doğru olup olmayacağını… Kendisi için… Ailesi için… Halkı için… Özgürlük için… Bir yanda bir halkın demokratik ütopyacılığı, diğer yanda bir ordunun faşist savaşçı etiği… Teröre karşı savaş… Kin duygusu ve direniş… Barbarlık söylemleri ve suç… Demokrasi ve işkence…” alt söyleminden yola çıkan oyun, öyle ki
“11 Eylül’de çamur daha da ıslanacak!” diyor. Provada mola verdiklerinde hemen yamaçlarına yanaşıyorum yavaştan. Sahnenin ortasına çekiyoruz masayı, malumunuz konumuz ince ayarda: tiyatro… Muhabbeti ballandıranlar ise; Neslihan İpek, Barış Çakmak, Özlem Menligil ve Gökhan Erarslan.

Genç bir tiyatro Myth ama konuşlandığı yeri, belirgin çizgilerle gösteriyor sanki?

Gökhan Erarslan: Alternatif bir tiyatro mecrası yaratmaktı istediğimiz. Biraz daha farklı bir yerde olma amacıyla başladı Myth’in serüveni.“Myth” öykü demek, bu coğrafyaya ait duyguları-konuları anlatmayı tercih ediyoruz. İnsan öykülerine önem veriyoruz. Yabancı menşeili oyunlar yerine, bu topraklardan çıkan hikâyeleri sahneye taşımak bize daha anlamlı geliyor.

Neslihan İpek: İki oyunumuzda da anlatmak istediklerimizi anlattık. Amacımız bir şey ispatlamak ya da taraf olmak değil, sadece göstermek olabilir bu aşamada.

Porno Club, tiyatro izleklerini sarsan türden bir anlatımdı. Hele ki ‘porno’ gibi kelimelerin altı kırmızı kalemle çiziliyorken yaşadığımız coğrafyada… Peki, şimdi Korku İmparatorluğu’ndan nasıl çıkacağız?

G. Erarslan: Daha Myth’i kurmadan önce kafamızda ve elimizde oyunlarımız hazırdı. Korku İmparatorluğu da bunlardan birisi. Oyunumuz şimdiki zamanda önemli bir duruma işaret ediyor. 2001’in 11 Eylül’ünden bugünün 11 Eylül’üne, terörden uzak yaşayıp yaşamadığımız gerçekliğini yan yana getirmekti alt metnimiz. Aslında bildiğimizi zannettiğimiz şeylerin arka perdesini göstermek niyetindeyiz. Yine değişik bir üslup olacak sahnede, farklı bir bakış açısı görecek tiyatrosever. Ve evet, birileri rahatsız olacak.

Yaşadığımız platformda bazı halleri anlatmak yorucu, hele ki bu cepheden, işiniz zor gibi?!

G. Erarslan: Nâzım’ın dediği gibi “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” söyleminden biz devam edeceğiz.  Ama anlatmaya ne kadar daha devam ederiz, bunu da zaman gösterecek.

Porno Club ve Korku İmparatorluğu, Anadolu izleyicisi ile buluşacak mı?

Neslihan İpek: Porno Club’a bu sezonda devam edeceğiz ama Anadolu turnesi düşünmüyoruz. Korku İmparatorluğu içinse kafamızda Ankara ve İzmir var ilk başta. Hatta gönlümüzden yurt dışı festivalleri de geçiyor. Bakalım oyunun gidişatına göre zamanla şekillenecek gibi.

HATIRLATMAK İÇİN KANIRTMAK…

Oyundan bahsedelim biraz, oluşturduğu hissiyattan ve sahnede gördüğüm şahane performanslarınızın hazırlık aşamasından…

Özlem Menligil: Oyunda, işkenceye maruz kalan 4 kişinin hikâyesi var; 3 erkek, 1 kadın… Ben ise bir çocuğunu 7 yaşında kaybetmiş, diğer çocuğunun da sonradan hapiste olduğunu öğrenen bir kadın-anneyi oynuyorum. Konu itibariyle uzak değil ama tabii ki role hazırlanırken başlarda zorlandım; savaş, işkence… O duyguları canlandırmak bile can yakıcı. O tarihe ve o kadının yaşadıklarına daha da yakın durabilmek için ilk aşamada bir sürü yaşanmış hikâye ve tarih araştırması yaptım. Ben inanıyorum ki; bu oyundan çıktıktan sonra herkeste bir farklılık olacak. Çünkü oyunda anlatılan birileri, başka birilerinin hayatına denk gelecek.

Barış Çakmak: Bir müddet tiyatroya es vermiştim. Yeniden tiyatro izleyicisine hele ki konusu itibariyle bana hitap eden bir oyunla merhaba demek güzel. Dibimizde olan bu savaşın-savaşların bir şekilde unutturulmaması ve arkasında yaşananların algılanması için böyle işlere ihtiyacımız var. Buna sanatçı ya da sade vatandaş duyarlılığı mı denir bilmiyorum ama kısaca metin bana yakın geldi ve içinde yer almak istedim. Ben bu hikâyede sorgulanan bir adamı oynuyorum. Fena halde gerilimli, rahatsız edici bir metin var karşınızda. Bazı şeyleri kolay unutan bir toplumuz, hatırlatmak için biraz kanırtmak gerekebiliyor ve bu oyunda bunu amaçlıyor. Suya sabuna dokunan bir iş… Ki ben de tiyatronun böyle bir görevi olduğunu düşünüyorum.

KAPİTALİST SİSTEMİ ELEŞTİRİYORUZ

Porno Club’ta cinsellik tanımları, göstergeleri arka fon yapılırken şimdi de savaş gibi farklı bir pencere olan, siyasi bir kulvar var sanki karşımızda?!

Gökhan Erarslan: Biz “in your face” yapmıyoruz. Almanlar’ın yeni gerçekliğine yakın bir tavır ve tarz daha çok. Düşünsel bazda kapitalist sistemi eleştiriyoruz. İlk oyunumuz Porno Club’ta da amacımız buydu. Bu oyunda da savaş endüstrisi üzerinden nemalanan fotoğrafı enterasan bir şekilde ve hiç kimsenin tahmin etmeyeceği bir tarzda göstereceğiz.

Neslihan İpek: Kısaca bu imparatorluğu izleyenler, biraz şaşıracaklar. Bu noktada evet sahnede oyunun içinde cinsellik, şiddet, küfür olabilir ama bu oyunun gerektirdiği bir şeyse olsun’cuyuz. Bizce, Myth’in çizgisi bu yıl daha da iyi anlaşılacaktır. Başta da söylediğimiz gibi biz taraf değiliz, siyasi bir oyun demek de doğru değil aslında. Savaşların siyasetini yapanlar var demek daha uygun olabilir. Herkes izlediğinde karar verecek.

Son yıllarda birçok tiyatro grubu ortaya çıktı, farklı kafada ve algıda… Devrim yaratacak türden olanları da var, amanın kaçın, bu mudur(?!) dediklerim-iz de… Siz de yeni kurulan bir tiyatro olarak, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gökhan Erarslan: Bu güzel bir şey, üretmek, farklı sesler… Ama tabii ki zamanla ayıklanmalar olacaktır. Herkes de iyi iş, iyi tiyatro yapıyor anlamına gelmiyor. Tiyatrolar ülkemizde özellikle İstanbul’da üçe ayrıldı; ödenekli, özel ve alternatif… Artık alternatif tiyatro oyunculuğu diye bir şey ortaya çıktı. Çok büyük oynamalar değil, farklı disiplinler görmek istiyor seyirci de, konservatuar öğrencisi de. Myth olarak bizler, inandığımız değerleri sahnede anlatmaya devam edeceğiz.

Barış Çakmak: İngilizler’in kullandığı bir söz vardır; “Oyunculuk berbat bir iş ama birileri yapmak zorunda.”  İşin esprisi bir yana, bu işin kolay olduğunu kimse söylemedi. Hocam Yıldız Kenter; “Bu iş, keçiboynuzuna benzer, içindeki tatlı şeye ulaşmak için bayağı bir tahta kemirmen lazım” derdi. Tiyatro da, sanat da böyle bir şey! Tiyatro yüksek bir sanat, herkese hitap etmemesi çok doğal. Şöyle ki; bir dönem herkes işletme okudu, öyle bir trend vardı şimdi de gençlik tiyatro kulüpleri kuruyor. Zamanla kalıcı olanlar elekten geçecek… Şunu da belirtmek de fayda var; İngiltere’de gelişen akımın Türkiye’de anlaşılmadığını düşünüyorum. İngilizler’in tiyatro geleneğiyle bizlerin tiyatro tarihini kıyasladığımızda demek istediğim anlaşılacaktır. Adamlar “in your face”e gelmişler, biz o tiyatro tarihinin hangi kronometresindeyiz bir de o var?! Tiyatro bizim ilkel dürtülerimize hitap etmekten daha çok bi şey anlatan bir sanat. Yani bir oyun salt bir tanım-konu üzerine olmamalı.

Özlem Menligil: Sonunda bir şey anlatan olan tiyatrolar kalacak. Şu hareketlilikten nemalanmak isteyenler olacaktır. Hatta bazı tiyatrolar, ekran yüzü kişileri ya da ünlüleri tiyatro sahnesine çıkarıyor, oyunculukla ilgisi olmadığı halde. Sırf gelinip izlensin diye, bunlar doğru gelmiyor bana… Ama Barış’ın da dediği gibi tiyatro ün ya da para kazanma yeri değil. O yüzden de oynadığımız oyun çok değerli, bir şey anlatıyoruz, toplumun düşünsel boyutuna ağırlık veriyoruz.

Tabii ki muhabbet burada bitmiyor ama şimdilik bulunduğumuz mevkiden bu kadar! Myth, bu sezon farkındalığını ortaya koyacak gibi benden söylemesi! O vakit, 11 Eylül’de bir maniniz yoksa, Korku İmparatorluğu’nun perde arkasındakileri kulaklarımla görmek (!), gözlerimle duymak (!) istiyorum diyorsanız, istikamet Beyoğlu Kumbaracı 50 sahnesi. Sonrasında buradan yine paslaşırız oyundan bize yansıyanları… (Açılışı Tyler Durden ile yapmışken, kapanışı da kendisinin şahane bir repliğiyle yapalım, hafta sonuna ilaç niyetine: “Bizim neslimiz Büyük Depresyon’u ya da Büyük Savaş’ı yaşamadı. Bizim savaşımız ruhsal bir savaş. Bizim depresyonumuz kendi hayatlarımız.”

HaberTurk

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.