'Sanatçılar Sahnede Ölmeli' Diye Dilekçe Yazdım

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Neslihan Yavuzcan’ın 21.08.2011 tarihli Güneş gazetesinde yayınlanan Osman Gidişoğlu ile yaptığı röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.)

SAYEMDE HÜKÜMET DÜŞMEDİ KOALİSYON KURTULDU!

– Sanat hayatınıza nasıl başladınız?

– Aslında ilkokuldan itibaren sahneye çıktım. Piyeslerde yani. Ortaokulda da devam ettim. Manisa Lisesi’nde edebiyat hocam ‘senin okulla falan alakan yok, konservatuara gitmen lazım’ demişti. Çünkü ‘6. Anayol’ oyununda başrol oynamıştım. Edebiyat hocam da o oyunu çok beğenmişti. Ve bana ‘Senin yolun belli, artık sen tiyatrocu olacaksın. Manisa lisesinden birçok siyasetçi, doktor, mühendis çıkıyor sen de sanatçı olacaksın’ dedi. Hocamın zoruyla Ankara’ya Devlet Konservatuarı’nı kazandım, okumaya başladım. Ancak o zaman Koalisyon hükümeti vardı. Bir milletvekilinin çocuğu konservatuarı kazanamamış. Çocukta ‘Ben mutlaka gireceğim’ diyor. Müdüre gelip ‘benim çocuğumu alacaksınız’ diye, baskı yapıyorlar. Alınmayınca bu iş hükümete kadar gidiyor. O Milletvekili ‘istifa ederim’ diyor. Hükümette bir kişi bile istifa etse, hükümet düşüyor. Bu göze alınmayınca, konservaturı kazananlar arasında ‘kimin torpili yok’ araştırmasına başlıyorlar. Karşılarına çıka çıka ben çıkıyorum. Benim notlarımın üzerine o çocuğun adını yazıp, okula başlattılar. O okumaya başladı ama ben küstüm nüfus cüzdanım bile konservatuarda bıraktım. Yıllarca Cebeci’deki o konservatuarın önünden bile geçmedim. Tanıdığım önemli dostlarım olan Fikret Tartan’ın, Başkent Tiyatrosu’na geçtim. Çok önemli isimlerle tiyatroya profesyonel olarak başladım. Konservatuar’a benim yerime giren o milletvekili çocuğu da 3-5 ay sonra devamsızlıktan atıldı. İlginçtir ki yıllar sonra şimdi ben oralarda hocalık yapmaya başladım. hoca pozisyonuna geldim.                             Oğlum Kabataş Lisesine girmişti, tiyatro hocası arıyorlardı, orada 2.5 yıl tiyatro hocalığı yaptım. Mezun olmadığım için Milli Eğitim’e başvurup, hoca brövesi aldım ve öyle para alabildim. Kovulduğumuz yerde hoca olduk.

– Ege şivesini konuşmak zor mu?

– Ben Ege, Manisa Kula’lıyım. Annem hâlâ, ‘gel beni bir soy bekem, ne bakıp duruyon orda’ der. Şivemiz kendi şivemiz, ben böyle yetiştim. Zaten ege şivesi taklit edilmez, yaşanır. Belki Karadeniz şivesini çok yetenekli olanlar taklit edebilirler ama Ege şivesini etmek mümkün değil. Çünkü enternasyonu çok önemli. Ben Doğulu’yu, Kayserili’yi oynadım. Bir Karadenizli’yi oynamadım. Bir on da hünerim yok, yapmakta istemem. Zaten bu Ege diyalekti ben de var olduğu için onun üzerine bir şey koymadıkça başka da bir şey düşünmüyorum. 45 yıldır sahnedeyim, o deneyimle çok rahat oynuyorum.  Onun içinde sokakta gören halk kendinden biri zannediyor beni.

EGELİLER DİZİYE GİRİNCE

– ‘Çocuklar Duymasın’da canlandırdığınız Egeli ‘Menderes’ karakteri nasıl doğdu?

– ‘Dondurmam Kaymak’ filmini yapan Yüksel Aksu benim iyi dostumdur. Birol Yüksel’e  ‘dizi sarsılıyor, yeni karakterler bulmamız lazım’ diyor. Yüksel de beni öneriyor ‘Osman ağabey var, Egeli, Ege diyalektini çok iyi konuşur, onları bir koyalım, bir iki bölüm deneyelim’ diyorlar. Ben o deneme üzerine gittim. Bilge de çok eski bir tiyatrocudur, o da Egeli. Biz Egeliler buluştuk ve Ege’li tipler girince işin rengi değişti. 3 bölüm diye girdik, 60 bölüm oldu dizimiz hala gidiyor.

– Sizi daha çok sevilen dizilerin sesi olarak tanıdık, yani ‘Müdü Bey’ olarak! Ama arkası geldi…

–  ‘Müdü Bey’ ‘Komser Enright’. Tiyatroculuğun yanında hatta önüne geçen seslendirme. Bugün tam 43 yıldır seslendirme yapıyorum. ‘Mcmillan ve karısı’ adlı dizide Rock Hudson başrolde idi. Ben orada ‘Komser Enright’ı çizdim orada. Adamın çene yapısı önde olduğu için ‘r’ harflerini söylemedim. O dönemde ‘Küçük Ev’, ‘Dallas’, ‘Kaçak Kimble’ vardı. O zaman Türkiye’de tek kanal vardı. Hatta Anadolu’da da 3 gün yayınlanırdı. 67 yılında ‘Kuş yemi’ ilk canlı oyunudur TRT’nin. ‘Sakinler Apartmanı’, Radyo da ‘Arkası Yarın’ oyunlarımız vardı. ‘Emret muhtarım, Emret Başkanım’ diye, Tekin Akmansoy ile beraber yaptık. ‘Sevda Kondu’, ‘Evimiz Olacaktı’, ‘Çocuğun var mı, derdin var’ gibi adını hatırlamadığım birçok dizide yer aldım.

KENAN’I, ERKAN’I VE CANSU’YU BEĞENİYORUM

– Yeni oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?

– Aslında Kenan İmirzalioğlu’nu çok beğeniyorum. Erkan Petekkaya çok başarılı. Lafı gelmişken söyleyeyim. Türkçeyi bu kadar kötü kullanıp kötü bir biçimde dizi adı vermeleri hiç hoş değil. Türkçe’de ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ diye bir cümle yok. Bu Türkçeye ihanettir, katliamdır.  Erkan, Ayça müthiş oynuyor. Ama senin aracılığınla burada iletmek istiyorum. ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinde bir şeyi eleştiriyorum. Çünkü biz Türk halkı olarak gördüğümüzü yapıyoruz. Bu dizide da bir çocuk babasına küfür edip, tokat atıyor, dövüyor. Zaten şiddete yatkın bir toplumuz. Ya da ‘Kurtlar Vadisi’ni seyreden bütün çocuklar silahlanıp, çete kurdular. Bu toplumda bir de bunları televizyonda vermek olmaz. Bunu yapmamak gerekiyor. İnşallah yapımcıları sesimi duyar, açıklamamı okurlar. Hiç olmazsa bunları yumuşatsınlar, bundan vazgeçsinler. Mankenlikten gelme ama Cansu’nun da oyununu beğeniyorum.

YENİ OYUNCULARIN HİÇBİRİSİ TÜRKÇE BİLMİYOR

– Biraz önce ‘Türkçe katlediliyor’ dediniz… Düzgün olması gereken Türkçe başka nasıl katlediliyor?

–  Yeni oyuncuların hiçbirisi Türkçe’yi bilmiyor. Beğendiğim, beğenmediğim hiçbirisi bilmiyor. Ben tek kanallı Türkiye’yi özlemeye başladım. Çünkü o dönemde hem oyuncu, hem şarkıcı, hem spiker yetişirdi. TRT iyi bir okuldu. Benim eşim de TRT’den emeklidir. Şimdilerde bütün şarkıcılar cebine parayı koyup, bir şarkı yaptırıyor. Bir cümleyi 8 defa tekrar ediyor, denetim yok. Zamanında Zeki Müren, Ajda Pekkan dahil bunların parçaları TRT’den geri dönerdi. Bir kelimeye takarlardı. O zaman da hepsi mükemmel şarkılar yaparlardı. Ve Türkçe mükemmel olurdu. Mesela Zafer Ergin, Çetin Tekindor, Alp Öyken, Cihan Ünal ile uzun süre birlikte seslendirme yaptık. Türkçe’yi çok iyi bilirler. Bizler seslendirme öncesi bir gün önceden toplanır konuşacağımız tipleri tanır, prova ederdik. Şimdi dublaj o kadar kötü ki, filmleri izleyemiyoruz. Çünkü sokaktan geçeni dublajcı, sokaktan geçeni oyuncu yaptılar. Eskiden tiyatrocudan dublajcı olurdu. Şimdi 5 TL’ye dublaj yapan var. Ben bunu yapan firmaları kınıyorum. Biz bu konuları meclise kadar taşıdık, ama bizim sanatçı arkadaşlarımda (onlara sanatçı diyemiyorum) öyle büyük hatalar var ki, birlik yok. Biz birlik olabilseydik 2.5 yıl oldu telif kanunu çıktı, ama kullanılmıyor. Bunun için oda olmak, ama daha öncesinde birlikte olmak gerekiyor. Hâlâ doğru dürüst derneğimiz yok.

PROF DR. BİNGÜR SÖNMEZ SAYESİNDE YAŞAMA DÖNDÜM

– Kaç kilo verdiniz, zayıflamanızın sırrı nedir?

– 35 kilo verdim. 158 kilo 800 gr’dan 124 küsür kilo çıktı. Ayaklarımdan çok rahatsızlık geçirdim. Sağ olsun Memorial Hastanesi’nden Bingür Sönmez hoca ele aldı ve beni baştan yarattı. 12 gün içinde bütün tetkiklerim yapılarak hastalıktan dolayı ödem yapan vücudumunda ki su atıldı. Şimdi de sağlıklı besleniyorum. Vücudumun alt tarafındaki yağları kış döneminde Bingür Hoca alacak. Belki de bunu da dizi içersinde kullanırız, Birol Güven’le konuşacağım. Bingür Hoca bence Türkiye’ye gelmiş bir dahi. Ben yürüyemez haldeyken beni ele aldı ve beni ayağa kaldırdı, yaşama geri döndürdü. ‘Benden su parasını bile almadınız, çok utandım’ dediğimde Bingür Hoca ‘Bırakında bizim alkışımız böyle olsun bizim sanatçıya’ dedi. Bizi Bingür Sönmez’in alkışı yaşatıyor, Allah razı olsun.

– Emekli oldunuz mu?

– Ben 65 yaşımı doldurmadım ama 65 yaşıma girdim diye Devlet beni emekli ediyor. Oysa normalde 65 yaşımı doldurmam gerekir. Ama bitmeden emekli edeceklerdi günlerim yetmedi. Çünkü maalesef 45 yıldır tiyatro yapıyorum. 45 yılın 10 yılı bir tiyatroda, 13 yılı birinde, 3 yılı birinde, 7 yılı birinde. 7 yıl çalıştığım tiyatro 40 gün göstermiş, 12 yıl çalıştığım 120 gün göstermiş. O kadar enteresan ki, 2 yıl Kayseri Şehir Tiyatrosu’nda bordrolu oynadım, Kayseri 1 günlük sigortamı yatırmamış. Şehir tiyatrosuna girdim emekli olacağım günlerim yetmiyor, zamanında yatırmadıkları için. Belediye de Davut Salihoğlu diye bir kardeşimiz var, ‘ağabey 2 yıl daha hizmet sözleşmesiyle bizde devam et, emeklilik hakkını al’ dedi. Ancak bu arada SSK’daki Yunus müfettiş olarak TRT’de çalışmış. Ben TRT’de aralıksız seslendirme yapmışım. Bunun 1 gününü bile TRT sigorta yapmamış. Şimdi bahsettiğim Yunus bey ‘ben bunu ele alacağım’ dedi. Çünkü bunun daha önce örnekleri varmış. Şehir tiyatrosu beni emekli etmeye kalktı, 65 yaş sınırından. Ben de Kültür Bakanlığı’na bir dilekçe yazdım. Dedim ki ‘65 yaş sınırını kaldıralım. Sanatçı sahnede ölmeli. 65 diye emekli edilmeye kalkıyoruz ama benim yapımdaki, yaşımdaki bir rolü 40 yaşındaki birisinin sakal takıp oynaması mümkün değil. Yıldız hanım 82 yaşında amuda kalkıyorsa, biz niye devam etmeyelim. Ama 65 yaşına gelip emekli olmak isteyen sanatçı arkadaşlarımız da emekli olabilirler tabi’. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da dilekçemi değerlendirecekleri söyledi. Meclis toplandığı ilk günden itibaren gündeme alacaklar. İnşallah benim yaşımdaki aktörlere, aktrislere müjde veriyorum. Bu sınır kalkacak. Onun için uğraşıyoruz.

– Yeni projeler nedir?

– Orhan Alkaya’ın sahneye koyduğu ‘Rosenberg’ler ölmemeli’ Alain Deca’nun bir oyunu. Orada General Mc Carter’ı canlandırıyorum. ‘Yaşar yaşamaz’ devam ediyor. Dizimiz ‘Çocuklar Duymasın’ devam ediyor.  Ömrün oldukça işimi sonuna kadar yapmak istiyorum.

40 yıllık hayat arkadaşı anlattı

SELMA GİDİŞOĞLU: Güzellikleri bir kere çok tonton. Bütün halk şimdi, ‘Tombişim nasıl?’ diyor bana. Evlendiğimizde incecik bir delikanlıydı. Bir kere ben özgüveni çok yüksek bir kadınım. Kesinlikle kıskançlık olayım yoktur, çünkü ben bunu aştım. Bütün Ankara peşindeydi. Çok ayrı kültürlerden gelmiş iki kişiydik. Ben aile içinde yetişmiş bir genç kızdım, o ise feleğin çemberinden geçmişti. Ona rağmen ben ona uyum sağlamışım. Tabi ki sevgi her şeyin başında. Yerini zamanla saygıya ve özveriye bırakıyor. Yuvayı yapan dişi kuş derler. Ben ne kadar sakinsem Osman o kadar sinirli bir mizaca sahip. O bağırınca ben susarım. Senede iki kere benim bağırdığım da olur ama asla karşılık vermez. Ev hayatında bana çok yardımcı olmadı. Bütün yük üstümdeydi. Ben hem çalıştım, hem misafir ağırladım, hem çocuğumuzu büyüttüm. Aslında aynı dizideki gibiyiz. Osman çabuk parlar ama sonra gönül alır.

35 YILLIK EVLİYİZ TIPKI DİZİDEKİ GİBİ…

Selma Hanım’la kaç yıldır evlisiniz, evliliğinizin sırrı nedir?

– 35 yıl oldu. Uzun evliliğin sırrına gelince birbirini anlamak. Artık belli bir saten sonra insanlar arkadaş oluyor. Saygıyı, sevgiyi, koruduğunuz zaman evlilik yürüyor. Bir de çocuğunuz varsa bu sevgi katlanarak büyüyor. Biz oğlumuz Sercan’a çok düşkünüz. O olmadığı zaman birbirimizi yiyoruz. O olduğu zaman onu da yiyoruz ama bunlar olur. Ama bizim esas yükümüzü Selma hanım çekmiştir. Biz de öyle kolay çekilen bir adam değiliz. Selma hanım bize bakan, idare eden kişidir. Eşime sizin önünüzde çok teşekkür ederim.

Neslihan Yavuzcan

Güneş

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.