Görünür Olmak için 'Sahneden Çık'

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Hande Sönmez’in Galata Perform’dan Yeşim Özsoy Gülan ve biriken’den Okan Urun’le gerçekleştirdiği söyleşiyi yayınlıyoruz.) Galata Perform’un bu sene 22-23 Ekim’de 7.’sini gerçekleştireceği Görünürlük Projesi, ‘Sahneden Çık’ konseptiyle karşımıza çıkacak.

İki gün boyunca çeşitli mekanlarda ve meydanlarda sürecek olan ‘festivalde neler var’ı Galata Perform Genel Sanat Yönetmeni Yeşim Özsoy Gülan ve Hamursuz Fırını’ndaki küratörlerden, biriken’den Okan Urun’la konuştuk.

Dolu dolu bir festivalin biz İstanbulluları beklediği kesin.

Söyleşi sırasında adı geçenlerden sadece bazıları Ayça Damgacı, Hamursuz Fırını, Travesti Pinokyo, Boğaziçi Caz Korusu, Mine Söğüt, Kadir Aydemir, Bedia Ceylan Güzelce, Amy Winehouse’sa adanan ‘Sen de Mutlu Olma Amy, Ece Erdoğuş, Sibel Torunoğlu Yeşim Tabak’ şeklinde.

Sahneden çık 3 farklı şey ifade ediyor: ‘Çık kendi sahneni yarat’, hem ‘sahne yok farkında mısın?’ hem de ‘kendini sahneleme biçimini değiştir’

– Öncelikle Görünürlük Projesi’nin geçmiş yıllarından bahsedelim. Nasıl başladı Görünürlük Projesi?

Yeşim Özsoy Gülan: Bu projeye 2004 yılında başladık. Çıkış noktamız çok büyük bir festival yaratmak değildi aslında. Daha çok kendi görünürlülüğümüz üstüne çalışmakla ilgiliydi ve bir komşuluk projesiydi. Bu bölgede çok sanat atölyesi var, o dönemde dans atölyeleri vardı Bir tiyatro vardı kapandı şimdi. Enteresan bir bölge Galata Bölgesi. Esnaf da var.

İşte hepsini bir araya getirmekti amacımız. Berlin’deki Museum Night esinlendiğimiz etkinliklerden biriydi mesela. Bir gece çıkıyorsunuz akşamdan sabaha tek bir biletle tüm müzeleri dolaşabiliyorsunuz.

Her yerin kapılarının açık olması open studio mantığına uyması gibi. ‘Tiyatro mekanlarının birbiriyle ilişkisinin kuvvetli olması lazım’ demişti bir arkadaşım. Çok doğru bir şey aslında.

Görünürlük’te her sene farklı bir konsept üzerinde çalıştık her sene aynı atölyeler, aynı mekanlar, aynı kişiler yani rutin olmaması için her sene bir konseptiyle ortaya çıkmaya başladık. Bu sene daha çok performans ve tiyatroya eğilip ‘Sahneden Çık’ diye bir konsept yarattık.

Proje zaman içinde bir noktaya geldi. Sadece komşuluk projesi olarak kalmadı, dışarıdan da sanatçıların gelip katkıda bulunduğu bir proje oldu. Basında bile tanıtmadığımız bir etkinlikti ama şimdi çok daha farklı bir formata girdi.

– Bu sene Sahneden Çık konseptine nasıl karar verildi?

Okan Urun: Sahneden Çık’ın, bizim için birkaç anlamı var. Bunlardan birincisi tabii ki ilk düşündüğümüz şey; sahne olarak kullanageldiğimiz alışageldiğimiz mekanların dışına çıkmak ve bu mekanların dışında sahne işlerini gerçekleştirmek.

Tiyatro, dans, performans gibi disiplinleri sahne dışı alanlarda gerçekleştirmek. Aslında Görünürlük Projesi’nin en başından beri dış alanları sokakları kullanmak gibi bir alışkanlığı var.

Festivalin kendisi kullanılmayan alanları ortaya çıkaran bir festival. Bir apartman dairesi, bir otopark gibi farklı alanları ortaya çıkaran bir konsept. Bir de şu var; İstanbul’da sahne yok meselesi var, olan sahneler de yeterli değil bir şekilde insanlar sahnelerinden çıkmış durumdalar. Bunun tanıtım videosunu yaparken insanlara ‘Sahneden Çık’ dediğimizde oyuncular da diğer kişiler de bunu olumsuz algıladı. Alışkanlıkları kırın demek olduğunu söyledik onlara aslında ikisi de.

Yeşim Özsoy Gülan: Evet tabii öyle. Sahne var mı ki çıkalım gibi bir durum var. Mesela ben şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde ders veriyorum. İlk ders Wagner’in tasarladığı festivalinde yer alan opera binasını gösteriyordum. O sırada düşünüyor insan İstanbul gibi kültür başkenti olarak nam salan bir şehirde bunun onda biri yok. Pek çok şey yok ve yoksullaştırılıyor.

Bunun yanında bir sürü tiyatro da küçük de olsa mekanlar açıyor sahneyi bilinen formatta tasarlamıyor. O da çok güzel bir şey. Bana göre aslında Sahneden Çık 3 farklı şey ifade ediyor: Çık kendi sahneni yarat, hem sahne yok farkında mısın hem de onun yanısıra da kendini sahneleme biçimini değiştir, sanatsal tercihlerini tekrar sorgulamak gibi bir şey var.

– Görünürlük Projesi’ndeki mekanları nasıl belirlediniz?

Okan Urun: Her birinin belirlenişi farklı oldu. Bazen işlerin ruhuna göre mekanlar belirlendi. Bir tanesi Hamursuz Fırını; boş, kullanılmayan bir mekan. Bu zaten çok hoşumuza giden bir mekandı. Kendiliğinden bir mimarisi var. Sunduğu olanaklar, olanaksızlıklar var. Belirli disiplinlerden sanatçıları davet ettik. Mümkün olduğu kadar 2 kişinin beraber çalışarak bir iş üretmesini istedik, herkes de sıcak baktı.

Aslına bakarsanız 2 günlük bir festival için proje üretmek aslında çok özveri gerektiriyor. Ve herkes özverili çalışıyor. Hamursuz’da 6 tane performans olacak. 2 gün boyunca gün içinde belli saatlerde gerçekleşecek. 4 tane de sabit iş var (enstelasyon, video) Hamursuz’daki işler önce mekan, mekanın içine giren sanatçılar ve o sanatçıların oradan esinlenerek yarattığı işler şeklinde gerçekleşti. Diğer mekanları Yeşim özetleyebilir.

Yeşim Özoy Gülan: Bazı mekanlarla daha rahat çalışıyoruz, bazılarıyla o kadar kolay çalışamayabiliyoruz. Ama siz öneri yapabilirsiniz diyoruz.

Odakta bulunan 3 değişik projemiz var. Biri Okan’ın bahsettiği Hamursuz Fırınında Okan’ın kuratörlüğünde  oluşturulan işler. Onun dışında Ceren Ercan’ın yönetiminde Cafe Privato ve meydanda oluşacak işler var.

Okan Urun: Meydanımız bu sene Galata meydanı değil Tünel meydanı bu arada, yani daha görünürüz.

Yeşim Özsoy Gülan: 3. ayak olarak da dışarıdan sanatçıların, grupların geldiği, Galata Bölgesi’ne mekana yönelik yarattığı işler var. En zoru aslında bu. Bir dans grubu geliyor mesela esnafla çalışmak itiyor. Geçen sene bir kasapla çalışmıştık görüşüyoruz sonra bir bakıyoruz el değiştirmiş ‘Sanat manat istemem ben’ diyebiliyor. Br anlamda sanatçının esnafla sadece esnafla değil, sokaktaki insanla buluşması aslında.

Bir de çok oynak bir yapı olabiliyor. Önce tamam diyorlar sonra bir bakyorsunuz mekanda ustalar var. Aa sizin etkinlik ne zamandı? diyebiliyorlar.

Okan Urun: Her mekanın kendi iç dinamiği var. Sanatçıların uyum sağlayarak çalışması. Bir anlamda aracı oluyoruz aslında.

– 7. Görünürlük Projesi’nde başka neler var?

Okan Urun: Sokaklar var. Dicle Doğan var. Koreograf genç bir dansçı arkadaşımız, onun bir performansı olacak Portakal Sokak’ta. Oyun Deposu’nun üyeleri bir performans yapacaklar. Tola Tola butikte butiğin kabinlerinde yapacaklar. Seyircisiyle sahnede buluşan bir grup bu ve sahneden çıkıyorlar. Hareket Atölyesi ve Zeynep Günsur ve Şule Ateş’in de yine aynı minvalde işleri olacak.

Yeşim Özsoy Gülan: Onun dışında 3 değişik edebiyatçı var. Mine Söğüt, Kadir Aydemir ve Bedia Ceylan Güzelce. Onlar da kısa oyunlar yazdılar. Kadir Aydemir, Gaipdede Sokağı’nda bir pulevinin önünde gerçekleşecek bir  Kayıp Mektup monoloğu yazdı bizim için. Mine Söğüt çok enteresan bir proje yaptı: Galata Meydanında açık otoparkta bir antika dükkanı sahibi bir İstanbul hanım efendisiyle bir marangozun karşılaşması üzerine.

Açık otoparkta gerçekleşecek büyük ihtimal. Boğaziçi Caz Korosu katılacak. O da Galata Meydanında değil ama meydanın biraz dışında başlayıp bizi tünele çıkaracak bir koro çalışması yapacak. Heykel Atolyesi’nde Hareket Atolyesi’nin Zeynep Günsur’un çalışması olacak.

Vento Del Toro restaurantında Gizem Darandelioğlu Tiyatro Pot olarak görmek ve görülmek üstüne bir şey tasarlıyor.

Zürafa Sokak’ta olması muhtemel olan bir çalışmamız var: Benim yazdığım bir oyun var. Senem Öge oynayacak.

Galata Evi’nde Bedia Ceylan Güzelce’nin bir oyunu var onun içinde gerçekleşecek.

Bütün etkinlik de bir Hamlet performansıyla bitecek. İmajlarımız da Hamlet üzerine. Herkesi bu performansa katılmaya çağırıyoruz.

Okan Urun: 1. gün tünel meydanında Sen de Mutlu Olma Amy adında Amy Winehouse’a adanmış bir oyun var. Ceren Ercan’ın yönetiminde. Genç kuşak dramaturg, oyuncuların yer aldığı bir proje.

Genco Gülan’ın Büyükhendek Caddesi’nde kamyonun içinde bir bale gösterisi var. Arabesk ismi.

Yeşim Özsoy Gülan: Balerinler artık AKM’de dans edemedikleri için Genco’nun kamyonetinde dans edecekler.

Okan Urun: Hamursuz Fırını’na dönmek gerekirse; burada 3 yazar var aslında: Ece Erdoğuş, Sibel Torunoğlu ve Lale Müldür. Ece Erdoğuş genç bir yazar, bir monolog yazdı, Ayşe Selen tarafından yorumlanacak Yahudi tarihiyle ilintili, belleğe gönderme yapan bir monolog. Nuri Harun Ateş var; onun Yalnız Şarkılar isimli bir performansı olacak. Kainat Güzeli var. Bunlar gündüzki program.

Akşam da Yeşim Tabak ve Zeynep Aksoy’un beraber oluşturdukları ‘Yürüyüşe Çıkmak’ var.

Sibel Torunoğlu’nun Travesti Pinokyo romanının sahnelenmiş hali olacak. Boysan Yakar ve Sadi Güran gerçekleştiriyor. Ayça Damgacı oynuyor, tabii başka oyuncular da var.

Bunun dışında biriken’in bir yerleştirme işi var. FULLiKTiDAR’ın yerleştirme ve fotoğraf; Kaan Karacehennem’in video, Serkan Çalışkan ve Duygu Sabancılar’ın Müge Anlı’ya ithafen gerçekleştirdikleri “müge” adlı yerleştirmeleri var.

Bir şey daha var ki; tiyatro yapmamış, sahne sanatlarıyla bu zamana kadar birebir ilgilenmemiş kişiler bazı projelerin direk yürütücüsü. Farklı disiplinler bir araya geldi yani.

Yeşim Özoy Gülan: Tiyatronun klasik kalıplarının dışına çıkmaya tekrardan yorumlamaya hedeflemeye yönelik bir tarz oluşturmaya çalışıyoruz.

CNN TURK

Paylaş.

Yanıtla