Oyunlar Sahnede Seyirci Nerede?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Türkiye İstatistik Kurumu, geçtiğimiz günlerde İstanbul’daki tiyatroların son 11 yılına mercek tutan bir araştırmanın verilerini açıkladı. Sonuçlar ezber bozucu: Salon sayısı 35’ten 137’ye, sahnelenen oyunlar 6 katına çıkmasına rağmen seyirci sayısı azalmış.

Türk tiyatrosunun yakın tarihi ile ilgili pek araştırma yapılmıyor. Bilinen tek şey, tiyatronun karanlık bir dönemden geçtiği. Son dönemde kaç salon açıldı, kaç oyun sahneye konuldu, izlendi sorularının cevabı yok. Türkiye İstatistik Kurumu’nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı araştırma, İstanbul tiyatrolarının fotoğrafını çekiyor.

Araştırmada, 1999–2010 sezonları arasında kültür başkentinde salon, oynanan eser, toplam gösteri ve seyirci sayısı var. Sonuçlar ezber bozucu. 1999’da 35 salonda 302 oyun, 2010’da 137 salonda 1.927 oyun sahnelenmiş. Salon sayısı beş katına, sahnelenen oyun sayısı 6 katına çıkmasına rağmen seyirci sayısı yüzde 3 azalmış.

Araştırmada farklı ayrıntılar da var. 1999’dan sonra salon sayısında bir azalma görülüyor, 2000’e ayak basarken seyircinin hemen yarısı tiyatrodan ayağını kesmiş. Krizin yaşandığı dönemde ‘seyirci oyuna gitmez’ diye tahmin ederken gösterilerin iki katına çıkması, talebin 200 bin artması enteresan. Sonraki iki yılda gelgitler var, salonlara göre seyirci sayısı da normal. Tiyatromuzun dibi gördüğü yıl: 2005. Yani seyircinin cebine para girmeye başladığında salonlar boşalmış. İstanbul’da sadece 90 oyun sahnelenmiş, 21 salonun kapısından 380 bine yakın seyirci girmiş. Bu yıldan sonra ciddi bir yükseliş dikkat çekiyor. 2007-2008 sezonuna girerken üst üste salonlar açılmış, seyirci ikiye katlanmış. Sahneye konulan oyun sayısı 149’dan 1.269’a çıkmış, salon sayısı 21’den 69’a yükselmiş. Sonraki yıllarda düzenli olarak sayılar artmış ama seyirci sayısında 11 yıl öncesini bile yakalayamamış. Yıllar sonra tiyatro başladığı yere bile geri dönememiş.

Adamakıllı salonumuz yok!

Salonların artışı ‘tiyatroya verilen destek artıyor’ algısı oluşturuyor ama dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı var. Yeni salonlar teknik olarak (kulisleri yok, ışık sistemleri yetersiz vb.) gösteriye müsait değil. Bazılarında özel gösteriler yapılıyor, bazıları bir-iki defa perde açıyor. Tiyatro salonlarının kültür merkezlerine çevrilmesi sayının arttığını gösteriyor. Usta oyuncu Ayten Gökçer, bu durumu şöyle özetliyor: “Salonlar tiyatrodan anlamayan mimarlar tarafından yapılıyor. Adam akıllı bir tiyatro salonumuz yok!”

Özel tiyatrolar için üzülüyorum

Ayten Gökçer (Oyuncu): Özel tiyatrolar arttığı için oyun sayısı artıyor. Risk almıyor, seyirci bulmayan bir oyunu hemen değiştiriyor. Onlar için üzülüyorum. Bütün dünyada tiyatrolar krizden etkilenirken bizim izleyicimizin salonları doldurması takdir edilecek bir şey. Dibi gördüğümüz 2005 yılında repertuvara bakmamız lazım. Yazarlar her yıl iyi oyun yazamıyor ne de olsa. Dünya iyi oyun sıkıntısı yaşarken bizimkilerin de yazamaması normal. Demek ki bir dönem altın devre gibi en iyi oyunlar sahneye taşınmış, bir devre daha vasat olmuş. Tesadüfler üst üste gelmiş, 2005 yılında seyirci oyuna gitmemiş. Bence geçici bir durum. Türkiye’de dört dörtlük tiyatro salonu yok. Arkadaşlarım teknik imkânı olmayan yerlerde oynuyorlar. Salonların artmasından çok, nitelikli salonların artması gerekiyor.

Kötü oyunlar arttı, seyirci azaldı

Hüseyin Sorgun (Tiyatro Eleştirmeni): Repertuvardaki durağanlık, yıllardır aynı oyunların tekrarlanması, yeni yazar kazanımındaki gayretsizlikler, seyircilerin neden gelmediğinin de doğal cevabı. Seyircisi ile bağlarını koparan sanatçı prototipine, kurumsal vizyonsuzluklar da eklenince, tiyatrolar ile seyirci arasına bir mesafe girdi. Dramaturjiden yoksun, seyirci algısını hiçe sayan oyunlar salonları boşalttı. Seyircinin azalması, kötü oyunların arttığının göstergesi. Bunun için bir şeyler yapılmalı. Ödenekli tiyatrolar oyun sayısını artıracağına, düzgün bir repertuvar hazırlamalı. Toplam kaliteye önem vermeli. Bizim repertuvarlar oldukça yaşlı. İstanbul’da 50’nin üzerinde üniversite var ve bu potansiyel kullanılamıyor. Seyirci ile tiyatro arasında iletişim dilinde önemli sorunlar var. Kuşkusuz yüzyıl öncesine dayanan kopya mantığının bugün artık zemini kayıyor.

Seyircinin kültür seviyesi düştü

Gencay Gürün (Tiyatro İstanbul Genel Sanat Yönetmeni): İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek imkânsız. Anadolu yakası, Avrupa yakasına geçmiyor. Kimse evden çıkıp oyuna gitmiyor. Evde oturup dizi izlemeyi tercih ediyor. Bir kanalda 15 dizi var. Herkes dizileri konuşuyor, tiyatro yok! 6–7 yıl önce yaptığımız oyunlar, 2-3 yıl kapalı gişe oynadı. Şimdi oynasak izleyici gelmez. Halkın seviyesi düşüyor, düşürülüyor. Açın ya bir yumruk göreceksiniz, ya bir taciz sahnesi. Kara sakallı adamlar var sadece. Çok ilkel bir toplum imajı oluşturuluyor. Türkiye’de RTÜK ya ülkeyi kurtarır ya da batırır. Şu kadar Batı müziği, şu kadar Türk müziği koyacaksın demeli. Seviye yükseltilmeli ki, tiyatroya talep olsun. Yoksa ben tiyatroda kusur bulmuyorum.

Zaman

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.