Dizi Rutini İnsanı Öldürür

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Genco Erkal, bu sezon çağımızın en büyük şair ve oyun yazarlarından Bertolt Brecht’in şiir, şarkı ve öykülerinden uyarladığı kabare oyunu “Ben Bertolt Brecht” ile izleyici karşısında…

Erkal’ın Tülay Günal ile birlikte sahneye çıktığı oyunun prömiyeri 17 şubat’ta Muammer Karaca Tiyatrosu’nda yapıldı. ıkili bugün aynı oyunla yine aynı sahnede… İzleyiciyi dünyanın düzeni, kadının konumu ve savaş gibi konularda eğlenceli bir yolculuğa çıkaran oyunun detaylarını Erkal ve Günal’dan dinledik.

Öncelikle “Ben Bertolt Brecht” oyunundan bahsederek başlayalım sohbetimize…

– Genco Erkal: Tabii. Bu oyun Bertolt Brecht’in şiir, şarkı ve öykülerinden bir araya gelmiş bir kolaj… Biz bu oyunu bir kabare ortamına oturttuk. Çünkü müzik çok ağırlıklı. Yarı yarıya şarkılı bir gösteri. Kurt Weill, Hans Eissler, Paul Dessau, ve Sarper Özsan’ın müziklerini kullandık. Bunlar aslında çok ünlü, çok klasikleşmiş şarkılar… Biz o eserlere daha jazz ağırlıklı bir yorumla yaklaştık. Aslında oyunun belkemiğini de bu şarkılar oluşturuyor. Brecht’in dünyasında müzikli bir söyleşi diyebiliriz. Hem eğlenceli, hem vurucu, hem kışkırtıcı, hem uyarıcı…

Siz genellikle sosyal bir meselesi olan oyunlar sahneye koyuyorsunuz…

– Genco Erkal: Evet, biz politik tiyatro yapıyoruz. Bu tiyatro türü 1960’larda ilgi görmeye başladı. Benim de tiyatroya profesyonel olarak başladığım yıllardı… 1969’da Dostlar Tiyatrosu’nu kurunca bütünüyle politik tiyatronun etkisinde bir topluluk oluşturdum. Bu tabii ki çok kolay bir yol değil. O arada üç tane askeri darbe yaşadık. Çok zor dönemler geçirdik. Oyunlarımız yasaklandı, bombalandı, saldırıya uğradık.

Neden vazgeçmediniz?

– Genco Erkal: Özellikle bizim gibi aydınlanma sürecini tamamlamamış, gelişmekte olan toplumlarda sanatçıların toplumu aydınlatmak anlamında bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Düşünmeye yöneltmek, sorunların çözümünde yol gösterici olmak gerek. Öyle bir tiyatronun geldiği son nokta da “Ben Bertolt Brecht” oldu.

BEN TÜLAY’I GECE KULÜPLERİNDE DİNLEDİM

Peki Genco Erkal ve Tülay Günal nasıl bir araya geldi?

– Tülay Günal: Ben karar vermedim buna aslında, Genco Erkal karar verdi…

– Genco Erkal: Biz 15 yıl önce “Simyacı” adlı oyunda beraber çalıştık. ıki yıl kadar beraber çok uzun turneler yaptık. Gece gündüz beraberdik. Tülay’la oyuncu olarak, kafa olarak çok iyi anlaştığımızı düşünüyorum. Böyle bir şey yapma fikri oluştuğunda aklıma hemen o geldi. Ayrıca ben Tülay’ı Ankara’da, gece kuluplerinde ve barlarda da dinledim!

– Tülay Günal: Bunu söylemeseydik (gülüyor)…

Eyvah pot mu kırıldı yoksa?

– Genco Erkal: Bilmem, söylemese miydim acaba (gülüyor)… Neyse… Tülay’ın jazz’a gırtlağının yatkın olduğunu oradan biliyorum.

Tülay Hanım, bu gece kulübü konusunu bir de sizden dinlesek…

– Tülay Günal: Anlatayım… Ben konservatuvardan mezun olduktan sonra Devlet Tiyatrosu’na girmedim. Bir yıl kadar beklemiştim. O zamanlar öyle bir gece hayatı da vardı. ınsanlar jazz dinlemeye giderlerdi. İstanbul’da uzun süre jazz şarkılar söyledim. Sonra o defter kapandı. “Bundan sonra artık sadece sahne üzerinde şarkı söylerim” dedim. Dolayısıyla bu proje büyük bir şans oldu benim için…

– Genco Erkal: Tülay’ın jazz gırtlağını daha önce kullanmış olması, özellikle bu oyun için onun en büyük avantajı.

– Tülay Günal: Kesinlikle… Çünkü çok zor şarkılar. Müzikle daha önce ilgi olmayan birinin o şarkıları sıfırdan başlayarak öğrenmesi ve yorumlaması çok zor olacaktı…

GÜNÜMÜZDE MÜTHİŞ ÜRKEK BİR TOPLUM VAR

Genco Bey bu sezon dört tane tek kişilik oyun oynadınız. Ve hepsi de sahne üzerinde ciddi performans gerektiren oyunlardı…

– Genco Erkal: Doğru, bu sene hakikaten bir rekor denemesine gittim. Peş peşe devamlı onları oynuyordum. Ama şimdi bir ara verdim. Artık zaten onlar bir klasik gibi; hayatımın bir parçası oldukları için her zaman oynayabilirim.

Tek kişilik oyunlarınızda Karl Marx, Aziz Nesin ve Nazım Hikmet’i canlandırdınız… Dikkatimi çeken, hepsinin de sürgün yemiş olmaları…

– Genco Erkal: (Gülüyor) Bu yazarları seçmemin nedeni, onların dünya bakışının benim dünya bakışıma uymasıydı. Ama demek ki tarihler ve toplumlar değişse de bu insanların kaderinde bir benzerlik oluyor.

Siz “Benim de başıma böyle bir şey gelir mi acaba?” diye düşünmediniz mi hiç?

– Genco Erkal: Çekinecek bir şey yok. ınsan inandığı bir şeyi yaptığında, bunun bedeli neyse çekmeli. Ama günümüzde müthiş ürkek bir toplum var. Başıma bir şey gelir mi diye susuyorlar. Bu çok tehlikeli. Çünkü o zaman insanlar başlarına gelecek şeyleri hak etmiş oluyor. Eleştiri yapmak lazım, düşünceyi açık açık söylemek lazım. Bu oyunda da susan toplumlara ilginç göndermeler var. Bundan 60 yıl önce yazmış olmasına rağmen, sanki Türkiye’yi düşünerek yazmış Brecth. Demek ki büyük yazar olmak böyle bir şey.

DİZİ RUTİNİ İNSANI ÖLDÜRÜR

Tiyatroya yıllarını vermiş bir usta olarak, genç oyuncuları nasıl buluyorsunuz?

– Genco Erkal: Genel anlamda beğeniyorum. Ama birçoğu için üzülüyorum. Çünkü yeteneklerini tiyatro sahnesinde de göstermeleri gerekiyor. Devamlı dizi yaparlarsa yetenekleri körelir. Çünkü oyunculuk rutini kaldırmaz. Her zaman yeni olacaksın, bir şeyler araştıracaksın… Dizi çekimleri ise beklemek üzerine kurulu. Sabah gidip akşama kadar bekleniyor. Bu durum insanın iliğini kurutur, öldürür. O yüzden çok üzülüyorum onlara. Tiyatro yaparlarsa mutlu olacaklar diye düşünüyorum.

Bu yüzden mi hiç dizi çekmediniz?

– Genco Erkal: Yok, benim dizide oynamaya hiç vaktim olmadı. Aslında tiyatronun selameti için tiyatro oyuncularının dizilerde oynaması gerek. Çünkü insanın tiyatrodan hayatını rahat idame ettirmesine imkan yok. Dizinin getirdiği parasal desteğin gerekli olduğunu düşünüyorum. Oyuncular bir dönem tiyatro yapsın, sonra diziye girsin ve ardından yine tiyatro yapsın… ıkisi birlikte olunca enerji anlamında altından kalkmak çok zor.

– Tülay Günal: Ben de katılıyorum bu fikre. “Asi” dizisinde rol alırken bir yandan da Adana Devlet Tiyatrosu’nda Çetin Tekindor ile birlikte “Vita’nın şarkısı” oyununu oynuyorduk. Sürekli gidip geliyordum. Ve o zaman bir daha asla dizi ile tiyatroyu aynı anda yapmayacağım demiştim. Yapanlara şaşırıyorum.

KENDİMİ MANŞETTE GÖRÜNCE ÇOK GÜLDÜM

Genco Bey, Nişantaşı’ndaki bir mağaza önünde durup, tiyatro oyununuza uygun bulduğunuz bir kadın montunun fotoğrafını çektiniz. O anı haberciler kaçırmadı. Normalde magazin dünyasından uzak bir sanatçı olarak, kendinizi o fotoğrafla manşette görünce neler düşündünüz?

– Genco Erkal: Sormayın, çok güldüm. şaşırdım da aynı zamanda. Çekilirken hiç farkına bile varmadım çünkü. Orada fotoğraf çekerken benim de fotoğrafımın çekileceği aklımın ucundan geçmezdi. O sırada oyun için kostüm araştırıyordum. Yolda yürürken bile aklımda hep oyun vardı. O vitrine baktım ve oyunda kullanılacak kostüm acaba bu olabilir mi düşüncesiyle fotoğrafını çektim. Ama yakalandım. Ayrıca o çektiğim monttan da bir tane bile kalmamış. ınsanlar gazetede görünce kapış kapış almışlar. Bu da enteresan tabii… Ama neticede kostümcümüz uygun bulmadı, başka kıyafet aldık.

Röportaj: Ebru Esen TURGUD

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.