Darbeci Sanatçılar Girişimi

Pinterest LinkedIn Tumblr +
[Roni Margulies’in Taraf gazetesindeki yazısını yayınlıyoruz.] Sanat çok önemli bir şeydir.

Bana inanmıyorsanız, bakın, Levent Kırca da söylemiş çok önemli bir şey olduğunu:

“Sanat, toplumun okuludur. Halkın yansımasıdır, soluğudur. Sanat, bir toplumun ‘ten’idir, ‘cilt’idir. Sanat toplumu bilinçlendirdiği için, önce onu yok ederler. Kendimi, elleri kolları alçıya alınmış bir ahtapot gibi hissediyorum.”

Yüzü Levent Kırca’ya benzeyen alçıya alınmış ahtapot imajını gözlerinizin önünden silebilirseniz, yazıya devam etmek istiyorum lütfen.

Ne yalan söyleyeyim, tiyatrocu, komedyen ve yazar kimliklerinin hiçbiriyle Levent Kırca’yı bugüne kadar ciddiye almış, izlemiş değildim.

Kendi kabahatim. Halkın yansımasından, soluğundan mahrum etmişim kendimi.

Tam hatırlayamıyorum, ama Atatürk de demiş ya: “Damarlarından biri kesilen bir toplum sanat yapamaz, çok kan akar ve o kan çok asildir.”

Bu eksiğimi kapatmak için, ‘Sanatçılar Girişimi’ diye bir şey kurulduğunu duyduğumda ilgilenmeye çalıştım.

Şöyle anlatmış Kırca:

“En son sanatçılar girişimi bir araya geldi. Bir platform oluşturuldu. Bir basın açıklaması yapıldı. Ben bu girişimi planlayan grubun içindeyim. Bu girişimin amacı bugün ülkemizde birtakım hakların gasp edilişi, özgürlüklerin önüne set çekilmesi. Aydınların tutuklanması. Sanatın yasaklarla karşı karşıya gelmesi. Bir heykelin yıkılması. Yeni bir şey icat etmiyorum. Var olanı söylüyorum. Atatürk’e yönelik birtakım hareketlerin olması. Onun için de biz buradayız. Bazı haksızlıklara da karşıyız dedik. 100 kadar arkadaşım var.”

Bu arkadaşlar arasında çok değerli isimler de var: Tarık Akan, Ferhan Şensoy, Yıldız Kenter, Leylâ Erbil, Genco Erkal, Müjdat Gezen, Edip Akbayram, Zeynep Oral, Rutkay Aziz, Kürşat Başar, Bedri Baykam, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Nedim Saban, Nejat Yavaşoğulları.

Girişim’in bir eksiği var bence.

Adı ‘Çağdaş Sanatçılar Girişimi’ olsa daha iyi olurdu. Memleketimizde gelenek olmuştur çünkü.

“Ben çağdaşım, aydınlanmış bir insanım, çağdaş ve aydınlanmış olmak Atatürk gibi yaşamak, Atatürk gibi düşünmek demektir. Atatürk gibi yaşamayan ve düşünmeyen herkes gerici, şeriatçı ve/veya eşşoğleşşektir. Onları aydın ve yurtsever orgenerallerimizin yardımıyla çağdaşlaştırmak ve eşşoğleşşeklikten vaz geçirmek gerekir” diye düşünen oluşumların isminde “çağdaş” kelimesi olur.

İnsan hem çağdaş hem de sanatçı olunca, bunun bazı gerekleri vardır tabii.

Girişim’in katılımcılarından eski şair Ataol Behramoğlu bir tv programında çok güzel belirtmiş bu gereklerin neler olduğunu.

Demiş ki, “Hiçbir demokratik ülkede gelen başbakan ilk gün es selam ün aleyküm demez. Halkın oyları ile seçilmiş parti bir ülkenin temellerini oluşturan değerleri ortadan kaldırma hakkına sahip midir? Mesela laiklik olgusunu ortadan kaldırmaya sahip midir? Cumhuriyet’in niteliklerini ortadan kaldırmaya yönelik haklara sahip midir? Halk örgütlü değilse buna bir şekilde asker karar verebilir. Askerin yaptığına sivil toplum sahip çıkabilseydi, toplum bambaşka bir yere gidebilirdi. Ama sahip çıkamadı. Toplum örgütsüz olduğu için bilinçsiz olduğu için yapamadı”.

Behramoğlu’nun kaygılarını anlıyorum. Kısaca şöyle özetlenebilir: “Halk aptal, askerin yaptığına sahip çıkmıyor, kendi seçtiği hükümete sahip çıkıyor, ay ne kötü durumdayız. Keşke askerler darbe yapsa da, çağdaş ve demokratik olsak.”

Aslında özetlememe gerek de yok, kendisi özetlemiş zaten: “Göreceğiz ülke nereye doğru gidiyor. Devam etsinler oy vermeye. Toplumun uyarılması lazım, aydınlatılması lazım. Her toplumun kendine özgü gerçekleri var. Ben darbe iyidir, demokrasi kötüdür demiyorum. Asla böyle bir şeyi savunmuyorum. Ama gerekirse olabilir.”

Bütün bunları kolayca anlıyorum da, “Hiçbir demokratik ülkede gelen başbakan ilk gün es selam ün aleyküm demez” kaygısını anlayamadım doğrusu.

Başbakan’ın “es selam ün aleyküm” demesine mi itiraz ediyor Behramoğlu, yoksa bunu “ilk gün” söylemesine mi?

İlk gün değil de ikinci gün mü selam vermesi gerekiyordu? Yoksa zaten “es selam ün aleyküm” değil, “good morning” mi demeliydi?

Atatürk’ün lafını hatırlayıverdim birden: “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir”.

Söylemeyi unutmuş, “Sanatçıları Levent Kırca ve Ataol Behramoğlu gibi olan bir toplumun sanatla zaten işi kalmamıştır.”

Taraf

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.