Bir Fiziksel Tiyatro Deneyimi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Asya Saydam

DV8 Fiziksel Tiyatro (DV8 Physical Theatre), geçen dönem aldığım çağdaş tiyatro dersi ile performatif gruplar dağarcığıma girmiş bir İngiliz dans/tiyatro grubu. Benim fiziksel tiyatro başlığı altında izlediğim önceki performansların ötesinde bir performansla, günümüzün ve tarihimizin gerçekliğine dikkat çeken bir grup.

Londra asıllı bu grup Avrupa turnesinde şimdi. Yeni projeleri Can We Talk About This? (‘Bunun hakkında konuşabilir miyiz?’ diye çevrilebilir) adlı performansları ile Budapeşte’yi ziyaret ediyorlar. Ben de onları ön sıradan, boş bir parke zemin sahneye bakarak bekliyorum. Işıklar kapanıyor, kafası aşağıda, bir ayağı kafasından yukarda duvara dayalı biri beliriyor ışıklar açılınca. “Kendini Taliban’dan daha üstün hisseden var mı?” diye soruyor. Ses yok. Ve anlatmaya başlıyor. O andan itibaren sahne durmaksızın bir devinim içine giren oyuncuların ve bedenlerinin dans diye de nitelendirebileceğimiz hareketleriyle ve onların ağızlarından dökülen gerçekleriyle örülüyor. Yalın kostümler, kumaş pantolonlar ve tercihen koyu renkli gömlekler, üstler. Oyunun -ya da performansın mı demeliyiz- başından sonuna sahneye gelen herkesin ayakları ayrı, kafaları ayrı, bedeni de ayrı oynuyor. Kulağa saçma gelebilir ya da ilgi çekici gelmeyebilir, veya kafanızda canlandırmakta zorlandığınız bir görüntü olabilir ama izlerken nasıl bir harmoni içinde olduklarını hayretle takip ediyorsunuz. Oyuncuların dillerinden dökülenlerle bedenleri arasında bir uyum, birbirleriyle olan iletişimlerinde ayrı bir uyum var.

Bahsettikleri konuya gelince; Lloyd Newson’un etrafındaki bir grup Müslüman dikkatini çekmiş olacak, İslam dünyası üzerineydi anlatılanlar… Bradford’da öğretmenlerin Müslüman ailelerin çocuklarıyla karşılaştıkları durumlar, İngiltere’de kalabalık nüfuslarından ötürü İngiltere hukukundan bağımsız, şeriat ile yönetilmek istediklerini söyleyen bir kesim, bir kadının zorla evlenmeye mahkum edilmesi, inanç ayrılıkları yüzünden Pakistan, Afganistan, Mısır, İran, Somali ve Türkiye’de öldürülenler… Geçmişe dönük pek çok olayın hatırlatılması ile örülmüştü gösteri. Performansın bir yerinde sahneye, ellerinde A4 kağıtlarda öldürülenlerin fotoğrafları ve yılları basılı olan 6 oyuncu geliyor. Yavaş yavaş oyuncuların ellerinden yere dökülen kağıtlarda, Sivas katliamında öldürülen 37 kişi ve Bahriye Üçok da var… Genel olarak bir Şeriat eleştirisi olduğu söylenebilir; üzerine konuşulması dahi Mısır ve Pakistan liderleri tarafından yasaklanan bir kurallar bütünü. Neden konuşamıyor, tartışamıyoruz? Biraz da bunu sorguluyor performans. Bugün dünyanın önde gelen ülkeleri olarak varsayılan -en azından düşünce özgürlüğünün bizim ülkemizden önde olduğuna hem fikir olabileceğimiz- ülkelerde bile İslam dünyasına karşı bir korku var. Danimarkalı karikatürist yazıp çizdiklerinden dolayı ölüm tehditleri aldı, ve yıllardır korumayla geziyor. Onun karikatürünü filminde kullanan Geert ise Hollanda hükümetinin onun adına özür dilemesine sebep oldu. Adları yitip giden kadınlar… O kadınları anlatmaya çalışan bir yönetmen Theo Van Gogh, 2004’te bir Hollandalı Müslüman tarafından öldürüldü. Selman Rüşti ise yazdığı kitap “Şeytanın Ayetleri” ile Humeyni tarafından başına 3 milyon dolar konulan dünyanın 100 entelektüeli arasında. Kuran’ın Florida’da bir kopyasının yakılması dahi Afganistan’da 12 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Bir kopya bu kadar cana mal olabilir mi? Kadın hakları savunucusu Meryem Namazie uzun süre Sudan hükümeti tarafından tehdit edildi yaptıklarından dolayı. Taliban’ın bütün vahşetine, çirkinliğine rağmen ondan daha üstün olduğumuzu düşünemediğimizi anlatmaya çalışıyor performans, ki performansın başındaki soruya çoğunluk el kaldıramamıştı.

Koreografi incelikle işlenmişti. Bir adım dahi yanlış atsalar oyunun bütünlüğü bozulabilirdi. 10 kişilik grup bir nevi dans ederek bahsettiğim bütün bu konulara ve isimlere dikkat çektiler 1 saat 25 dakikada. Lloyd Newson, DV8’in 1986’da kurulmasına yön veren ve hemen hemen DV8’in bütün prodüksiyonlarının yazarı, bu oyunun yazımında tamamen kişisel deneyimlerden ve medyadan edindiği bilgiler ışığında bir araya getirmiş Can We Talk About This? metnini. Bir nevi konuşma özgürlüğü, sansür ve insan hakları üzerine bir belgesel yaratılmış. Budapeşte’de izleme şansı bulduğum bu grubu ve bu projelerini Türkiye’de ağırlayabilsek, izleyebilsek keşke. Ama çoğunluğu Müslüman bir ülkeye gelmek onlar açısından ne derece güvenli olur?  Soru işaretleri ve endişeler ile ayrıldım gösterimden.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Asya Saydam

Yanıtla