Onlar Anlatırken Seyirci Kendini Keşfedecek

Pinterest LinkedIn Tumblr +

18. İstanbul Tiyatro Festivali, bu hafta sonu 360 derece dönen sahne tasarımıyla dikkat çeken bir gösteriyi seyirciyle buluşturuyor. İsviçreli Martin Zimmermann ve Dimitri De Perrot ikilisinin sahneye koyduğu tiyatrodan dansa, sirkten müziğe uzanan sözsüz gösterisi ‘Hans ya da Heiri’, Enka Vakfı sponsorluğunda bu akşam saat 20.30, yarın saat 15.30 ve 28 Mayıs Pazartesi günü saat 20.30’da olmak üzere üç gösteriyle Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde olacak. İnsanların birbirlerine benzemesinin yarattığı sıkıntıyı ve kıstırılmışlık hissinin ele alındığı sözsüz gösterinin en dikkat çekici özelliği, sahnede kendi kendine 360 derece dönen ev. Sahne tasarımıyla övgü toplayan ve bu yıl İsviçre ’de tasarım ödülü alan oyunda, dört ayrı odadan oluşan ev, gösteri boyunca dansçılara bazen zemin bazen tavan oluyor. Sanatçılar sahnede, hareketler, beden dili, objeler, farklı tınılar, canlı müzik ve seslerle, bir araya toplanmış ve birbirinden farklı insanların aynı olaydan tat almasının keyfini yansıtıyor. De Perrot gösteriye sahneden canlı olarak plaklarıyla çalacağı müzikleriyle eşlik ediyor. ‘Hans ya da Heiri’nin konsept, sahne tasarımı ve yönetmenliğini Zimmermann ve De Perrot birlikte üstleniyor. Gösteride tüm müzikler De Perrot’ya aitken, alışılmışın dışındaki koreografileri ise Zimmermann oluşturmuş.

Gösteri öncesi, Zimmermann ve De Perrot ikilisine yaptıkları tiyatroyu nasıl tarif ettiklerini sorduk, anlattılar: “Bir insanın etraf tarafından fark edilmediğini, görülmediğini düşündüğü anda yaptığı küçük şeylerden kuruyoruz oyunlarımızı. Arıyoruz, araştırıyoruz ve bu küçük şeyleri derlediğimiz noktada, karakterler, alanlar, küçük bir nefes, bir an için aklın baştan gitmesi, kalbin sıkışması gibi sesleri keşfediyoruz… Biz buna tiyatro diyoruz çünkü daha iyi bir kelime bulamadık”.

Nesneler, bedenler ve seslerde gizli anlamları bulup çıkarıyor Zimmermann ve De Perrot. ‘Hans ya da Heiri’ biz insanların, temel ihtiyaç ve arzularımız söz konusu olduğunda, ne kadar da birbirimize benzediğini ele alıyor. Ne kadar benzer, ne kadar farklıyız? Bu soruya yanıt vermeyi kabul etmiyorlar, “Biz söylemeyelim, seyirci gelsin, kendi keşfetsin” diyorlar.

20 yıl önce bir partide tanışan, o gün bugündür ortak çalışmalara imza atan ikili, sahne düzeninin söylemek istedikleri hikâyelerinin ana unsuru olduğunu söylüyor. Mizahın her zaman en önemli itici güçleri ve motivasyon kaynakları olduğunu da belirten Zimmermann ve De Perrot, mizahın kendilerine zor zamanlarının üstesinden gelmelerine yardım ettiğini vurguluyor. Bir de mesajları var bize: “Mizah anlayışını asla kaybetmemelisiniz”.

Festivalde ayrıca…
ANTIGONE: “Dünyaya kin değil, sevgi paylaşmaya gelen” Antigone’nin hikâyesi, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu tarafından her bir karakterin tüm oyuncular tarafından canlandırılması fikrinden hareket edilerek yorumlanıyor. Haldun Taner Sahnesi, 15.30
KUPA KIZI: MSGSÜ Modern Dans Anasanat Dalı’ndan mezun olduktan sonra, yurtdışında, özellikle Budapeşte’de çeşitli dans topluluklarıyla ve koreograflarla çalışan İlkay Türkoğlu, ‘Kupa Kızı’ adlı koreografisiyle festivalde yer alıyor. Salon İKSV, 18.30 ve 20.30
PARTİ: EKİP’in temel hedefi, havasını soluduğu ülkenin meseleleriyle ilgili, farklı sosyal sınıflara ulaşabilen, dönüştürebilen, nitelikli, çağdaş ve samimi bir tiyatro yapabilmek… Topluluğun ‘Parti’ adlı çalışması ise altı eski arkadaşın yıllar sonra, bir bekârlığa veda partisindeki buluşmasına odaklanıyor. Tiyatro Hal, 20.30
ODA VE ADAM: ‘Oda ve Adam’, ifadesini gündelik yaşamın içindeki kuytu ayrıntılarda bulan aşka ve ilişki olasılığına dair… Oyun, temelde kadın ve erkeğin birbirini hem tamamlayıcı hem de yadsıyıcı bakış açılarından ayrı ayrı anlattığı tek bir metne dayanıyor. Garajistanbul, 20.30

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.