Tiyatrolar Özelleşirken

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[İskender Pala’nın 8 Mayıs tarihinde Zaman gazetesinde yayınlanan tiyatroların özelleştirilmesi hakkındaki yazısını yayınlıyoruz.] Sayın Başbakan özelleştirme talimatını verdiğine göre süreci yönetecek bir ekip kurulmuş ve çalışmalara başlamış demektir.

Bu ekibin içinde elbette tiyatronun işleyişini bilen birileri vardır. Buna rağmen sürecin sağlıklı yürütülmesi adına ilgili kişi ve kurumlar (STK, vakıf, dernek vb.) kültürel, malî ve yapısal düzenlemeler konusunda bu ekibin dikkate alması gereken hususları şimdilerde açıklamalı ve sonunda tiyatronun tiyatroculara teslimi sağlanmalıdır. Bu bağlamda benim, Şehir Tiyatroları’nın bana bağlı olduğu Kültür Daire Başkanlığı dönemimde gördüğüm aksaklıklar üzerine kurgulayıp yıllardan beri dillendirdiğim yedi maddelik bir önerim var. Belki dikkate alınır diye teberrüken kaydediyorum:

1. Tiyatrocular kuracakları vakıf, dernek, birlik vs. adı altında bir oluşumu hemen başlatabilir veya halihazır tiyatro derneklerinden birinin çatısı altında irade beyan etmek suretiyle özelleştirmeye talip olabilirler.

2. Tiyatrolara ait salon ve yönetim binaları, devlet tarafından özelleştirme sürecinde satışa sunulmayabilir ve ihaleyi tiyatrocuların alması halinde en az 29 yıllığına kendilerine bedelsiz tahsis edilebilir.

3. Bina ve salonlar tek kalemde ihale edilebileceği gibi münferiden de özelleştirilebilir. Böylece daha farklı sanat görüş ve icrasına imkân sağlanır. Bu bağlamda devlet cömertçe davranıp (başka amaçla kullanmamak şartıyla) salonların tapu ve anahtarlarını ihaleyi alan tiyatro vakıf veya derneğe verebilir.

4. Hükümet/Belediye tiyatro bütçesini beş yıllığına özgüleyebilir ve her yıl yüzde 20 oranında azaltarak ödemeye devam edip geçiş sürecinde tiyatroya desteğini sürdürebilir. (Beş yıl sonunda tiyatrolar kendi ayakları üzerinde durup özgürleştiklerinde zaten bilet gelirleriyle geçinir hale gelmiş olacaklardır.)

5. Devlet, tiyatroyu vergiden muaf tutabilir (böylece diğer sanat alanlarına da vergi muafiyeti getirilmiş olur ki bu uygulama Kültür Bakanlığı’nın icracı bakanlık olmaktan kurtulmasına zemin hazırlar).

6. Devlet, sanatı desteklemek adına satılan her bilet için belli bir miktar teşvik ödeneği ayırabilir (bu uygulama özel tiyatrolara ve benzer sanat dallarına da teşmil olunabilir).

7. İhale şartnamesi tiyatronun genel kabulleri göz önünde bulundurularak hazırlanabilir ve katılımcıların sanat alanına yönelik iş ve yatırımları tercih veya indirim sebebi olabilir, salonlara amacı dışında kullanım yasağı konulabilir, yahut alakasız sermaye gruplarının (inşaat veya gıda müteahhitlerinin) ihaleye girmesi engellenebilir. (Not: İKSV’nin bu süreçte dışarıda kalması “tekelleşmeyi önlemek” ve “rekabeti teşvik” adına memleketin hayrına olacak, ülkemize ikinci bir İKSV kazandıracaktır.)

Ben inanıyorum ki bu özelleştirme süreci tamamlandığında tiyatroların tiyatrocular tarafından yönetilir hale gelmesi özgür tiyatroyu ortaya çıkaracak ve Kültür Bakanlığı’nın yapısının değişmesine bir kapı aralayacaktır. Tiyatroyla ilgili yeni düzenlemeler sayesinde özel tiyatrolarda bin bir zorluk içinde sahne alan ve bilet geliriyle geçinen sanatçılar da bu vesileyle gerekli desteği almış ve sıkıntısız tiyatro üretmeye başlamış olacaklardır. Öte yandan tiyatronun yeni sahipleri yüzde 40 doluluk oranıyla yetinmeyecekleri için bazı arayışlara girecek ve yeni üretimlere kapı açacaklardır. Bu vesileyle halkın da ilgisini çekecek yerli oyunlar daha çok sahne alacak ve yerli oyun yazılması bereketlenecektir. Yıllardır süren ithal oyunlara mukabil belki ihraç edebileceğimiz kalitede oyunlar ortaya çıkma hayali bile gerçek olabilecektir. Hatta belki şimdilik tiyatrodan uzak duran muhafazakar kesimi salonlara çekmek isteyen tiyatrocular onların da seyredebileceği, onları aşağılamayan, kutsallarına küfretmeyen oyunlar üretmeye de başlayabileceklerdir. Bu tutum aynı tiyatro salonunda klasiklerin yahut dünyada ses getiren yabancı çağdaşların yer alması yanında, meraklısı için ideolojik yahut “müstehcen” oyunların oynanmasına da mani değildir. Bence bu süreç, gelişmekte olan ülkemizin sanat alanında normalleşmesini sağlayacak, özgür sanat ortamı, farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürüp kavga etmemize gerek olmadığını gösterecektir.

Hamiş: Başkalarının dolduruşuna gelerek hakkımda naseza tiyatro iddiaları dillendiren “zavallı despot aydın”ımız (kendisine yakıştırdığı bu ifade için bk. Sabah 2 Mayıs 2012, s.19), buyur bakalım!..

Zaman

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.