Anason ve Yasemin

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Ata

Yusuf Dinçer’in yazıp yönettiği Anason ve Yasemin geçtiğimiz günlerde Atölye Deneme Sahnesi’nde izleyiciyle buluştu. Yazarın günümüz ilişkilerinin iletişimsizliğine ve yalnızlığına dem vurduğu oyunda Cansu Tokyay ve Sarper Saydam rol alıyor. Olcay Karakaplan, Cansu Cengiz, Z. Çağla Şenol ve Y. Sevgi Koysal’ın danslarıyla eşlik ettiği oyunun dramaturgisi Meral Kaya’ya, sahne tasarımı Sevecen Başoğlu’na, ışık ve efekt tasarımı Emre Satı’ya, kostüm tasarımı Dila Bayrak’a koreografi ise Rusudan Savanelli’ye ait.

Oyun bir ilişkiyi ve sürecini ele alıyor. Ele alınan ilişki genel hatlarıyla yanı başımızda yaşanan ilişkilerle örtüşmesine karşın oyunun belli bir derinliği ve öznelliği sağlanamadığından ne yazık ki oyun boyunca hikâyenin içine giremiyoruz. Hikâye devamlı bizi iterek kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor sanki. Sadece o an sahnede anlatılanları izlemekle yetinmek zorunda kalıyoruz. Belli bir bütünlük içerisinde ele alınmasına karşın geçişler silik kaldığından bir türlü bu bütünlük sağlanamıyor.

Örneğin, kadının adamla nasıl tanıştığına dair hiçbir işaret yok oyunda. Kadının adamdan ayrılma nedeni de tam olarak yer bulmuyor oyunda. Ve aralarında yaşanan sorunların belli bir katmanı yok. Yani oyuna dair özel bir karakter, hikaye veya olay kurgusu yok. Bir adam kadınla tanışır, yemek yer, sevişir, kavga eder, ayrılır, bunalım yaşar ve bazen ölümlerle sonuçlanır. Evet, bazı ilişkilerde bunlar yaşanır ama bu hikayeyi özel kılan şey ne sorusuna belki de cevap aranmalı.

Bana kalırsa sorun karakterler ve olayların yüzeyselliğinden kaynaklanıyor. Belki işe karakter yaratmakla başlanabilirdi. Karakterlere dair belli bir derinlik sağlanmadığından sadece temsili olarak görünüyorlar sahnede. Oyunun hikâyeci bir üslubu var. Olayları anlatıyor ama bire bir canlandıramıyor kafamızda. Kadının ne iş yaptığı, nasıl tanıştığı, kişilerin sosyal ortamları ve psikolojik katmanlarına inilebilir, anlatılan olaylar klasik süreçten kurtarılabilir, merak duygusu katılabilir, seyirciyi diri tutacak malzemeler bulunabilirdi örneğin.

Metne dair son olarak, oyunun ismini çok beğendiğimi, sadece bir iki yerde geçmesine rağmen küfürleri gereksiz bulduğumu, dilinin zengin ama konu anlatımında yüzeysel kaldığını, “mış” gibi yapmadan, daha gerçekçi, daha cesur, daha derin katmanlı bir çalışmaya gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tüm bu aksaklıklar seyircinin algısını desteklemese de görsel malzemeler konusunda yönetmenin çok başarılı bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Koreografın çok ama çok başarılı olduğunu, özellikle dansların oyuna büyük katkı sağladığını, yanı sıra dekor değişimlerinde de kullanılmasının müthiş bir fikir olduğunu söyleyebiliriz.

Aynı zamanda yönetmen koltuğuna oturan Dinçer, ilerde adından sıkça söz ettirecek bir yönetmen olacağından hiç kuşkum yok. Yan öğeleri çok iyi kullanarak görsel malzeme ve teknoloji konusunda oldukça özgün işlere imza atmış. Karikatürlü finalini çok ama çok başarılı buldum. Yanı sıra replikler akarken müziklerin daha kısılarak anlaşılır kılması gerekiyor. Yapaylıktan uzaklaşmasını, böylesi sert bir metin için oyuncuların daha cesur, yalın ve gerçekçi olmasını sağlamalı.

Sarper Saydam’ın diksiyona biraz daha ağırlık vermesi, jest ve mimiklerini çok iyi kullanmasına karşın yalın ve net ifadelerle duygu geçişlerini sağlaması ve partneriyle olan iletişiminde daha güçlü olması gerekiyor.

Cansu Tokyay’ı ise öncelikle cesareti ve özgüveninden dolayı kutlayarak başlayalım. Sahnedeki rahatlığı ve partneriyle olan ilişkisini samimi buldum. Ayaklarının üzerine basan, kendinden emin tavrı, ses ve vücut kullanımındaki dengesi, karakteri yorumlamasındaki başarısı ve dansıyla kesinlikle alkışı hak ediyor.

Dramaturgide görev alan Meral Kaya’nın yukarıda saydığım tüm eksikleri gözden geçirmesi, hikâyenin gerçekçi bir zemine oturması için mekan geçişlerinin daha keskin, karakterlerin daha güçlü ve olayların daha net anlatılmasını sağlayarak seyircinin algısına destek olması gerekiyor.

Dila Bayrak’ın kostümlerini oyuncuların karakterlerine ve derinliğine uygun, Emre Satı’nın ışık ve efektleri, mekan ve olay geçişlerindeki o atmosferi sağlıyor. Şüphesiz oyunun en büyük alkışı ise dekor tasarımında yer alan Sevecen Başoğlu’na gitmeli. Pratik çözümlerle aynı dekorlarla birden fazla mekân yaratan Başoğlu, harika bir iş çıkarıyor.

OYUNUN KÜNYESİ:

Anason Ve Yasemin

Yazan ve Yöneten: Yusuf DİNÇER
Reji Asistanı ve Dramaturg: Meral KAYA
Koreografi: Rusudan SAVANELİ
Sahne Tasarım: Sevecen BAŞOĞLU
Işık ve Efekt Tasarım: Emre SATI
Kostüm Tasarım: Dila BAYRAK
Görsel Tasarım : Burak YELMAN
Video Düzenleme: Emre BOZ
Realizasyon: Eşref BÜYÜKSOFUOĞLU, Onur ÖZCAN
Makyöz: Ece AKARYILDIZ
Oyuncular : Cansu TOKYAY, Sarper SAYDAM,
Olcay KARAKAPLAN, Cansu CENGİZ,
Zeynep Çağla ŞENOL, Yağmur Sevgi KOYSAL ve TALHA KAYA.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Ata

Yanıtla