Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Özerk ve Özgür Tiyatro İstiyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği’nin İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yönetmelik değişikliği ile ilgili yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz.) DETİS ( Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği) olarak, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yönetmelik değişikliğiyle adeta tasfiye edilmesine karşı çıkmış, bu uygulamanın ödenekli tiyatrolarının vesayet altına alınması anlamına geleceğini bir basın duyurusuyla bildirmiştik.

Özellikle Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ödenekli tiyatroların özelleştireceğini açıklamasının ardından, DETİS olarak parlamentodaki CHP, MHP ve BDP grup başkanlarını ve kimi milletvekillerini ziyaret ederek, yaşadığımız süreçle ilgili haklı taleplerimizi aktarmış, onlardan destek sözü almıştık. AKP Grup Başkanlığından ve Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç’tan randevu istedik. Randevumuza halen yanıt alabilmiş değiliz. Son olarak bu oldubitti karşısında Kültür ve Turizm Bakanından randevu istemiş, 23 Mayıs 2012 tarihinde TOBAV, TOMEB ve Kültür Sanat Sen’le birlikte Sayın Ertuğrul Günay’ı makamında ziyaret etmiş, Devlet Tiyatrolarına yönelik haksız eleştiri ve yaklaşımlardan dolayı kurum çalışanlarının son derece rahatsız olduğunu belirtip sanatçı ve çalışanlar hakkındaki görüşlerini sormuştuk.

Devlet Tiyatrolarıyla ilgili basına yansıyanlardan edindiğimiz bilgilere ve duyumlarımıza göre kurumumuzla ilgili yeni bir düzenleme yapılacağı açıktır. Bununla birlikte Devlet Tiyatrolarının kuruluş tarihi olan 1949’dan bu yana, kurumun iki sahneden yaklaşık elli sahneye çıkmasına, pek çok ilde yaygınlaşmasına, kadrosunun artmasına rağmen, sürekli olarak vurguladığımız yeniden yapılanma girişimlerinin sonuçsuz kaldığını görüyoruz. Bugün yaşadığımız krizin arkasında özellikle son yirmi beş yıldır tiyatro kurultaylarında, yasa görüşmelerinde altı çizilen unsurlara sırt çeviren Bakanlık ve Devlet Tiyatroları yönetimlerinin olduğunu biliyoruz. Ancak bugün yaşadığımız süreçte, kurumun varlığının adeta ortadan kaldırılmasına yönelik bir tavırla karşı karşıya bırakıldığımızın altını çizmek gerekir. Gerek Bakanlığın gerekse Başbakanlığın hazırladığı model çalışmalarında 5441 sayılı yasanın sağladığı tüzel kişiliğin ortadan kalkacağı söz konusudur. Ayrıca Türk Tiyatrosunun yüzde seksenini oluşturan köklü bir yapı olan Devlet Tiyatrolarının devre dışı bırakılarak yeniden tasarlanacağı ve kurum çalışanlarından yirmi beş yılını dolduranların emekliliğe teşvik edilerek yıllar içinde oluşmuş olan mesleki birikimin, deneyimin ve usta çırak ilişkisinin yok edileceği açıktır. Böylece ödenekli sanat kurumunun prodüksiyon tiyatrosuna dönüşeceği, oyunculuk sanatının akademik tiyatro anlayışından uzaklaşılacağı, emekli olmayan oyuncuların bir havuzda toplanarak sanatımızın özelleştirme yandaşları tarafından taşeronlaştırılarak, isteğe bağlı projelerle bir rant kapısı haline getirileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Bundan sonra kuruma sınav karşılığı kadrolu sanatçıların alınmayacağı belirtilmekte olup, oyun başına dışarıdan alınacak sözleşmeli sanatçı alımlarıyla taşıma suyla değirmen döndürüleceği, bu konumda çalışmak isteyenlerin yönetim kadroları karşısında biat kültürüyle mesleklerini icra etmek zorunda kalacağı tehlikesi bulunmaktadır. Tüm bu uygulamaların sonucu olarak oyunculuk eğitimi veren üniversitelerde ve konservatuarlardaki tiyatro bölümlerinin eğitim alanına da darbe inmesine neden olacağı ortadadır.

Yeni düzenleme ile ancak üstün performans gerektiren, deneyimli yaratıcı ve icracı sanatçıların omuzlarında yükselebilecek deneysel, öncü, yenilikçi oyunlar ile Türk ve Dünya Tiyatrosunun seçkin oyunları,  yerini deneyimi yeterli olmayan sanatçıların üretebileceği ve yorumlayabileceği oyunlara bırakacaktır. Aynı nedenlerle yazarlar kolay sahnelenecek ve yorumlanacak oyunlar yazmak durumunda kalacaklardır. Uygulanması düşünülen performans ölçütlerinin muğlâk ve yöneticinin iki dudağı arasında olması, kapıkulu çalışan tipini yaygınlaştıracak, sanatsal gelişimin en temel unsuru olan sorgulama ve en iyisini arama refleksini yok edecektir. Önerilen yeni sistemdeki performans nitelemesi, öncü, yenilikçi oyunların yerine seyirci oranı doğal olarak yüksek olan gişe oyunlarının baş tacı edilmesi sonucunu doğuracaktır. Ayrıca özlük hakları sınırlı ve kadrosuz teknik personelin esnek çalışma koşullarıyla gelecek güvencesi olmayan çalışanlarla sanatın ne kadar icra edileceği de ortadadır.

Başta da belirttiğimiz gibi, kurumumuzda uzun süredir devam eden “Yeniden Yapılanma” girişimlerinin sesi olan, DETİS olarak şu önerileri dile getiriyoruz: Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin ürünü olan 5441 sayılı yasa gerekçesiyle korunmalıdır. Ancak:

1.1949 yılının koşullarına göre düzenlenmiş merkeziyetçi yönetim anlayışı, İl Tiyatro Müdürlüklerine devredilmelidir.

2.Gerek Genel Müdürlükte var olan, gerekse İl Müdürlüklerinde kurulacak olan “Sanat Yönetim Kurulları” yönetimde en az Genel Müdür ve İl Müdürleri kadar etkin kılınmalıdır.

3. Tüm kurullarda Seçilmiş Temsilcilere ağırlık verilmelidir.

4.Ücretlendirmeyle ilgili olarak 657 sayılı yasayla kurulan geçici bağlantı en kısa zamanda çıkartılacak özel yasa ile ortadan kaldırılmalıdır.

5.5441 sayılı yasanın açık emri olan “tüzük” hemen çıkartılmalıdır.

6.Kurumda kadrosuz personel istihdamından vazgeçilerek, sözleşme sistemi ve işleyişi 5441 sayılı yasada yer alan haliyle uygulanmalıdır.

7.Sanatçıların ve diğer personelin tüm özlük hakları korunmalı, ama ücretler ve emeklilikte günün koşullarına uygun bir iyileştirme yapılmalıdır.

Sonuç olarak, kamu yararına çalışan ödenekli sanat kurumlarının ortadan kalkacağı, böylece halk için hizmet veren Devlet Tiyatrolarının metropollerde ve Anadolu’daki çeşitli yerleşik sahnelerde artık perdelerini açamaz hale geleceği aşikârdır. Bu durumun da kültür sanat ortamında çölleşme doğuracağı zorunluluktur.

Bizler, Türkiye’deki ödenekli sanat kurumlarına karşı yürütülen baskıcı ve dayatmacı anlayışın karşısına dirençle “maddi ve sanatsal bakımdan özerk, özgür tiyatro”  anlayışını savunuyor, bir kere daha “KARANLIĞA KARŞI YAŞASIN ÖZGÜR TİYATRO” diyerek haykırıyoruz.

Paylaş.

Yanıtla