Opera da Yaşam Gibi Değişiyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Radikal gazetesinde yayınlanmış olan Elif Ekinci’nin Yekta Kara ile yaptığı söyleşiyi paylaşıyoruz] Devlet Opera Balesi’nce düzenlenen İstanbul Opera Festivali, cumartesi günü başlıyor. Bu yıl ‘7’den 70’e Opera’ sloganıyla yola çıkan festivali, festivalin sanat yönetmeni Yekta Kara anlattı.

Opera Festivali’ni bu yıl üçüncü kez gerçekleştireceksiniz. Yola çıkarken hedeflenen neydi?

Ülkemizde operaya ilişkin, geçmişten kaynaklanan kimi önyargılar olduğunu yadsıyamayız. Yıllar öncesine dayalı bazı yanlış ve çağdışı uygulamalar, zihinlerde olumsuz izlenimler bırakmış olabilir elbet. Hatta bir adım daha öteye gidelim, opera sanatının elitist bir tavır sergilediği iddiasında bulunanlar bile çıkabilir aramızdan. Oysa asla göz ardı etmememiz gereken nokta şu: 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana opera sanatı, tıpkı yaşamın kendisi gibi büyük bir değişime uğradı. Hedef kitlesini genişletti, yeni ifade biçimleri geliştirdi, teknolojiden beslendi, yorumcularındaki farkındalığı arttırdı, çağdaş, atılımcı yapımlar üretmeye yöneldi. Bu bağlamda, Türkiye ’de biz operacılara düşen en önemli görev, çağın gerisinde kalmadan, müzik ve tiyatronun ideal bileşiminden, insanlık tarihinin bu çok değerli kültür mirasından herkesin payına düşeni almasını sağlamak, yaygınlaşmaya hizmet etmek ve gerçek anlamda ulusal operamızı yaratmak. Opera Festivali’ni düzenleme ve buna süreklilik kazandırma çabamızın temel nedenini de, işte bu bakış açısı oluşturuyor zaten.

Hedefe ne ölçüde ulaşıldı, üç senede nasıl bir yol kat etti festival?

Üç yıl zarfında İstanbullularda önemli bir farkındalık yarattığımız kesin. Tanıtım sponsorumuz Denizbank sayesinde yazılı ve görsel basında dikkat çeken, kendinden söz ettiren kampanyalarımız yer aldı. Bu tanıtımın ve sunduğumuz nitelikli, özel prodüksiyonların, yurtdışından, yurtiçinden davet ettiğimiz gerçekten çok önemli sanatçı ve grupların etkisi kesinlikle gişeye yansıdı, ilgiyi arttırdı. Henüz üçüncü senemizdeyiz, istikrarla devam eder, sürekliliği sağlarsak İstanbul Opera Festivali’nin dış dünyada da önde koşan festivallerden biri olacağına yürekten inanıyorum. Günümüzde dünyanın dört bir yanında düzenlenen opera festivalleri, hem o şehirde yaşayanların hayatına farklı bir kültürel ve sanatsal zenginlik katıyor, böylece yaz aylarını tekdüzelikten kurtarıyor hem de söz konusu kentin kültür turizmine büyük katkı sağlıyor. Örneğin, Salzburg, Bayreuth, Verona gibi, sırf buralarda düzenlenen gelenekselleşmiş festivallerin yarattığı artı değerden yararlanarak yaşayan, turizm gelirlerini her yaz inanılmaz boyutlara taşıyan şehirler var. İstanbul gibi gerçek bir metropolün konumu ise daha ayrıcalıklı. Sahip olduğumuz tarihsel zenginlikler opera sanatıyla buluşturularak sunulduğunda, şehir, hiç kuşkusuz, apayrı bir cazibe merkezi oluşturuyor.

Bu sene program nasıl oluşturuldu? Programı belirlerken neleri göz önünde bulundurdunuz?

Türk bestecilerinin yapıtlarına, bizi konu alan yabancı bestecilerin ürünlerine ve elbet opera tarihinin başyapıt niteliğini kazanmış eserlerine programımızda yer verdik. Yıldırım Bayezid, IV. Murat, Don Giovanni, Aşk-ı Memnu, Saraydan Kız Kaçırma, sözünü ettiğim ilkeler doğrultusunda programa alındı. Amacımız 7’den 70’e her kesimden İstanbulluya opera sanatını tanıtmak, sevdirmek ve bu sayede daha geniş bir kitlenin operayı benimsemesini sağlamak.

Sizce programda “kaçırılmaması gereken”ler neler?

Her bir oyunun farklı, cazip özellikleri var. Bilet fiyatlarının 15 TL’den başladığını, öğrenci ve grup indirimleri de yapıldığını düşünecek olursak, benim önerim seyircilerimizin vakit buldukları ölçüde hiçbirini kaçırmamaları. Çünkü bütün eserleri festival dışında izleme olanakları yok.

Festivalin yabancı konuğu Arjantinli tenor Jose Cura olacak bu sene. Neden Cura’yı seçtiniz?

Jose Cura, üç büyük tenordan sonra en büyük başarıyı yakalamış olan sanatçı. Malum, Pavarotti öldü, Carreras çoktan opera sahnelerini bıraktı, Domingo da ilerlemiş yaşı nedeniyle artık bariton partileri söylüyor. Oysa Cura henüz 49 yaşında, tüm dramatik rolleri dünyanın dört bir yanında çok büyük başarıyla oynuyor, Otello’su, Samson’u, Don Jose’si dillere destan. Sadece tenor değil, aynı zamanda orkestra şefi ve besteci, çok iyi bir yorumcu ve sahne üstünde inanılmaz karizması olan üst düzey bir oyuncu. Bu özellikleri altalta koyunca kendisini festivalimize davet etmek kaçınılmaz oldu.

PROGRAM

7 Temmuz – Don Giovanni- Haliç Kongre Merkezi

9-10-11- Temmuz Saraydan Kız Kaçırma – Topkapı Sarayı

12 Temmuz- José CURA Soprano Feryal Türkoğlu -Aya İrini

14-15 Temmuz- IV.Murat- Topkapı Sarayı

16-18 Temmuz – Yıldırım Bayezid- Kadıköy Süreyya Operası

19 Temmuz- Aşk-ı Memnu- Bahçeşehir Kültür Sanat Merkezi

Elif Ekinci –Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.