Usta Bir Yazarın Ardından

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Doğan Hızlan’ın 10 Temmuz’da Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan köşe yazısını paylaşıyoruz.] Türk tiyatrosunun usta yazarlarından Güngör Dilmen’in oyunlarının hemen hemen hepsini seyrettim. Bazılarının metnini de okudum. Gerçekten Türk tiyatrosu eksikliğini, oyun yazarlığını fazlasıyla hissedecektir.

Midas’ın Kulakları oyunu ile tiyatro dünyasının en çok konuşulan, hakkında en çok yazılan yazarı oldu. Oyun gerçekten de dünya ölçeğinde bir başarı kazandı.
İyi tiyatro eleştirmeni Ayşegül Yüksel’in Güngör Dilmen için yazdıklarının bir bölümünü okuyalım:

“Tiyatrosunun ‘şiir’ini Doğu ve Batı dünyasındaki masal-söylen-tarih birikiminde biçimlendirmiş bir yazardır Güngör Dilmen. Yapıtlarıyla tüm insanlığın sesini sahneye taşıyan… Dilmen’in sanat yaşamında 50. yıla ulaştığı anımsatıldığında önce şaşırdım sonra da bu yıllara tanıklık etmiş olduğumun bilincine varıverdim…

Güngör Dilmen bir trajedi işçisidir. Kullandığı söylensel-tarihsel malzemeyi yapıtlarının pek çoğunda uyguladığı tiyatro şiiri ile yoğurmuştur. Dilmen’le son buluşmamız, iki yıl önce, Ekin Tiyatrosu’nun ‘Midas’ın Kördüğümü’ oyununun ilk gecesinde oldu. Oyunlarında kullandığı ‘şiir’in özelliklerini ve trajedi anlayışını açıkladığı ‘Keçitürküsü’ başlıklı kitabını arkamdaki sıradan uzatıp vermişti. Kitabı okuyunca sevinçle gördüm ki ‘trajedi’yi tartışırken ‘Kurban’ üstüne yazdığım son eleştiri yazısına da yer yer göndermeler yapıyor.”


“Mitostan Yararlanış ve Kişilik (Güngör Dilmen Kalyoncu)” yazımda onun sadece tiyatro oyunlarını değil, öykülerini de değerlendirmiştim.

Yazımda, yapıtlarının kurgu sağlamlığını, edebiyatımız için de bazı yeni denemelere giriştiğini belirtmiştim.

Oyunlarında içeriği tartışılabilir zenginlikte konuları işleyişi ile de dikkat çekmiştir Güngör Dilmen. Özellikle İttihat ve Terakki’sini anmak gerekir.

Yıldız Kenter’in önerisiyle yazdığı Ben Anadolu, yalnız Türkiye’de değil birçok yabancı ülkede de oynandı.

Altı bin yıl geçmişi olan Anadolu kadını 16 ayrı karakterle sahnede canlandırılmıştı.

Mitolojik çağlardan Kurtuluş Savaşı’na kadar gelip dayanıyordu kadının serüveni.

Güngör Dilmen, Anadolu kültürüne sahip çıkmak’tan neyi anladığını şöyle özetliyor:

“Gerçek bir ulusun toprağına derinlemesine sahip çıkması gerekir, yalnız doğal kaynaklarıyla değil, geçmiş kültür değerleriyle de. Biz yüz elli yıldır bu toprağın kültür hazinelerinin ‘Bize yabancı, bizim değil’ diye yağmalanmasına göz yummuşuz. Bize yabancı olan ne? Yadsıdığımız ne? Hiç mi yakınlaşamayız bizden önce bu topraklarda yaşamış insanlara? Sabahattin Eyuboğlu şöyle diyor Mavi ve Kara adlı kitabında ‘Biz bu toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Onun için en eskiden en yeniye ne varsa yurdumuzda öz malımızdır bizim. Halkımızın tarihi Anadolu’nun tarihidir.”

Birçok eserinde, tarih, siyasal, kültürel konular, sorunlar tartışılır.

* * *

GÜNGÖR DİLMEN, Yunan trajedilerinden modern oyun yapısına kadar biçimsel olarak birçok yenilik getirdi. Bunların başında en önemlisi, yarattığı dildir; arı, duru bir tiyatro dilinin kendinden sonraki kuşaklar için de önem taşıdığını söylemek gerekir.

Tarihi insan serüveni içinde yorumlayarak, özgün bir tarih yazmıştır.

Oyun yazarlarının oyunları sadece seyredilmez, okunur da.

Güngör Dilmen için bu geçerlidir.

Eserlerinde yaşayacak!

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.