"Karagöz Sanatı" Hayal mi Oluyor?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Karagöz sanatının artık sadece Ramazan gecelerinde hatırlanan bir sanat olmaya doğru gittiği, bu sanatı tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak için 70 milyonluk Türkiye’de 20-25 hayalinin yeterli olmadığı, bu yüzden “Pepe” ve “Keloğlan” gibi televizyonlarda gösterilecek animasyonlar yapılabileceği belirtti.

Karagöz gölge oyunu sanatı, son yıllarda yeni sanatçıların yetişmemesi insanların ilgisizliğinden dolayı, unutulma tehlikesiyle karşı karşıya. Televizyon ve internetin yaygınlaştığı dönemde, geleneksel Türk sahne sanatlarının en büyük örneklerinden Karagöz gölge oyunu, artık yeterince seyirci bulamıyor. Yetişen nitelikli usta sayısının azlığı da bu sanatın yavaş yavaş silinerek hayal dünyasına itilmesine sebep oluyor.

Karagöz Gölge Oyunu Sanatının unutulmaması için, Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘nın, yerel yönetimlerin ve Milletler Arası Kukla ve Gölge Oyunu Birliği Türkiye Milli Merkezi (UNİMA Türkiye ) gibi kuruluşlar birçok çalışma yapıyor. Çeşitli illerde Karagöz Gölge Oyunu Festivalleri, yarışmaları ve gösterimleri düzenleniyor. Bursa’da 2007 yılında açılan Karagöz Müzesi de bu çalışmaların somut bir örneği. 2007 yılından beri faaliyette olan ve yaz kış, haftanın her günü açık olan müze, ziyaretçilerine 3 ayrı galeride, Karagöz ustalarının koleksiyonlarında bulunan Karagöz oyununa ait figür ve tasvirleri görme imkanı sunuyor. Ayrıca, bir efsaneye dayanan Karagöz ve Hacivat’ın geçmişine dair bilgilerin de yer aldığı müzede, belirli gün ve saatlerde Karagöz gösterisi sunuluyor.

Karagöz Müzesi Rehberi ve Karagöz tasviri yapım ve oynatım ustası Osman Ezgi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karagöz sanatının, artık sadece Ramazan aylarında hatırlanan bir gelenek olmaya doğru gittiğini söyledi. Ezgi, Karagöz ustaları olarak “Acaba Karagöz Sanatı hayal mi oluyor?” sorusunun akıllarında olduğunu belirterek, “Karagöz ve Hacivat artık sadece Ramazan gecelerinde hatırlanan bir sanat olmaya doğru gidiyor. Türkiye ‘de 20-25 tane hayali varsa gerçekten usta diyebileceğimiz kişi, bunların dışında yeni yeni kurslar düzenlenerek ustaların gelecek nesillere bilgilerini aktarması gerekiyor. Zaman zaman kurslar düzenleniyor, ama yeterli değil. Çünkü, Türkiye 70 milyon ve 25 kişi bu sanatı tanıtmak için yetersiz” diye konuştu.

“Animasyonlar yapılabilir”
Karagözcüler arasında en çok bilinen problemin, bu sanatın tanıtılması ve reklam aşamasındaki eksiklik olduğunu vurgulayan Ezgi, “Herhangi bir çizgi film ya da animasyon olsun, şu an çocuklar tarafından çok fazla benimseniyor, seviliyor ve çok geniş kitlelere hitap ediyor. Bunlardan Pepe ve Keloğlan gibi çizgi filmler çok fazla rağbet görüyor. Bunun gibi Karagöz sanatının tanıtılması adına animasyonlar yapılabilir” dedi. Ezgi, Karagöz’ün sinema ve televizyonla kıyaslanmaması gerektiğini ifade ederek, “Karagözü sinemayla ya da televizyonla kıyasladığınız zaman, biraz daha eski kalıyor. Çünkü derinliği yok, iki boyutlu, ses üzerine kurulu bir sanat. Sadece sahnede figürleri görüyorsunuz. Günümüz teknolojisiyle yeni çalışmaların yapılması gerekiyor” diye konuştu.

Karagöz’ün, halkın tercümanı olarak güncel olayları işlediği ve toplumsal hicivi yansıttığı için günümüze gelebildiğini belirten Ezgi, şöyle konuştu:

“Siz eskiyi anlatırsanız bir süre sonra insanlar der ki; ‘bunun bizimle çok fazla alakası yok, bizi anlatmıyor, bizden değil.’ Ama günümüzdeki güncel olayları, işsizlik ya da siyaset ya da bunun gibi sorunlardan bahsederseniz, Karagöz bir nebze de olsa halkı canlandırıyor ve halkın dili olarak gözüküyor, halkın tercümanı aslında. Bizim kahramanımız onlar. Biz Amerikan kahramanlarının yerine Hacivat ve Karagöz’ümüzü kendi öz benliğimizden kopup gelen Karagöz ve Hacivat’ı tişörtlerin üstünde neden görmeyelim? Kendi kültürümüz varken, biz neden dışardan empoze edilen kültürü neden kullanalım?”

“Korsan hayali” ile mücadele
Ezgi, bu sanatın en büyük problemlerinden birinin, “korsan hayali” denilen, eğitim almadan, korsan şekilde Karagöz gösterisi yapanlar olduğuna da değinerek, bu sanata en büyük zararı verenlerin, bir iki aylık eğitimle, kulaktan dolma bilgilerle Karagöz oynatan kişiler olduğunu söyledi. Ezgi, “Bunların engellenebilmesi için öncelikli şart eğitim. Geleneksel Türk tiyatrosu sanatlarının yaşatılabilmesi için üniversitelerde, konservatuvarların tiyatro bölümlerinde yalnızca teorik değil, uygulamalı Karagöz eğitiminin verilmesi gerekiyor. Biz mektepli Karagözcülerin bu şekilde yetişeceğine inanıyoruz.”

600 yıllık efsane
600 yıl önce Bursa’da Orhan Camii inşaatında çalıştığı ve bir süre sonra, inşaatı yavaşlattıkları bahanesiyle idam edildiği öne sürülen Karagöz ve Hacivat efsanesi, Türk hiciv sanatının ve gölge sanatlarının en büyük örneklerinden biri olarak biliniyor. Karagöz’ü yaratan kişi olarak birçok kaynakta Şeyh Küşteri anılıyor. Karagözcüler de Şeyh Küşteri’yi Pirleri olarak görüyor ve Karagöz Perdesi’ni (Hayal Perdesi) Küşteri Meydanı ismiyle anıyorlar. Perde gazellerinin hemen hepsinde de Şeyh Küşteri’nin ismi geçiyor. ‘İlk hayali’ (Karagöz Gölge Oyunu Ustası) Küşteri’den bu yana devam ettirilen bu sanat dalı 2009 yılında UNESCO tarafından Türkiye ‘nin Somut Olmayan Kültürel Mirası olarak kabul edildi.

Gölge Oyunu’nun (bir perdenin arkasından, ışık kullanılarak figür yansıtmak şeklinde yapılan gösteri), Mısır , Çin veya Çingene kültüründen geldiği şeklinde iddialar bulunuyor. Karagöz sanatçıları, Gölge Oyunu’nun Türkiye ‘ye gelmesinden beri, usta çırak eğitimi ile yetiştiriliyor. Bir Karagöz ustasının yanında çalışmaya başlayan ve “çırak” adı verilen kişi, sanatın bütün inceliklerini öğrendikten sonra, ustaların huzurunda sınav olup, ‘Peştamal kuşanarak’ usta unvanını alıyor. (AA)

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.