Travmalar Süperkahraman Olarak Dirildi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

‘Dalgın Sular’ projesiyle bir araya gelen profesyonel çizer, yazar, tarihçi ve psikoterapistler, cezaevi, göç ve deprem mağduru liselilerle birlikte fantastik bir evren yarattı. İstanbul’un travmaları süperkahramanlara dönüşüyor.

“Haliç’in dibi taranırken meydana gelen ve hiçbir zaman ne olduğu tam açıklanmayan bir nedenden ötürü bir dizi olay yaşanmaya başlar. İlk önce ‘halüsinasyon’, ‘gaipten sesler duyma’ gibi psikopatoloji vakaları olduğu sanılan şeylerin, kısa sürede öyle olmadıkları, Haliç ’in İstanbul ’un geçmişini ‘kusmakta’ olduğu anlaşılacak ve İstanbul tamamen geçmişiyle iç içe bir hayat sürmeye başlayacak….”

Dalgın Sular’a hoş geldiniz. Burası, 17 Ağustos travmasıyla yaşayan Adapazarı’ndan liselilerin, Metris Cezaevi’nden çocuk ve genç tutukluların, artık var olmayan Küçükçekmece Ayazma gecekondu bölgesinin her yaşta sakinlerinin, Abhaz Çerkes Dernekleri çevresinde göç ve sürgün hikayeleriyle büyüyen gençlerin bir grup yazar, çizer, sanat tarihçisi ve psikolojik rehber ile birlikte oluşturduğu fantastik bir evren. Proje koordinatörü İskender Savaşır. 43 gönüllü ve sınırlı bütçe ile yaklaşık 9 ayda oluşturulan bu kolektif fantastik evren, sanal âlemde bir tür açık tarih müzesi gibi büyüyor. Yakında dergi olarak da karşınıza çıkabilirler.

Deprem , göç, ölüm, ayrılık, ani yoksullaşma, sürgün, savaş, işkence… Eski imparatorluk başkenti İstanbul ’da elini sallasan bireysel veya toplumsal bir travmaya çarpıyor. Bu karanlık kuyunun içinden yeni bir dil, yeni bir bakış çıkabilir mi? Görünüşe göre çıkmış bile…

DİRİLENLER
Dalgın Sular’da bir ana hikâye var. Haliç ’in dibi kazınırken, ölüler birden bire geri gelir. ‘Dirilenler’ vampir, hortlak, zombi vesaire değildir, ama ölümsüzdürler. İstanbul ’da bir gettoya tıkılırlar. Hikâyenin bundan sonrası depremzede liselilere, kentsel dönüşümü yaşayanlara, cezaevindeki gençlere ve Çerkes göçünün yeni kuşaklarına ait.

Savaşır’ın verdiği bilgiye göre atölyelere katılanlar haftada bir buluşuyor. Her atölyeye bir yazar ve bir de çizer katılıyor. Ortalama 2 saat yazar ve çizerlik, 3 saat de çizim dersi veriliyor. Gelenlere ana hikâye anlatılıyor. Daha sonra kendilerini bu evrende hayal etmeleri isteniyor. Ve senaryo ilerliyor. Katılımcıların çizim teknikleri henüz, projeye doğrudan çizer olarak katılmalarını sağlayacak derecede iyi değil. Ama karakterler yaratıyor, tarif ediyor ve olay örgüsünü oluşturuyorlar. Ana kahramanlardan ‘Gupse’, Adapazarı’nda dinlenen bir Çerkes ninnisinden çıkmış örneğin. Savaşır, ‘Gupse’yi ortaya çıkaran liselilerin günlerdir 1864’teki göç sırasında Adapazarı’nın nüfus yapısı, dönemin Osmanlı-Rus ilişkileri üzerine okuduklarını söylüyor.

Ayazmalı katılımcılar ise ekibe bir Bizans cadısı sipariş etmiş. Ekip tarihi metinleri tarayarak Bizans’ta bir cadı hikayesi yazmış. Cadı dirildikten sonra başına gelecekler ise tamamen eski Ayazma sakinlerine ait… Dergi projesi ortaya çıktığında projenin kendi kendini finanse edebilir hale geleceğini söyleyen Savaşır, iddialı: Tek rakipleri, Marvel Comics!

“O KADAR YARATICI BİR EKİPLE ÇALIŞTIK Kİ…”
Yazar Ayşe Çavdar (Projenin Ayazma ayağına katılıyor):
Yaşları 12 ile 60 yaşları arasında değişen arkadaşlarla, hikayenin Ayazma bölümünü yazıyoruz. Ayazma artık olmayan bir mahelle biliyorsunuz. ‘Dalgın Sular’da tutuklu olarak turistik bir gettoya konulan ‘Dirilenler’ şehirde yaşamak isteyecekler. Ayazma Mahallesi de onlara yardım edecek. Ancak zamanla aralarında bir takım sorunlar çıkacak. (…) Karakterler icat etmeye başladılar. 1 hafta tanıştık, 2 hafta atölye çalışmaları yaptık. O kadar yaratıcı bir ekiple karşılaştık ki. Ben sadece sorular soruyorum. Onlar hayallerini anlatıyorlar.

Ökkeşler ve Gupse

Dalgın Sular evreninde ‘asayiş’ Ökkeşler denilen toplum polisine emanet. Silahları ok ve dinamit. Gupse karakteri 1864 Çerkes göçünde çocuğunu satmak zorunda kalan bir kadını anlatan şiirden yola çıkarak oluşturuldu. Gupse, İstanbul ’daki esir pazarının şimdi yerinde “Vazgeçtim” diye bağırarak diriliyor.
PROJEMEFON ÇAĞRISI YAPTILAR
Dalgın Sular projesi için, ‘projemefon’ arıcılığıyla para toplanıyor. Daha önce Ekümenopolis belgeselinin finansmanı için de kullanılan sistemde, proje için gereken miktar ve süre ilan ediliyor. Bağışlar bir hesapta toplanıyor. Belirlenen süre içinde istenen meblağ toplanamazsa para bağışçılara iade ediliyor. Dalgın Sular dergi projesi için hedeflenen miktar 15 bin lira, süre 45 gün. Kalan süre 37 gün.

SİZ DE KATILABİLİRSİNİZ
Dalgın Sular, ‘travma’ları senaryoya, çizgiromana, resime, hikâyeye dönüştürerek ilerleyen bir proje. Raziye Kubat, Dalgın Sular projesi çerçevesinde 2012 Kafkas Sürgünü için 12-13 öğrencinin katılımıyla düzenlediği atölye sonucunda çıkarttığı işin videosunu yayınladı.

İskender Savaşır: “Adapazarı’nda çocukların kendi işleri de Sürgün etkinlikleri çerçevesinde sergilendi; sergiyi gezen Abhazya Meclis Başkanı, gördüklerinden ve projenin tamamından etkilenerek bizi çalışmalarımızın devamını getirmek üzere Abhazya’ya davet etti.. Sergiye katılan ve işleri üreten çocuklar daha sonra projenin senaryo çalışmalarına katılarak, videoda şiiri aktarılan ‘çocuğu için ninni söyleyen figür’ için Gupse adında bir karakter yarattılar. Gupse’nin ilk çizimi Dinç Onur Aydın tarafından yapıldı, halen Gupse’nin hikayesi yazılmaya ve çizilmeye devam ediyor. Diğer bütün hikayeler gibi Gupse’nin hikayesi de tamamlanmış değil, ilgilenenler fiilen oluşumuna ve şekillenmesine katkıda bulunabilirler, internet ortamı üzerinden ya da tercihan atölyelere katılarak.”

HALİÇ ’İN ÇAMURU HER KARIŞTIRILDIĞINDA, 7 UYUYANLAR UYANIR!
‘Dalgın Sular’ın İskender Savaşır’ın zihninde ilk oluşmaya başladığı yıl, 1987. Yani Dalan operasyonuyla Haliç ’in dibinden tonlarca çamur çıkarıldığı günler.

Projesinin ete kemiğe büründüğü dönemde ise İstanbul ’da metronun Haliç geçişi köprüsüiçin Haliç ’in dibinden tonlarca çamur çıkartılıyordu. Köprü ayaklarının gömüleceği bölgelerdeki bu çamurun içinden neredeyse tüm Haliç tabanını kaplayacak kadar çok lüle (biraz kül biraz duman…) ardından Osmanlı, Bizans, Roma seramikleri çıktı. Yani Dalgın Sular ortaya çıkarken, Haliç fiilen İstanbul ’un geçmişini kusuyordu…

Nasıl başladı bu proje?
Aralıkta başladık. 2 öğrencim “Hocam hadi artık yapın şu işi” dedi. Ve nasıl hızlı ilerlediği beni de şaşırttı. Martta projeye katkıda bulunanlar bir grup ressam arkadaşımla birlikte iki sergi açtık, bir bu yakada bir de karşıda, Dalgın Sular diye… Ve sponsorluk aramaya başladık. Beceremedik! Sosyal sorumluluk, sivil toplumculuk kendi bürokrasisini, kendi dilini oluşturmuş, ben o dili konuşamadım. Ama bir yandan iş yapıyorduk. İnanılmaz az paralara yaptık biz bu işi. Bugüne kadar harcanmış paranın toplamı, 20-30 bin lirayı geçmiyor. 2 sergi ve atölye çalışmaları dahil.

Dalgın Sular’ın ekibinde kimler var?
Okan Aktuğ, yıllardır piyasada olan bir çizer, Dinç Onur Aydınlı, hapishanelerde önemli çalışmalar yapan ressam Fırat Bingöl , tam kadro olarak Bal Art resim atölyesi, yazarlar Ayşe Görür, Ayşe Çavdar…

Kaç genç katıldı?
Katılan çok da kalanları sayayım. Adapazarı’nda Kafkas derneklerininkine 12-13 liseli. Adapazarı’nda artık kemikleşmiş bir kadro var, onlar artık projenin sahipleri gibi, 6 kişi var. Metris’te en problemli ilerleyen atölye. 14 kişi katıldı. 5-6’ya düştük. Cezaevi izin vermekte de çok cömert davranmıyor. Sefaköy’de 16-17 kişi var ama artıyor.

Kafkas derneklerini seçmenizin nedeni?
Biz seçmedik. Onlar seçti.

Nasıl kuruldu o bağlantı?
Adapazarı’yla çok ilgili. Benim zaten orada bir ekibim olduğu için…

Ekibiniz neden orada?
Oradaki Enka Depremzede Okullarında rehber öğretmenlik, psikolojik rehberlik yapan ve idareci olarak çalışan arkadaşların aşağı yukarı hepsi benden ya terapi gördü ya süpervizyon aldı, ya formel enformel danışmanlık aldı. Motivasyonları çok yüksek ve mesleki eğitimi çok yüksek bir grup insandan bahsediyoruz. Onların gayretiyle, onlar geldiler beni buldular. Adapazarı’na davet ettiler. Ders verdirdiler. Zaten süren bir ilişkimiz vardı. Sonra Dalgın Sular projesi çıktı…
İstanbul ’da geçmişin kuyusu çok derin. Kovayı sallayınca hangi tarihe gideceğini bilemiyorsunuz. Neolitiğe kadar inebiliyorsunuz. Adapazarı’nda ise çok lokal, çok net bir travma var. 12 yıl öncesinin travması. Fakat şunu hesaba katmamıştık. Adapazarı nüfusun yüzde 90’ı göçle oluşmuş. Göç koşulları, sürgün koşulları, geçmişi diri tutmak, hatırlatmak, unutmak meselelerinin, çok hararetli yaşandığı bir manevi ortam var. Adapazarı’na gidip bu çalışmayı başlattık dediğimiz anda, Abhazya Kafkas Dernekleri “Bunlar bizimle çok ilgili” dediler. Özellikle Adapazarı’nda şu anda tamamen bağımsız dönen bir hikâye ve çok hoş bir çalışma tarzı bu. Orada bir hikâye üretiliyor. Biz burada teyelliyoruz ana akışa.

O hikâye de dergide olacak değil mi?
Evet, bir ana akış altında hepsini birleştireceğiz. Fantastik bir evren yaratıyoruz. Geçmiş dokusu ilk defa yırtılmıyor. Tarihte de olmuş bu dokunun yırtıldığı zamanlar. Doku ne zaman yırtılırsa, 7 Uyuyanlar uyanırmış!

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.