Yeni Sezon, Yeni Projeler: DestAR-Theatre…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Haber / DestAR-Theatre 2008 yılının Ekim ayında Mîrza Metîn ve Berfin Zenderlioğlu’nun öncülüğünde kurulmuş bir topluluk. Farklı Kürt tiyatro gruplarında uzun yıllar çalışmış olan grubun kurucu üyeleri Türkiye’deki Kürt Tiyatrosu deneyimini göz ardı etmeden, bu deneyime farklı üretimlerle katılarak Kürt Tiyatrosu’na renk ve güç kazandırmayı ve yeni evrensel nitelikler kazandırmayı hedeflediklerini belirtiyorlar. Berfîn Zenderlioğlu ve Mîrza Metin’in öncülüğünde, DestAR-Theatre bileşenlerinin ve destekçilerinin çabalarıyla kurulan Şermola Performans adlı  mekanda çalışmalarını sürdüren topluluk  yeni sezon hakkında sorularımızı cevapladı.

Sezon öncesi yaptığınız hazırlık çalışmalarından bahseder misiniz? Yaz aylarında herhangi bir atölye ya da araştırma çalışması yapma fırsatınız oldu mu?

DestAR-Theatre olarak her yaz rutine dönüştürdüğümüz ve kendi oyuncularımızla gerçekleştirdiğimiz oyunculuk atölyeleri, mevsim sıcaklarının normalin dışında seyretmesi ve geçen sezonun hem Destar hem de Şermola Performans açısından çok yoğun geçmesiyle yaşadığımız yorgunluktan kaynaklı bu yıl gecikmeli olarak hazırlıklarımız Eylül ayında gerçekleşecek. Bu atölye süreci bu sezon bütün bir yıla yayılacak. Aslında bir oyunculuk araştırmasına dönüşen yaz atölyelerimizi bütün bir yıla yayıp sonuçlarını uzun vadede paylaşıma açmayı planlıyoruz. Kürtçe’nin bir çok boyutuyla anlatım olanaklarını araştırıp beden araştırmalarıyla destekleyerek hikayeler anlatmayı deneyeceğiz.

Yeni sezonda yeni bir oyun çıkaracak mısınız? Eğer çıkaracaksanız oyun hakkında bilgi verir misiniz?

Berfin Zenderlioğlu’nun Sofokles’ten esinlenerek günümüz Türkiye’si üzerinden yeniden kurgulayarak yazıp yönettiği yeni oyunumuz Antigone2012’nin sahne çalışması devam etmekte. Siyasal gücün gelenek ve değerler üzerindeki yıkımının Sofokles tarafından sorgulanması günümüzde de güncelliğini yitirmiş değil.

“ANTİGONE2012” oyununda bu defa gömülecek bir kardeş değil, hasret, acı, intikam duygularıyla aranan bir kardeşin kemikleri vardır. Bir kadın olarak Antigone, kardeşinin kemiklerini bulabilmek için o günün şahidinin peşine düşer. …ve kötülük söz konusu olduğunda her zaman daha yaratıcı olan insan aklına dair, trajik karşıtlıkların yarattığı derin bir sorgulama başlar. Oyunda Rêşan Îlhan ve Mîrza Metîn rol alıyor.

Repertuvarınızdaki  oyunları önümüzdeki sezon da seyirci karşısına çıkaracak mısınız? Oyunlarınızı nerelerde seyirciyle buluşturacaksınız?

Cerb(Deney), Bûka Lekî(Plastik Gelin), Dîsko 5No’lu oyunları bu sezon da gösterimleri devam edecek olan oyunlarımız. Üç sezon aralıksız oynadığımız ve en çok izlenen ve turne yapan oyunumuz Reşê Şevê (Karabasan) oyununu da bu sezon tekrar sahneye çıkarmayı planlıyoruz ancak tarih konusunda şu an bir netliğimiz yok. Oyunlarımızın İstanbul’daki gösterimlerini kendi sahnemiz olan Şermola Performans’ta gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Yıl içinde zaman zaman bölge turneleri de gerçekleşecek.

DestAR-Theatre için önümüzdeki sezonun geçtiğimiz sezondan farkı ne olacak? Topluluğunuz adına beklentileriniz ve yapmayı düşündüğünüz değişiklikler nelerdir?

Ciddi bir farktan söz edemeyeceğiz, daha disiplinli daha özenli çalışmaya dikkat edeceğiz. Bu yıl hem Destar’a hem de Şermola Performans’a bizimle üretim süreçlerimizi ve yükümüzü paylaşacak yeni isimler dahil olacak, bu bizim için sevindirici.

Özgün metin üretiminin önemine özel bir vurgu yapıyorsunuz. Türkiye’de özgün tiyatro metin üretimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet biz bu vurguyu, özelde Kürtçe özgün metinlerin üretilmesi açısından önemsiyoruz. Günümüz Türkiyesi’nin ve dünyasının sorunsallarını, mutluluklarını evrensel bir dille gören kalemlere ihtiyaç duyulduğu aşikar. Son yıllarda bizim de içinde olduğumuz ve “alternatif” diye adlandırılan bir çok tiyatro kendi yazarının ya da yazarlarının ya da kendine yakın gördüğü yerli yazarların oyunlarını oynuyor. Bu iyi bir şey olsa gerek. Yazar sıkıntısından, özgün-yeni metin sıkıntısından bahsedildiği zamanlar hatırlıyorum. Ama bunu yeni kuşak tiyatro dillendirmiyor. Yeni kuşakta eylemci bir hal var. Sahneler açılıyor, gruplar kuruluyor, metinler yazılıyor, planlı programlı gösteriler oluyor. Ve bu insanlar bir araya geliyorlar, tartışıyorlar, hatta birbirlerini kıskandıklarını söyleyebiliyorlar yaptıklarından, yazdıklarından ötürü. Özgün metinlerin yaratılmasını teşvik eden projeler yapılıyor, daha da çoğalmalı. Verili olan tiyatro metni anlayışının dışına çıktığımızda,  yani kötü bir özgün metin iyi sahneleme fikri taşıyabilir. Bir yönetmen açısından özgün bir tiyatro metninin kıstası ne olabilir ki?

Ömer Özdinç / MİMESİS

Paylaş.

Yanıtla