"Tim'i Yaptığıma Pişmanım!"

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Türker İnanoğlu’nun 24 Eylül tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan röportajını okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

Erler Film’in sahibi Türker İnanoğlu, TİM’i yaptığına çok pişman olduğunu belirterek, “17 milyon dolar yatırdım, bir bardak su dahi içmedim oradan. Para kazanmak için yapmadım ama çok başımı ağrıttı. Başka bir şey yapsaydım keşke; fakir fukara doyursaydım” dedi.

Türker İnanoğlu, yürüyen bir anı ve tarih kitabı… 20 yaşında girdiği sinemada 55 yıldır aralıksız hiç durmadan çalışmış, çabalamış. Türkiye’ye ilk videoyu getiren o. İlk kez uydu anteni kurup, Telsiz Kanunu’na muhalefetten hapis yatma riskiyle karşılaşan o. TRT dışında ilk yerli diziyi çeken o. Ve saymakla bitmeyecek daha pek çok ilklerin öncüsü… Erler Film’in sahibi Türker İnanoğlu Maslak’ta yaptığı gösteri merkezi TİM ve Sinema ve Tiyatro Müzesi ile bir kez daha dikkatleri çekti.

–  Diziler Türkiye’nin yumuşak gücü olarak kabul ediliyor. Bazıları Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesine dönmesinden endişe ediyor. Böyle olursa bu yumuşak güç kaybedilmiş olmaz mı?  Araplar bile gelmek istemezler böyle bir ülkeye, değil mi?
Türkiye’nin geriye gittiğine inanmıyorum. Ortadoğululaşma yok bence. İleriye doğru gidiyoruz. Ama bu yumuşak gücü kullanmak için böyle devam etmeli tabii.

–  Yapamadığınız, içinizde kalan bir şey var mı? Bir pişmanlık?
Yapamadığım değil de yaptığım bir şeyden pişmanım.

–  Nedir o?
TİM’i yaptığıma çok pişmanım. O kadar çok problemlerle karşılaştım ki. Bir defa çok büyük para yatırdım. O zaman 17 milyon dolar yatırdım, bir bardak su dahi içmedim oradan. 122 kişi çalışıyor. Ben bunu zaten para kazanmak için yapmadım. Bir hizmet olarak, kalıcı bir eser bırakmak için yaptım. O kadar çok uğraştırdı ki… Çok başımı ağrıttı. Devletten, Milli Emlak’tan, herkesten… Karşısındaki otoparkı kiraladım; fiyatı yüksek diye mahkemeye düşüyorum. O da ne bir haber çıkıyor hibe etmişler bana güya. Başka bir şey yapsaydım keşke; fakir fukara doyursaydım… Çok başımı ağrıttı.

Sinemayla Ateş Yakmalıyız

Artık bu sektör nereye gitmeli?
Türkiye’de çok hayırseverimiz var. Bunlar okul, camii yaptırıyorlar. Bunlar vergiden de belli oranda düşülüyor.  Diziler örnek oldu. Bu kişiler filmlere sponsor olsalar… Güçlü sermaye ile sinema endüstrisi buluşmalı. Yoksa hep orta derecede kalınır. Dünya piyasasına filmler üretmeliyiz. Devlet bu yatırımcıların harcamalarının bir kısmını ülke tanıtımına katkı diye vergiden düşmeli. O yumuşak güç dediniz ya bana… Yumuşak güç şaha kalkar böylece. Çünkü dizi film dediğiniz saman alevidir, gerçek ateş sinema filmleriyle yakılır. Bir banka bir filme sponsor olabilmeli. Hollywood yıllardır hem filmlerini satıyor hem kültürünü satıyor, hem imajını satıyor, hem reklamını yapıyor. Dizi filmin bir bölümünü 40 bin Euro’ya satarken, filmlerimiz birkaç bin Euro’ya, en fazla 30-40 bin dolara satılıyor.

Neden Türk filmleri para etmiyor?
Gücü yok. Koyacaksın oraya birkaç yabancı oyuncu… Globalizm diye bir şey var. Nasıl futbolda transfer yapıyorsun, onun gibi dünya starını filminde oynatacaksın. Dünya
çapında yıldızımız da yok. Böyle projeler olsa dünya çapında yıldızımız da başını çıkarır.

Artık Dizileri Bırakıyorum

–  Emeklilik düşünmüyor musunuz hiç?
Düşünüyorum ama tam olmayı düşünmüyorum. Ama dizileri bırakacağım. Diziler beni çok yoruyor. 90 dakika bir dizi! Bir film de 90 dakika. Yani hafta 3 dizi 3 film yapmak demek. Bu yoruyor beni. Dizi işinden çekiliyorum. Film yapacağım.

–  Uydu anteni nedeniyle neredeyse hapse giriyormuşsunuz.

Özal, Devlet Planlama’nın başındayken Türkiye’ye videoyu ilk ben getirdim. Onun İcraatın İçinden programını da ben yaptım. 1984 gibi Özal başbakanken, Günaydın gazetesi için uydu anteni getirdim. Ulusal’dan ortağım Haldun Simavi o zaman gazetenin sahibi. Günaydın’a sonra da Ulusal’ın bahçesine uydu anteni kurunca Ankara Savcılığı, telsiz kanununa muhalefetten muameleye başladı. Özal’a gidip “Beni hapse atacaklar” dedim. “Bir tane uydu da Başbakanlık konutunun önüne kur. Başbakanlık’ta da var dersin, hapse atamazlar” dedi. Bir müsteşarı savcıyla falan konuştu, hapisten kurtuldum. Sonra da kanunu çıktı da rahat ettik.

–  Bir dizinin tutup tutmayacağını anlamak ne kadar sürüyor?
Benim dizilerim hep 100 bölümü geçmiştir. Bana sırrını sorarlar. Hem altıncı his, hem 55 senenin tecrübesi, hem Anadolu’yu çok dolaşmam, hem de sinema sahibi olmam… Koku almadır bu.

–  Ne kadar sürede anlaşılıyor?
Hemen. Eskiden filmlerin ilk gösterimi pazartesi 12.00 matinesinde olurdu. İlk gösterimde kuyruk yapmazsa, karaborsaya düşmezse o film iş yapmazdı. Seyirci nereden biliyor bunu daha ilk maniteden? Bu çok acayip bir şeydir; açıklayamazsın. Daha oynamadan… Kokuyu onlar da alıyor.

– Derbi maç varsa ilk bölümde veya başka bir talihsizlik… Milyonlarca dolarlık bu projelere ne kadar şans veriliyor?
Dört bölüm! O sürede kaderi belli olur. Yabancı Damat ilk bölümde rekor kırdı, 100 bölüm gitti.

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.